Atla yola çıkan eşeğin vay haline..
Alın size yolculuk üzerine güneş görmemiş bir atasözü.. Her okuyuşta başka mana çıkarırsınız.. Ahhh! Atalarımız bugünleri görecekti, hele kar altındaki İstanbul trafiği göreceklerdi ki ne laflar icat edeceklerdi..
İstanbul'a karın bastırdığı gece bir dost evinde misafirim.. Gelen telefonlar karın giderek azıttığını gösterince huzursuzlandım, erkek kalktım.. Yanımda da kızım var..
İki ev arasındaki mesafe dörtbuçuk kilometre.. Arabayla bir cıgara içimi bile değil.. Biz bir saatte güç bela aldık..
Neden derseniz, bu sorunun cevabını İstanbul'un karakışını yaşayanlar bilir..
Karın insafı yok.. Milletimiz de oldum olası hengame düşkünü.. Hazır, bayram bahanesini yakalamış.. Arabasıyla çıkıp sokak sokak, dolaşacak.. Yayalara fort atacak..
Öyle bir geceydi anlayacağınız..
***
Eeee! Allahın sopası yok.. Arada bir araba sefası sürenleri de cezalandırıp kendine getirmesi icap ettiğinden bastı karı.. Bastı karı.. Yetmedi tipiye çevirdi..
Kaldı mı İstanbul'un yaman sürücüleri yollarda.. Tabii ben de aralarındayım.. Kızım da hemen yanımda oturuyor ama araçların korkudan gıdım gıdım gittiği trafikte pek huzurlu..
Şoförlüğüme güvendiğinden değil.. Tam tersine.. Benim gördüğü en kötü şoförlerden biri olduğumu söyler durur.. Ancak korkmaz, çünkü sürücülükteki yetenekliğimin ilahi bir koruma ile dengelendiğine inanır..
Dürtme trafiği
Önümüz ardımız yüzlerce araba.. Kar üzerinde birbirimizi dürte dürte ilerliyoruz.. Bir saat sonra bizim evin oralara geldik.. Tek bir derdim kaldı.. Tansaş'ın yanındaki dik yokuş..
Orayı da aşarsam mesele kalmayacak.. Yokuşun başına geldiğimde iki üç araba arka arkayaydık.. Bordo bir Şahin kayıp yokuşun başını kapamış.. Üç dört delikanlı arabayı yandan iterek çevirmeye çalışıyorlar..
Birkç araba sabırla bu işin bitmesini bekliyoruz.. Bir sürücü hariç.. İlk sıradaki gri metalik Toyota.. Sürücüsü ikide bir kornaya basıyor ki kayan arabayı çekenler daha çabuk olsun..
Tipik İstanbul şoförü.. Sabırsız, saygısız, bencil.. Ulan adam arabasını zevkinden kaydırıp yolu kapamamış ki.. Doğa şartları ters gittiğinden başına bunlar gelmiş..
Patlama bekle..
Hayır bekleyemiyor.. Cırt cırt basıyor kornaya..
***
Yeri gelmişken söyleyeyim.. Her şehrin insanını, tabiattan bir yaratığa benzetmek gerekse İstanbul insanına sırtlandan başka tarif uymaz.. Hele trafikteki İstanbullu tipik sırtlandır..
Doğa belgesellerini izleyenler görmüş, öğrenmiştir.. Sırtlan kolay kolay kendi hesabına avlanmaz.. Kendisinden iri ve güçlü yırtıcıların avlanmasını bekler.. Sonra gidip onların avına ortak olur..
Çenesi güçlü olduğundan diğer mahlukatı da korkutmuş.. İki üç sırtlan gidip bir aslanın elinden avını alabilir.. O aslan da nasıl ormanlar kralıysa, sırtlandan tırsıp kaçar..
Yokuşun başında sabırsızlanıp klakson çalan, hem başı beladaki sürücüyü tedirgin edip hem de çevredeki ev sakinlerini rahatsız eden de öyle bir sırtlandı işte..
İkide bir kornaya basmasındaki aceleciğin sebebini de anlamış değilim.. Saat gecenin onu.. Bu saatten sonra nereye gideceksin?
Sanki Türkiyemiz sabahın köründe fezaya uydu gönderecek, bu da fezeye giden astronotumuzun kıyafetini dikip, sabaha yetiştirecek..
Öyle birşey de yok.. Gidecek evine, televizyonun başına geçip uykusu gelene kadar tıkınacak, onu bunu zaplayacak..
İyilik yaramıyor
Bordo şahini kaktıranlar sonunda başardılar, alet burnunu yan yola çevirdi gitti.. Yokuşun başı açıldı.. Bizim Toyotacı dalıyordu ki Şahin'e yardım eden gençlerden biri geldi.. Toyotacı'ya:
- "Abi buradan inemezsiniz, arabayı zaptetmek zor.." dedi..
Hemen arkasına sokulduğumdan hallerini görüyorum.. Bizim ki "Abin ne kışlar gördü, ne belalar atlattı.." der gibi oğlana baktı, cevap vermedi.. Arabasını yokuşa sürdü.
Ben de ilerledim ama yönümü yan yola çevirdim.. Aynı yere oradan da çıkarsın, yolun çok çok ikiyüz metre uzar.. Yönümü yan yola çevirdim ama aklım Toyotacı'da.. İlerlemedim, durdum..
Durduğum yerden yokuşun sonuna kadar görebiliyorum..
***
Toyotacı üç ya da beş metre düz ilerleyebildi.. Önce arabanın arkası kırk derece sağa kaldı.. Bizim ki direksiyonu toplamaya çalıştı herhalde.. Can havli ile sağa kırınca araba topaç gibi döndü..
Ardından döne döne aşağı kaymaya başladı.. Artık buna kaymak da denmez.. Fiilen buz dansı yapıyor.. Daha doğrusu dansı tatatlamış, final dönüşü ile seyirciyi selamlamaya hazırlanıyor..
O güzelim araba yokuşun sonuna varana kadar bir önünü vuruyor, bir ardını.. Nereye mi kaldırıma, direğe, yan yana duran çöp tenekelerine, çarpacak ne bulduysa ona..
Sırtlan mırtlan dedik ama Toyotacı'ya da bravo! Dediğini yaptı, o dik yokuşun sonuna ulaşmayı başardı.. Bu arada altındaki araba epeyce güzelleşti ama canı sağolsun..
Yokuşun sonuna vardığında bir de korna çalsa daha güzel olacaktı ama şaşkınlıktan akıl edemedi herhalde..
Ben ve arkamda biriken yedi sekiz araçlık konvoy bu olaydan ders alıp yan yola kırdık.. Dediğim gibi iki yüz metre uzadı yol, sağ salim evin yoluna çıktım.. Tansaş'ın önünden geçerken yokuşun sonuna son kez baktım..
Adamım araçtan dışarı çıkmış, arabasını inceliyordu.. Belki de "bu işi nasıl başardığı" sorusuna cevap arıyordu..
Bir neşelendim bir neşelendim ki sormayın.. Eve ulaştığımızda neden bu kadar mutlu olduğumu bir türlü çözemedim.. Kızım televizyonu açtı.. Ekrana Discovery Kanal'ın görüntüsü geldi.. Güney Kutbu belgeseliydi..
Kızıma "Bak.." dedim.. "Oraya da kar yağmış.."
Kıssadan hisse: Deveyi yardan uçuran bir tutam ot!
|