kapat
19.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Güzel şeyler oluyor

İçinde yaşadığımız zor ve sancılı günlere bakarak, her şeyin gittikçe daha kötüye gittiği sanılabilir. Krizin yaralarının henüz çok taze oluşu yüzünden, Türkiye'nin yaşadığı devrimsel nitelikteki değişimleri farketmeyebiliriz.

Oysa biraz daha uzun vadeli bakarsak, geçtiğimiz bir yılda bu ülkenin çok önemli adımlar attığını görebilir ve geleceğe umutla bakabiliriz.

Olumlu gelişmeler derken, dolardaki düşüşten, borsadaki yükselişten söz etmiyorum. Benim söylediğim şey, tam onyıllardır özlediğimiz yapısal değişiklikler...

Evet, Türkiye, son bir yılda, krizin en ağır döneminde, zayıf bir başbakana ve üçlü bir koalisyon hükümetine rağmen daha önceki on yılda yapamadığı kadar büyük işler başardı, başarıyor.

Ekonomide, zor da olsa, gönülsüz de olsa, yeni bir yapılanmaya gidiliyor. Devlet sübvansiyonuna dayalı politikalar terkediliyor; piyasa ekonomisine geçişin koşulları yaratılmaya çalışılıyor. Tütün Yasası'ndan İhale Yasası'na, özelleştirmeden devlet bankalarının yeniden yapılandırılmasına kadar birçok alanda çok ciddi adımlar atılıyor.

Değişim ekonomiyle kalmıyor. Kamu idaresi kökten yeniden yapılandırılıyor. 2002 yılı sonuna kadar gerçekleştirilmesi planlanan "Yeni Devlet Modeli"yle, yıllardır özlediğimiz küçük ama etkili devlet modeli hayal olmaktan çıkıyor.

En önemlisi, atılan bütün bu adımlar, isterse IMF'in zoruyla atılmış olsunlar, hiçbirinden de geri dönüş kolay gözükmüyor. Bir başka deyişle, her ne sebepten atılmış olursa olsun, hepsi yanımıza kâr kalıyor.

Olumlu gelişmeler iç politikayla da sınırlı değil.

Bugün, Kıbrıs konusunda yıllardır süren tıkanıklığın aşılacağına dair güzel işaretler var.

Avrupa Birliği üyeliği her zamankinden daha yakın görünüyor.

Ve hepsinin üstüne, 11 Eylül felâketi ve Afganistan Savaşı, Türkiye'nin önünde daha önce hayal bile edemeyeceğimiz yeni fırsatlar doğmasına yol açıyor.

***

Acı ama gerçek şu ki, eğer uluslararası para kuruluşları ekonomide yapısal reformların gerekliliğini bizden çok daha önce kavramamış olsaydı ve bizi krizin en derin yerinde fena halde yakalamasaydı, bizim böyle bir programı hazırlayacağımız yoktu.

Yine eğer devlet resmen "dönemez" hale gelmiş olmasaydı, yani bu programı uygulamak bir tercih sorunu değil, bir zorunluluk haline gelmiş olmasaydı, bu hükümet bu programı kolay kolay uygulamazdı.

Belki ters gelecek ama, bir başka şansımız da mevcut politik konjonktür oldu... Bu önemli değişikliklerin gerçekleştirilebilmesini biraz da, koalisyonu oluşturan partilerin kamuoyu nezdindeki itibarının dibe vurmuş olmasına, kaybedecekleri birşey kalmamasına borçluyuz.. Eğer koalisyonu oluşturan üç parti de kamuoyu desteği açısından dibe vurmuş olmasaydı; yani bu koalisyon bir bakıma "kaybedecekleri hiçbirşeyi kalmamış olanların kader ortaklığı"na dönüşmüş olmasaydı, bu radikal değişim programının uygulanması konusunda iyimser olmamız zordu.

Kısacası çoğu olumsuz birçok etkenin bir araya gelmesinden olumlu bir durum doğdu. Kötü birşey, iyi birşeye dönüştü ve Türkiye'nin önünde aydınlık bir kapı açıldı.

Umalım ki, başlattığımız değişim hareketini kesmez ve bu kapıdan içeri girmeye cesaret ederiz. Bunu yapabilirsek, çektiğimiz acılar ve sıkıntılar geçici, ulaşacağımız refah ve mutluluk ise kalıcı olacaktır.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır