G.Saray-F.Bahçe çekişiyor, karşılıklı atışlar yapıyorlar, iki taraf da hakemlerle oynuyor, Merkez Hakem Komitesi ise herkesle oynuyor. Ama gözden kaçan bir şey var. Hakem hataları hep Beşiktaş'ın lehine oluyor. Belki de Beşiktaş'ın da yukarda mücadeleyle girmesi lazım. Bütün bunlar tesadüf mü? Bunu zamanla daha iyi göreceğiz.

Ama gerçek olan bir şey var. Fatih'in G.Saray'da attığı temel ve uygulattığı sistem, Lucescu'nun rötuşlarıyla devam ediyor. Mustafa Denizlili Fener-bahçe'ye bakıyorsunuz, ne sistem var ne bir temel... Geçen sene her şeye rağmen şampiyon olundu. Ama hâlâ Fenerbahçe'nin futbolu keyif vermiyor. Ve bu Fenerbahçe geçen yıl şampiyon olurken içerde hiç maç kaybetmedi. Galatasaray ise 4 karşılaşma kaybetti. Böyle olduğu halde bile Fenerbahçe zorlandı.

Sebebi çok basit. Fenerbahçe'nin ne olduğunu hâlâ kimse anlayabilmiş değil. Kim nerede nasıl oynuyor, topu kazandıktan sonra ne yapılacak, top kaybedince neler yapılacak, meçhul... Çünkü sahaya çıkacak futbolcu belli değil. Futbolcular da bundan huzursuz. Huzursuz olan bir elemandan verim alamazsınız.

G.Saray'a dönüyorsunuz, "Sistem yürüyor" dedik. Defansın önünde 4 yıl Suat başarıyla oynadı. O oynamıyor, yerine Bülent Akın giriyor. Bu sefer Suat'ın yaptığı işleri o yapıyor. O da oynamıyor, yerine Ayhan giriyor bu kez aynı işleri o yapmaya başlıyor. Yani bir yerde oynayacak futbolcu, orada ne yapılacağını önceden biliyor, ona göre hareket ediyor.

Ve bunu göstere göstere yapıyor. Gizlisi saklısı yok. Mustafa Denizli Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak bazı futbolcularını lig maçlarında sahaya sürmedi. Neden? Rakip görmesin diye... Önce biz görelim, sonra rakip görür Mustafa. Bizim görmediğimizi rakip nasıl görecek.

Beşiktaş derseniz, orada daha ilginç şeyler oluyor. Başkan Bilgili ile Daum, aynı kapta oynuyorlar, diğer yöneticiler farklı. Şimdi bir de Sinan geldi. Daum ondan da rahatsız olmaya başladı. Aslında siyah-beyazlılarda tam bir şeytan üçgeni var. Yönetim, Sinan ve Daum...

Bunların hepsi olsun. Seyirci bundan keyif alıyor. Onlar heyecan istiyor. Keşke Trabzonspor da ağaçtan erken düşmeseydi. Daha heyecanlı olurdu.

Polis geç uyandı
Trabzon'da polis, hem Fenerbahçeli seyirciyi hem Trabzonsporlu seyirciyi copladı. Karşılaşma başlamadan önce tribünde iki taraftar grubu arasındaki mesafe 20 metreydi. Sonra bunu 30'a çıkardılar, yine olmadı. Sonra Trabzonspor seyircisini coplayarak arayı iyice açtılar. Hatta daha sonra da aradaki kapıyı açarak isteyen taraftarları kapalı tribüne aldılar. Bu önlemi alacaktınız niye başında yapmadınız.

Bırakın hakemleri
G.Saray'da yine hakem olayı hortladı. Fatih Terim varken, balansı o ayarlıyordu. İsterse gaza basıyordu, isterse frene... Ama futbolcuyu işin içine sokmuyordu. Şimdi öyle değil. Futbolcu da hakemle uğraşıyor. En tehlikeli olan bu. Eğer bugün G.Saray'ın Şampiyonlar Ligi'nde 6 puanı yoksa tek sebebi hakem olayı.

Hasan Şaş, hakeme itiraz ediyor, en lazım olduğu Barcelona maçında yok. Bundan sonraki ilk maçta da... Devreyi kapatıyor. Barcelona maçını da sırf sinir yüzünden kaybettiler. Ve daha hâlâ kamuoyuyla kavga yapıyorlar. "Hakem onlarla uğraşıyormuş" diye.

Adam kötü niyetli değildi. Hata yapabilir önemli değil. G.Saray şunu kabul ediyorsa ayrı; "Avrupa devlerinin yanında bizi yemek istiyorlar."

Bu sistem böyledir. Siz yıllardır Türkiye'de aynı şeyi, göstere göstere, uygulamadınız mı? "Türkiye'de biz yapmıyoruz" diyorsanız, Avrupa'da da olmaz. Ama "Avrupa'da olur" diye iddia ediyorsanız, Türkiye'de haydi haydi olur, ne dersiniz?

Hakem çok kötü olabilir. Ama takımsan, futbolcuysan onu da yeneceksin. Bunun için en büyük şart sahada 11 kişi kalmak. İstanbul maçında iki oyuncunun nasıl atıldığını G.Saraylı oyuncular biliyorlar. Markus Merk öyle bir şey yapsaydı, FIFA onu bitirirdi.