Türkiye krizlere çabuk giriyor ama kurtulması daima uzun zaman alıyor ve pahalıya mal oluyor. Neden bu?. Çaresi ne?
Dünya Bankası ile IMF'nin ortaklaşa hazırladıkları bir rapora göre şu anda yaşadığımız ekonomik krizin kökleri, devletin karar mekanizmalarındaki zaafiyette yatıyor.
İnançtan yoksun iktidarlar..
İsraf ve hilekârlığa batmış bir devlet çarkı..
Mesut Yılmaz önceki gün "Dünya değişirken biz değişmemekte direndik ve krize girdik. Gelecek yıl değişimin gereklerini yerine getirirsek Türkiye 2003'ten itibaren dünyanın parlayan yıldızı olur" dedi.
Teşhisler de doğru, hedefler de..
Şimdi mesele, bu düzenden beslenen karar vericileri değişime nasıl razı edeceğiz?
Devlet çarklarını şeffaf ve verimli hale ne zaman getireceğiz?
Boş meydanın fırsatı
Türkiye son 20 yılda, rakiplerini etkisizleştirmiş liderler elindeyken ilerlemeler sağladı.
Özal'ın başbakanlığı, böyle bir dönemdi.
Demirel'in yükselişi ve Özal'ın Cumhurbaşkanlığı'na geçişi, Türkiye'yi iki güçlü adamın çekişmesi ortamında yeniden eski hastalıklarına döndürdü.
Sonra Demirel'in Cumhurbaşkanlığı, onun gücünü kabul eden bir siyasi ortamda yine istikrar ve nisbi bir ilerleme fırsatı yarattı.
Demirel'in Çankaya'daki başarısı, biraz da Ecevit'in yaşlanma nedeniyle iddiasını kaybetmesinden beslenmiştir.
Yani Türkiye iki güçlü lideri aynı anda taşıyamıyor. Bunu gördük ve şimdi de tam tersini yaşıyoruz:
Gücünü kaybetmiş bir başbakan ve devlet, ekonomi, siyaset yönetme tecrübesi olmayan, karizması yetersiz bir cumhurbaşkanı..
İlk bakışta talihsizlik gibi görünen bu durum, aslında yeni bir fırsat kapısı olabilir.
Karizmatik liderlerden yoksunluk, değişim adımlarının daha katılımcı arayış ve kararlarla atılmasını kolaylaştırabilir.
Değişim, ilkeli bir kurumsallaşma yönünde ilerledikçe de sistem özlenen karizmatik liderleri daha kolay çıkarır.
Ayaklar özleme gider
Siyaset, Avrupa Birliği'nin ve IMF'nin talep ettiği reformları yasak savmak ve para almak için "kerhen" yapmamalı, halkın özlediği geleceği inşa etmenin heyecanı ile ibadet eder gibi gerçekleştirmelidir.
Türkiye yeni bir seçime, mutlaka yeni bir Seçim ve Partiler kanunu ile gitmelidir.
En gerçekçi seçimi, insanların elleri değil ayakları yapar. Doğu'yu hedef alan mülteci kafilesi gördünüz mü hiç?
Hepsi varını, yoğunu satıp ölümü göze alarak Batı'ya ulaşmaya uğraşıyor.
İşte dün gelen bir haber:
Irlanda'da bir TIR konteyneri içinde 14 kaçak yakalandı. Bunlar Türktü.. Üçü çocuk, biri kadın olmak üzere 9'u ölmüştü. Yaşları 17 ile 35 arasında olan 5'i de ağır hastaydı.
Bu insanlar ne arıyor orada?
Tabii ki iş, aş ve güvenli bir yaşam..
Siyasetin görevi, insanların ölüm pahasına ulaşmaya çalıştıkları bu olanakları, onlara burada, bir an önce kazandırmaktır.
Değişimi kısır menfaatler uğruna baltalamak artık gaflet değil, ihanettir!