Seçim sistemine ilişkin önerilerini açıklayan Meclis Başkanı Ömer İzgi, üç temel konuda net tavır koyuyor:
1. Ülke barajı yüzde 10'da kalsın;
2. Seçim ittifakı olmasın;
3. Tercihli oya izin verilmesin..
Liderlere kul olmuş milletvekillerinden bıkan halk, vekilini kendi seçmek istiyor. İzgi de milletvekili adayları bütün parti üyelerinin katılacağı önseçimle belirleneceği için, tercihli oy ihtiyacını yaratan sebebin ortadan kalkacağını savunuyor.
Gerçekten de geniş tabanlı önseçim, lider sultası dönemini kapatabilir. O durumda tercihli oydan vazgeçilebilir.
Ama "Hem ülke barajı inmesin, hem seçim ittifakı olmasın"..
Bu tehlikeli bir kumardır.
Yönetimde istikrar ve temsilde adalet amaçları bir arada gözetilecekse, İzgi'nin bu iki öneriden birini feda etmesi şarttır.
Kamuoyu araştırmalarına göre yüzde 10 barajını iki, bilemediniz üç parti aşacaktır.
Böyle bir seçim karşımıza, halkın yarıdan fazlasının temsil edilmediği bir meclis çıkarır ki, bununla ne adalet olur, ne istikrar..
Yeni yasada, siyasi bölünmüşlüğü gidermek amacıyla mutlaka "seçim ittifakı"na imkân verilmelidir.
Hele baraj yüzde 10'da kalacaksa "seçim ittifakı" feda edilmeyecek önemde bir sigorta olacaktır.
Bu olanak hem partilerin, seçimden sonra kiminle koalisyon kuracağını önceden belirler, hem de bir çok partinin meclis dışında kalmasını önler.
Türkiye'nin geleceğini "Refah-Yol" gibi kazalardan ve seçmene ihanet suçlarından koruyacak güvence seçim ittifakıdır.
HADEP'i meclise sokmamak uğruna bu sigorta feda edilirse yazık olur!
Ekonomik suçların ağır ceza mahkemelerinde yargılanmasını öngören yasayı meclis ikinci kez kabul etti.
Hiç bir partinin bu yasaya karşı çıkmamasının bir nedeni var:
Uygulamanın hukuk devletine olduğu kadar kamu yararına da zarar verdiği görüldü çünkü.
Amaç bir yandan devlet alacağını tahsil ederken bir yandan da olağan mahkemelerde adalet aramak mıdır, yoksa savunma hakkı tanımayan linç hukukuna adaleti ve kamu yararını feda etmek mi?
Parlamento birinci tercihi, yani hukukun üstünlüğünü seçti.
Şimdi bazı dinci ve solcu gazeteler kışkırtıcı bir koro halinde davalara bakacak ağır ceza mahkemelerini kasıtlı vehimler üreterek baskı altına almaya uğraşıyor.
Neymiş; sanıklar "DGM'nin özel yargılama usullerinden kurtulacak ve CMUK hükümlerinden yararlanacak"mış..
Fena mı?. Bu adım öncelikle adalet adına, daha geniş bakıldığında kamu yararına alkışlanacak bir adım değil midir?
Adaleti linç hukukundan kurtaran bir yasayı irtica odaklarının hedef alması doğal da soldan muhalefet çıkması şaşırtıcıdır.
Bu ibretli işbirliği, yasayı önce veto eden ve şimdi yayınlatmak mecburiyeti ile karşı karşıya kalan Cumhurbaşkanı üstünde umarız gereken uyarıcı etkiyi yapmıştır.
Arkasındaki ittifakın niteliği, niyeti de ele veriyor.
Böyle bir ittifakın desteği kendisini mutlu edecek yerde "nerede yanlış yaptım" arayışına itmeli!