Hz. Ali onların bozulduğunu anlayarak büyük bir saldırıya geçti. Haric”lerin büyük çoğunluğu yok edilerek geriye ancak yaralılar kaldı. Müslümanlar'dan ise sadece 7 kişi şehid olmuştu. Bu savaşla, uzun bir sessizlik devresinden sonra Ebâ Eyyub tekrar savaş alanına dönmüş oluyordu.
Haric”lerin bozulmasından sonra Ebâ Eyyub askerlerle birlikte Kõfe'ye döndü. Etrafı saran fitneden uzak kalmak için tekrar ibadete çekildi. Sulh zamanlarında ibadetle vakit geçirmeyi, kâfirlere ve müşriklere karşı cihada çağrıldığı zaman ise hiç gecikkmeden cihada katılmayı prensip edinmişti. Fakat onun Allah için olmayan ve dünya saltanatı için yapılan savaşlara katılmaya isteği yoktu. Bu düşüncelerle olaylardan uzak kalmaya çalışıyordu. Ömrünün son zamanlarında Peygamber'in arkadaşlarından hayatta kalanları ziyaret ederek onları bir kere daha görmeyi arzu ediyordu. Bu amaçla ilk olarak o zamanlar Basra valisi olan Abbas oğlu Abdullah'ı görmeye gitti.
Bir gün Abbas oğlu Abdullah Basra'daki evinde otururken kapının çalındığını duyarak koştu:
- Kim o?
- Ben... Zeyd oğlu Hâlid... Ebâ Eyyub...
Abdullah derhal kapıyı açarak onu kucakladı. İçeri buyur etti. Ebâ Eyyub dilediği kadar orda kaldı. Abdullah onun için bir oda ayırarak büyük ikramlarda bulundu. Daima Ebâ Eyyub'un hatırını sorar ve bütün ihtiyaçlarını yerine getirirdi.
- Yâ Ebâ Eyyub, senin yanına geldiğinde sen Resõlüllah'a ikram ederek ona oda ayırmıştın. Ben de sana aynı şekilde karşılık vermek istiyorum, diyordu Abbas oğlu Abdullah.
Ebâ Eyyub Medine'ye geri döneceği zaman Abdullah ona 20.000 dirhem para ve 40 köle verdi. Fakat Ebâ Eyyub parayı oradaki ihtiyaç sahiplerine dağıtarak köleleri de âzad etti.
Hicretin 40'ıncı senesi Ramazan ayı idi. Ebâ Eyyub'u çok üzen bir haber yayıldı. Sokakta bir adam şöyle bağırıyordu...
Bir İslam mücahidinin hayatı: EBA EYYóB EL ENSARİ - 24