![](/yenisabah/img1/eakoz_big.jpg)
'Kasamatik' belası
İş Bankası'nın bazı şubelerinde 'kasamatik' denilen makineler var.
Bunlar ATM'lere benziyor. Kuyrukta beklemek yerine paranızı makineye
yatırıyorsunuz... Diyecektim ama demiyorum: Çünkü kasamatik denilen
geri zekalı cihazlar paranızı kabul etmiyor!
Beşinci kez aynı durumla karşılaşınca... Yazmanın zamanı geldi...
Diyelim ki 500 milyon yatıracaksınız. Bir iki işlem yapıp 50 adet 10
binliği hazneye koyuyorsunuz. Makine paraları sayıyor... Siz
memnunsunuz, çünkü tüm işlem 5 dakika bile almıyor... Ama hayır!
Makine "tanımlanamamıştır" diyerek paranın bir kısmını geri veriyor!
Diyelim ki 200 milyonu iade ediyor. Haydiii, işlemlere yeniden
başlıyorsunuz... 20 tane 10 bini hazneye yerleştiriyorsunuz... Tangır
tungur derken 5 tanesini kabul ediyor... 150 milyonu iade ediyor...
Siz tabii yılmıyorsunuz... Çünkü paralarınızın sağlamlığından
eminsiniz... Bir daha aynı işlemler... Bu kez üçünü kabul ediyor
makine; 120 milyonu iade ediyor...
Artık bıktınız... Daha önce sıra fişi almadığınız için kendinize
kızarak sıraya giriyorsunuz... Önünüzde 10 kişi var...
Bekliyorsunuz... Bekliyorsunuz... 20 dakika sonra sıra size
geliyor... Unutmayın: Bu arada bir 15 dakika da makinede
kaybettiniz...
Derken güler yüzlü memure hanım soruyor: "Neden kasamatiği
kullanmadınız?" Patlayacaksınız ama o güleç yüzün hatırına kendinizi
tutarak gergin ama saygılı bir ses tonuyla durumu anlatıyorsunuz...
Bir işe yaramayacağını bilerek...
Gelelim sadede: Kardeşim! Sahte ve buruşuk olmayan paraları dahi
tanımayacaksa, "Wincor/Dixdorf" firmasına neden küfeyle dolar sayarak
bu akılsız makineleri aldınız? Neden?
Yıllardır İş Bankası'nda hesabı olan bir müşteri... Tüketici
haklarını önemseyen bir gazeteci... Firmaların iyi hizmet vererek
yaşamasını isteyen bir birey olarak İş Bankası yetkililerinden cevap
(ve çözüm) bekliyorum!
'NATAŞA' DEMEK AYIP MI?
Promosyonlu ilaç skandalını biliyorsunuz. Bu haber Milliyet'te 'İlaç
yazan doktora Nataşalı promosyon' başlığıyla çıkınca Fatih Altaylı
kızdı: "Rus kadınlara hakarettir bu. Örneğin Alman basını fahişelik
yapan Türk kızları için 'Fatma' dese hoşunuza gider mi? Ayıp değil
mi?"
Bence sorun Rus fahişeleri kastederken 'büyük harfle' yazmaktan
kaynaklanıyor. Bizim basın bu hatadan kurtulamadı. Aynı şeyi örneğin
'Televole kültürü' derken de yapıyorlar. Halbuki özel isim kökenli bu
kavramlar, 'televole kültürü', 'polisin nataşa operasyonu' gibi küçük
harfle yazılmalı. Çünkü büyük harfle yazınca özel isimden söz etmiş
oluyorsunuz.
Nasıl, aslında özel isim olan ama zamanla tıraş bıçağının genel adı
haline gelen jileti küçük harfle yazıyorsak... Nasıl arkadaşımıza,
'Bir selpak versene' derken firmayı değil de kağıt mendili
kastediyorsak... Nasıl yapıştırıcı koklayan sokak çocuklarına
'balici' diyorsak... Slav fahişelerden söz ederken de kelimeyi
'nataşa' olarak kullanmalıyız.
Slav fahişelerin, Türkiye'deki hayat kadınları arasında farklı bir
yeri olduğunu herkes biliyor. İşte bu farkın altını çizmek üzere
küçük harfle 'nataşa' demek ayıp olmaz.
MEĞER HERKES SOLCUYMUŞ!
Radikal'in yayın yönetmeni İsmet Berkan, 'Solculuğun tedavisi mümkün
müdür?' başlıklı bir yazıyla, 'her zaman, her şeye muhalif' solcuları
eleştirdi.
Bunun üzerine, Ömer Laçiner'den Nuray Mert'e kendini solcu-muhalif
olarak tanımlayan birçok entelektüel Berkan'a cevap verdi. Bunlar
biri de, cevap yeri olarak Medyakronik sitesini seçen yazar Pınar
Kür'dü.
Berkan'a, "Güçsüzden yana olmak, zayıfı, düşkünü, çaresizi
kollamak... Sizin dalga geçtiğiniz bu hasletler bir vakitler erdem
sayılırdı" diyen Kür, 'etkileyici' bir yazı yazmıştı. Ne var ki
'duygusu' güçlü bu yazının 'fikri' biraz tuhaftı.
Neden mi? Çünkü Pınar Kür'e göre bilimden sanata her alanda ilerleme,
muhalifler tarafından gerçekleştirilmişti: Galile, Newton, Beethoven,
Marx, Nietzsche, Freud, Joyce, Kafka, Camus vs... Yaratıcı düşünceyi;
solla ve muhalif olmakla karıştıran Kür'ün aşure listesinde hiç kadın
olmaması da ayrıca ilginçti!
İTİRAF.COM TİŞÖRTÜ
Site hakkında o kadar çok şey yazdım ki, sahibi Ersan Özer beni
İtiraf.com'un resmi yazarı ilan etti. Bu arada uzun süredir düşünülen
bir projeyi gerçekleştirmişler:
İtiraf.com tişörtleri (15 milyon), sivetşörtleri (21 milyon) ve
rozetleri (3 milyon) çıktı.
Beyoğlu Atlas Pasajı'ndaki Atılgan Cult Shop'da satılıyor. Eğer
Sabitfikir.com'dan alırsanız yüzde 15 indirim var. Havalar
ısındığında birçok kişinin üzerinde göreceğimizden eminim.
Siyah olanı benim hoşuma gitti. 'Peki giyer misin' diye
soruyorsanız... Evet de; niye sordunuz?
ÇÖLYAK HASTALIĞI
Bu arada İtiraf.com çok önemli bir hizmet veriyor: Nadiren görülen
hastalıklara yakalanmış kişilerin bir iletişim ağı kurması için
yardımcı oluyorlar. Örneğin, undan yapılmış gıdaları ağzına
koyamayanlar olduğunu biliyor muydunuz? Gelin birlikte okuyalım:
"Siz hiç 2,5 yaşındaki kızınıza ya da oğlunuza; bisküvi, kraker,
ekmek, hamburger, pizza gibi gıdaları yedirememenin ne olduğunu
biliyor musunuz? 'Çölyak' hastası olan bir kız babasıyım. Kızım ömür
boyu buğday, yulaf, çavdar ve arpadan yapılmış hiçbir gıdayı
yiyemeyecek. Bu hastalıktan olanlar lütfen bana mesaj bırakın, sizi
arayayım. Birbirimize destek olalım. Ayrıca benim kızım ve Çölyaklar
site sahibinin meşhur böreklerini ömür boyu yiyemeyecekler." (Çölyak
babası; 26; İzmir)
Ben de küçük bir katkıda bulunayım: Gluten entropatisi ya da çölyak
hastalığı için Serkan Paşa tarafından kurulmuş bir site var:
'www.gulten.8m.com'.
|