|
|
Kıbrıs'daki hata nerede?
Yarın TBMM'nde Kıbrıs'la ilgili gizli bir oturum yapılacak. Bu bile, son gelişmelerin ne denli önemli olduğunun göstergesi. Uluslar arası siyaset arenasında kartlar yeniden karılırken, Türkiye'nin elinde ne olduğunu bilmiyoruz. Biz bu masadan galip kalkabilir miyiz, bilmiyoruz. Yarınki "gizli oturumdan" sonra "açık" bir değerlendirme yapılacak mı, bilmiyoruz.
Daha birçok şeyi bilmiyoruz. Çünkü, ekonomik krizler başımızı öne eğdirip, bize diz çöktürdüğü için, başımızı kaldırıp da düşünemiyoruz.
Bu duruma nasıl geldik?
Politikacılarımız, -geçmiştekiler ve bugünküler dahil- devleti yönettiklerini söyleyenler nerede hata yaptılar, niçin yaptılar?..
Onyıllardır Kıbrıs sorunu çözülemedi. Bir yandan deniyor ki, "Yıllardır Kıbrıs'a yapılan yardımlar nedeniyle Türkiye'nin ekonomisi çok büyük açık veriyor. Kıbrıs'a karşılıksız paralar gitmese, Kıbrıs kendi ayakları üzerinde durabilse onlar da , biz de kurtulacağız."
Öte yandan ise, "Kıbrıs Türktür, Türk kalacak. Oradaki soydaşlarımızı ezdirmeyeceğiz. Kıbrıs Türkiye için stratejik öneme sahiptir. Asla taviz veremeyiz."
Bu iki görüş, Türkiye kaynaklı.
Oysa, konuya Kıbrıs'tan bakınca durum farklı. Tabii Rum kesiminin görüşlerini değil, Kuzey Kıbrıs Türk halkının bakış açısını kastediyorum.
Orada da iki farklı görüş var. Birincisi şu: "Anavatan bizi katliamlardan kurtardı, özgürlüğümüzü sağladı. Türkiye olmasa Rumlar bizi bir kaşık suda boğar. Anavatana minnettarız."
Duymak bile istemediğimiz ĞRumlarla aynı kafada dediğimiz- ikinci görüş ise şöyle: "Türkiye kurtarıcı değil, aksine ekonomimizi çökerten bir güçtür. Türkiye'nin politikaları bizi geri bıraktıran, her bakımdan açmazlar içine sokan bir politikadır." Daha da ileri giderek, Rumlar gibi "Türkler işgalcidir" diyen Türklere de rastlamak mümkün.
Özetle, bir yanda "Türkiye kurtarıcı" diyenler, öte yandan, "Türkiye işgalci" diyenler.
Bu duruma nasıl geldik?
Kimler getirdi?
Türkiye'den bakınca, Barış Harekâtlarında canlarını vererek şehit olan askerlerimizi düşündükçe, aykırı görüşler çok acı veriyor. "Nasıl olur da" ya da "Nasıl oldu da, hayatımızı verdiğimiz ve vermeye devam ettiğimiz bir yerde, suçlamalarla karşılaşabiliyoruz?"
Türkiye, Kıbrıs'da kendi silahı ile kendi insanı ile mi vurulmak isteniyor; yoksa yoğun bir Rum propaganda bombardımanı ile mi karşı karşıyayız?
Sonuçta Kıbrıs'ta neler oluyor?.. Neler olmalı?
Kıbrıs Rum kesiminin Avrupa Birliği'ne üyeliği son aşamaya gelince mi aklımıza geldi, bütün bunlar? Yumurta ağza gelmeden, daha tohumları atılırken uyanamadık mı? Acaba, Türkiye'nin daha önce "büyük tantanalarla" imzaladığı bazı uluslarası sözleşmeler mi bu tohumları yeşertti?.. Bizlere "başarı" gibi sunulanlar gerçekte "başarısızlık" mı idi?..
Daha önemlisi bugün ne yapmalıyız?
Türkiye, hem kendisini hem Kıbrıs'taki soydaşlarımızı, hem de uluslar arası komuoyunu tatmin edecek hangi "çözümlere" sahip?
Yoksa, yılların biriktirdiği "cevapsız ve çözümsüz sorular ve sorunlar girdabına" mı girdik yeniden?...
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|