Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli "Krizi ancak sosyal dayanışmanın artmasıyla aşabileceğimizi" söyledi geçen gün...
Sosyal dayanışma önemli bir kavram; hadi kavrama aldırmayın, önemli bir gerçek!
Amaaa...
Bir cemaatte sosyal dayanışma başka şey, bir cemiyette sosyal dayanışma ise bambaşka şeydir...
Modern toplumlarda dayanışma kurumlardan başlar. Çünkü birey olmak omuz omuza değil, yan yana durmaktır! Bu yüzden omuz omuza vermesi gerekenler kurumlardır.
Ama bizim gibi kurumlarını battallaştıran; kurumlaşmayı da engelleyen bir toplumda bu zordur...
Yine kriz dönemlerinin sosyal dayanışmasında en doğru yol yerel yönetimlerin olağanüstü etkin rollere soyunmasıdır. (11 Eylül sonrası gelişmelerinde New York şehrinde yerel yönetimin yaptıklarını hatırlayın!) Ne yazık ki, yerel yönetimlerin etkinleşmesi Ankara'nın öteden beri en sevmediklerindendir...
Ayrıca kriz dönemlerinde sosyal dayanışmayı güçlendiren şey sağlam bir sosyal dayanışma tarihidir. Oysa bizim sosyal tarihimizde dayanışma hep ya "Devlet Baba"yla olmuş ya da "Herkesin kendi başının çaresine baktığı" krizlerden geçilmiştir...
En önemlisi... Herkesin krizden üç aşağı beş yukarı aynı şeyi anladığı ortak sosyal zeminler oluşmadan sosyal dayanışma gerçekleşemez. Yani "krizden bana ne! Ben kendi gelirime bakarım" diyen ev sahiplerinin yüksek kirada ısrar ettiği bir toplumda kiracıların "Kriz var; karım işsiz, benim ücretim düşürüldü, kirayı artırmayın" demesinin karşılığı sosyal dayanışma değil; sadece dayanma gücü ve sabrının sınanması olur ancak...