Ecevit "Önce dişimizi sıkacağız sonra düzlüğe çıkacağız" dedi ya; millete küfür gibi geldi bu.. Umut vermedi, kızgınlık yarattı.
Çünkü halk avutma ile gerçeği iyi ayırabiliyor artık. Hükümetin aldığı son tasarruf tedbirlerinden aklınızda ne kaldı?
Belki sadece "ilâç taneyle satılacak!"
36 bakan, 550 milletvekili, 100 bin makam aracı, 300 binden çok lojman, binlerce resmi dinlenme tesisi..
Torpilli atamalarla sürekli zarar eden KİT sömürgeleri durdukça;
Milletvekili dokunulmazlıkları daraltılmadıkça, ihale kanunu, seçim ve partiler kanunları değişmedikçe;
Liderler, güven ve heyecan veren 20 bakanlı bir hükümetle yeni bir başlangıç yapma mecburiyetini görmedikçe düzlük hayaldir.
Yokuşa ömürboyu mahkum oluruz.
Milyonlar işsiz kaldı, çalışanların maaşları eridi, hepimiz fakirleştik. Başbakan halâ "dişinizi sıkın" diyor.
Biz de "artık aklınızı kullanın ve insaf edin" diyoruz.. Yoksa gelecek 10 milyar dolarlık borç da, küçülmeye direnen devletin kara deliklerinde kaybolup gidecektir.
Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar dün açıklama yaptı: "IMF'nin verdiği son dilim kredi 1,5 milyar dolardı. Oysa Özelleştirme İdaresi sadece Sümer Holding'e 1,6 milyar dolar aktardı!"
Siyasetçi KİT'leri sattırmıyor, çünkü partizanlar burada beslenir, 1 milyar lira maaş ve 25 milyar lira ikramiye ile emekli olurlar.
Millet dişini zaten sıkıyor.
Ama kurtuluş umudu ile beslenen bir sabrın desteğini almak için değil, sinirden sıkıyor ve deli oluyor!
Eski milletvekilleri, yakınları, torpilli bürokratlar, önemli bir mevkiye getiriliyor, orada 6 ay çalıştırıldıktan sonra ballı maaşla emekli oluyorlar. Yaş sınırına dayananlar 15 gün bile kalsa aynı haktan yararlanıyorlar.
Bu haksızlık ve soyguna "dur" diyecek bir yasa değişikliğini iki milletvekili Emin Karaa ve Ali Arabacı geçen Mayıs'ta önerdiler.
Görevde 6 ay kalma şartını 2 yıla çıkardılar.
Ama teklif 6 aydır bekliyor.
Sokakta kapkaççılar, Ankara'da siyasetçiler cüzdanlarımızı çalmaya devam ediyor.
Başbakan halâ "dişinizi sıkın" diyor.
Dişi ağrıyana "tane ile ilâç" veriyor!
Ah Galatasaray..
Dün sabah iyi uyanmadım.
Düşününce farkettim ki, Galatasaray'ın bir gece önce galibiyeti son dakikada kaçırması beni etkilemiş..
Beşiktaşlı olmama rağmen Galatasaray'ın Avrupa başarılarına olan ihtiyacımı benim durumumdaki herkese genişletmek ve ona göre davranmak, artık bu takımın sorumluluğudur.
Galatasaray bu millete, spordaki uluslararası rekabetin eşiti olmanın, hatta üstün olmanın kıvancını ve gururunu verdi. Geçen yıl şampiyonlar şampiyonu olması da bu gururun boş bir avuntu olmadığını kanıtladı.
Futboldur; yenmek de var, yenilmek de..
Ama Galatasaray'ı hiç bir Avrupa takımı karşısında -hele evinde- yenilmemek veya attığı tek golün üstüne yatmak için savunma futbolu oynarken görmek istemiyoruz.
Futboldaki en iyi Türk markası Galatasaray, içerde ve dışarda her maça kazanmak için çıkmalı!