Mesut Yılmaz'ın, ANAP'ın "yeniden yapılandırma programı" ile ilgili olarak, bazı yazar ve gazete yöneticilerine yapmış olduğu açıklamaları; hem Güngör Mengi, hem de Taha Akyol, dünkü yazılarında çok berrak netleştiriyorlardı.
Güngör Mengi şöyle diyordu:
"Kamu kaynaklarını siyasi çıkar amacıyla kötü kullanmaya alışmış müzmin hastalık, önümüzdeki en ciddi engeldir.
Mesut Yılmaz'a göre 3 milyona yakın personel besleyen devlet, bunun yarısı ile daha etkin ve verimli çevrilebilir.
Ama hiçbir bakanlık yetkisini devretmek istemiyor. Yerel yönetimlere karşı kışkırtılan güvensizlik de egemenlik alanını terketmek istemeyen siyaset ve bürokrasi sınıfı tarafından fena halde istismar ediliyor.
Bu sorunu mutlaka aşmak gerekiyor. Deniz bitti çünkü!"
Türkiye'nin köklü reformlara gerek duymayacak, sürekli bir değişim içinde olması gerekirdi aslında...
Peki, öyleyse neden Türkiye, kendi iç dinamiklerinin yaratacağı "sürekli bir değişim" platformuna geçemedi 20'nci yüzyıl boyunca ve hep çağının dışında kaldı?
Bunun baş nedeni, toplumsal açıdan "köylülüğün" aşılamamış ve bireylerin de mesleksiz olmasıysa; bir nedeni de "kul-padişah" denkleminin, "millet-devlet" denklemi içine oturtulması ve hazineden geçinmeli "önemliler hiyerarşisinin", kendilerini kamuoyuna "Padişahın temsilcisi", yani "Devlet'in temsilcisi" olarak sunmaları; "ekonomik saydamlığın" üstünü de, coşkulu bir "hamaset ve ırkçılık kefeniyle" örtmeleriydi.
Türkiye'nin ekonomik tablosunu saydamlaştırmaya çalışanlar, tek tek ezildi, bitirildi, kahredildi.
Ve şimdi deniz bitti.
Mesut Yılmaz'dan, kendisini zora sokmak kastıyla değil, sadece şaka yollu şu dört sorunun yanıtlanmasını rica ederiz:
1- Son 70 yılda Hazine'den geçinmeli kadrolar; gerek toplam aylıkları, resmi lojmanları, resmi arabaları, dış gezi yollukları ve gerek elektrik, telefon gibi resmi harcamalarıyla Türkiye'ye kaç milyar, yahut trilyon dolara mal olmuşlardır?
2- Son 70 yılda hazine arazilerinin ne kadarı yağmalanmış ve ne kadarı iktidar siyasetçileri tarafından, yakınlarıyla yandaşlarına, "ihsan edilip" peşkeş çekilmiştir?
3- Son 70 yılda, devlet bankalarından kimlerin aldıkları krediler geri dönmemiştir ve bunların toplamı ne kadardır?
4- Son 70 yılda toplam kaç milyar dolarlık silah alınmış ve alınan silahların miyadı ortalama kaç yılda dolup, sürekli demode olmuştur?
Sanırız bu 4 soru, ANAP'ın "yeniden yapılandırma programı"nın da öz mayasını oluşturabilir...
Türkiye, iç dinamikleri yeterince çalışmadığı için; 20'nci yüzyılı da rezalet bir biçimde ıskaladı ve "yaşam kalitesi" açısından Yunanistan'ın bile 57 basamak altında kaldı.
Globalleşme süreci 21'inci yüzyılı da ıskalamasına izin vermeyecektir.
Bunu da en iyi anlamış siyasetçilerden biri olarak, Mesut Yılmaz görünüyor şimdilik...