Fena halde takıldığım bir sakız var.. Özellikle, kendilerine her nedense Lucescu dalkavukluğunu görev edinmişlerce hemen her gün çiğnenen sakız..
"10 kişisi gitmiş Galatasaray.."
Futbol takımı dediğin zaten 11 kişi.. O zaman bugün oynayan takım, Galatasaray'ın B takımı oluyor.. B takımı ile de ligde lider olmak ve de şampiyonlar liginde yola devam etmek, Teknik Direktörün muhteşem başarısı, dahiyane satranç oyunları ve inanılmaz moral motivasyonu sonucu oluyor tabii..
Şampiyonlar Liginde Galatasaray'ın, İtalya, Hollanda ve Fransa lig sonuncuları ile mücadele ettiği kimsenin umurunda değil.. Türkiye liginde ise, rakipler, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzon'u gene ayni yazarlar hem de nasıl yerin dibine soktuklarına göre, bunları sadece 1 puan geride bırakmak nasıl bir başarı oluyor, sorusunu da kimse kendi kendine sormuyor..
"10 kişisi giden Galatasaray.. 10 kişisi giden Galatasaray.."
Peki o 10 kişi gitmeden, geçen yıl A(!) takımı ile ne yapmıştı Lucescu?.. Fatih Terim almadık kupa bırakmamıştı, içerde dışarda.. Başladığı her yarışmayı zaferle kapayıp, takımı Lucescu'ya devretmişti.. Hangi kupayı aldı, Romen?..
Bu da soru değil, bizde..
Gelelim, dalkavuk sakızına..
10 kişisi gitmiş bu yılki Galatasaray edebiyatına..
En büyük yanılgı orda..
Çünkü bu yılın Galatasaray kadrosu, geçen yılınkinden çok daha iyi..
Hayır, Taffarel, Hagi, Popescu, Emre başta, gidenleri inkar etmiyorum.. Onlar çok büyük bir Galatasaray'ın oyuncuları idiler..
Ama geçen yıl neydiler?.. Bu yıl kalsalar ne olacaklardı?..
Hagi gücünü giderek yitiriyordu. Galatasaray düşmanı bir cunta, bu büyük futbolcunun yolunu kesmek için özel tuzaklar kuruyorlar ve başarıya ulaşıyorlardı. Hagi'nin Galatasaray'a artık yararı mı, zararı mı var, belli değildi.
Hagi gibi büyük bir beyin Popescu, Galatasaray savunmasının en eleştirilen adamı oluyordu.. Giderek daha ağır kaldığı için..
Taffarel, futbol yaşamının son günlerine geldiğini belli ediyordu..
Emre önemli bir futbolcuydu, ama kafasına Avrupa'yı koymuştu. Artık Galatasaray için oynamıyor, elini taşın altına koymuyordu. Okan da öyle.
Jardel, küçük maçların top tam ayağına ya da kafasına yollanırsa, lütfen vuran, ama Fener gibi büyük maçların satıcısı Jardel, bir de aldığı büyük para ile takımı içerden çökerten adamdı. Kendi alacakları durmadan ertelenirken, futbol takımının tüm alacağından fazlasına mal olan Jardel'den herkes nefret ediyordu. Jardel Galatasaray ruhunu yıkan adamdı.
Fatih zaten Lucescu tarafından devamlı oynatılan biri değildi..
Ümit, belli bir yerin değişmez adamı değil, iyi bir jokerdi. Yani onun yerinin dolmaması söz konusu değildi..
Hepsinden önemlisi, geçen yılın takımı, artık zafere doymuş, Galatasaray'da motivasyonunu kaybetmiş gençler ve futbol yaşamlarının sonuna gelmiş yaşlıların karmasıydı..
Futbol tarihleri, bu duruma gelip de değiştirilmeyen takımlarım nasıl hezimetle kendi kendilerini yokettiklerinin sayısız örneği ile doludur..
Galatasaray bu duruma düşmedi. Çünkü takımın iskeletini oluşturan futbolcular, kendi kendilerini şu veya bu şekilde tasfiye ettiler ve yeni, yepyeni bir Galatasaray'ın doğmasına imkan sağladılar..
Galatasaray gidenlere aslında teşekkür borçludur. Hiçbir Teknik Direktör ve yöneticinin cesaret edemeyeceği devrimi onlar yaptırdılar..
Gidenler, Galatasaray'ın geçen yıl nasıl büyük kadroya sahip olduğunu ortaya koydu.. Geçen yıl devre arasında Uluslararası dev bir turnvada oynayan ve büyük başarılara imza atan yedekler, bu gösteriye rağmen Lucescu'nun güvenine sahip olamamışlardı. Romen, ayni Galatasaray'ı üç günde bir sahaya sürüp tüketeceğine, ligde bu yedeklerden yararlanmayı düşünse, ligi çok rahat kazanır, Şampiyonlar Liginde de Real'in önüne çok daha dinç bir takımla çıkardı. Cesaret edemedi, ikisini de kaybetti.
Bu yıl, o unutulan yedeklerin nasıl büyük adamlar olduğu ortaya çıktı..
Gidenlerin yerine de, onları hiç aratmayacak yeniler geldi.. Bıkmış, usanmış, motivasyonunu yitirmiş değil, hırslı, başarıya susamış, zafere aç, kendini göstermek için çırpınan yedekler..
..Ve de yeni transferler..
Mondragon, Taffarel'i aratmadı. Hatta daha iyiydi.. Hagi gibi bir ustanın yerine, bir başka usta Sergen gelmişti.. Emre gitmiş, ama ayni yeteneklere sahip Berkant alınmıştı. Popescu yoktu ama, bugüne dek forma yüzü görmeyen Emre ve Vedat milli takım düzeyinde form göstermişlerdi..
Galatasaray'ın o müthiş, o zaferlerde en çok payı olan orta alanından dört kişi, Hagi, Emre, Okan, Ümit gitmişti ama, kalan tek adam, zafere götüren orta alan taktiklerinin kilit oyuncusu Suat, bu yıl takımın ilk 11'inde yer bulamıyordu.. Berkant'ı orta alanda deneme gereği bile duymuyordu Lucescu.. Hatta zaman zaman Sergen'i bile kenarda oturtuyordu.. O zaman, bu Galatasaray, nasıl geçen yılkinden kötü oluyordu.. Bir de, ülkenin en iyi yerli forveti, bir başka gol kralı Ümit Karan'ı transfer etmişken..
Bu yılın Galatasaray'ı geçen yılın Galatasaray'ından fizik olarak, moral olarak, hırs olarak çok daha güçlüdür.. Bu yılın Galatasaray'ı en az geçen yılki kadar geniş bir kadro zenginliğine sahip olduğunu, on oyuncusu eksikken, şimdi Şampiyonlar Ligindeki rakibi Roma'ya sezon başında kök söktürerek kanıtlamıştır.
Lucescu, bu ülkenin gelmiş geçmiş en talihli hocalarından biridir. Elindeki harika kadro ve arkasındaki şeyinde keramet bulan dalkavuk medya ordusu, bu ülkede hiçbir Teknik Direktöre nasip olmamıştır..
Geçen yıl o kadro ile tek kupa alamayan Lucescu bu yıl Galatasaray'a zaferler borçludur. Sözde değil, gerçek zaferler..