Yolun açık olsun, büyük adam!
Doğrusu tahmin etmiyordum. Antalya jürisinde filmi sevmediği söylenen iki sinema adamı vardı, 7 kişilik seçiciler kurulundaÉ Filmin lehinde, ama aleyhinde de yazılar çıkıyor, hatta kimileri filmi bir sahnesi yüzünden 'polis düşmanı' diye tanıtmaktan çekinmiyordu.
Ama aklın yolu birdir derler. Hepsi mesleğin içinden 7 örgütten gelen 7 sinema adamı, "Büyük Adam Küçük Aşk" filmini, 2002 yılı Oscar ödüllerinde Türkiye'yi temsil etmek üzere oybirliğiyle seçtik. Hayırlısı olsun!..
"Büyük Adam Küçük Aşk" filmi, doğrudur, çok farklı biçimlerde karşılandı. İnsan bir filmi çok sevince, bu sevginin hemen herkes tarafından paylaşılacağını düşünüyor. Ama öyle olmuyor. Olmaması da doğalÉ
HERKES YAZDI
Film üzerine öyle şeyler yazıldı kiÉ Umarım yapımcıları bunları bir dosyada topluyordur. Bir eleştirmen, filmdeki klişelerden söz etti. Ve benim aklıma Umberto Eco'nun "Kazablanka" için dedikleri geldi: Bu filmin inanılmaz ölümsüzlüğünü, 'aynı zamanda sayısız klişenin birlikte olmasına' bağlayan yazısıÉ
Bir eleştirmen, yazısının içinde filmle ilgisi olmayan bir fıkra anlattı. Asıl işi mimarlık olan ve bugüne dek sinema yazdığı görülmemiş bir yazar ise, filmdeki Kürt dedenin yaşadığı gecekondu mahallesini diline dolayarak "Türkler de gecekonduda yaşıyor, bu niye gösterilmiyor?" diye sordu!
Neyse, tüm bunlar geride kaldı. Ve "Büyük Adam Küçük Aşk"ın büyük yolculuğu başladı. Kendi adıma, bu filmin son derece evrensel bir mesajı yine çok evrensel bir dille anlattığına ve Oscar'larda bizim için gerçek bir fırsat olduğuna inanıyorum. Bakalım, zaman ne gösterecekÉ
'Kadınlık durumları' üzerineÉ
Yakışıklı ama güvenilmez patronuyla, ana kuzusu sorunlu bir erkek arasında duraksayan, hafif tombiş, birazcık salak, oldukça sakar, berbat aşçı, ama yine de çok sevimli Bridget Jones'la tanışın
BRIDGET JONES'UN GÜNLÜĞÜ
Bridget Jones' Diary
Yönetmen: Sharon Maguire Senaryo: Helen Fielding, Andrew Davies, Richard Curtis Görüntü: Stuart Dryburgh Oyuncular: Renee Zelwegger, Hugh Grant, Colin Firth, Jim Broadbent, James Callis, Sally Phillips Universal- Miramax ortak-yapımı.
Helen Fielding'in biz dahil tüm dünyada satış rekorları kıran kitabını okumadım. Belki bilinçaltımda tümüyle kadınlara yönelik bir eser olduğu izlenimi oluştuğundanÉ
Ama kitap üzerine okuduklarım vardı, sağda-solda söylenip yazılanlar vardı. Böylece kafamda şöyle bir kitap oluştu: İngiliz toplumundan gelen sıradan ve 'çalışan' bir kadının, iş hayatı ve özel yaşam çerçevesinde, başta erkekler ve cinsellikle, ama aynı zamanda kadını kadın yapan tüm sorunlarla olan deneyimleri ve bunların alabildiğine keskin bir mizahla, kadınca, ama hınzır bir duyarlılıkla sayfalara dökülmesiÉ
Filmde aradıklarımı ancak kısmen buldum, tümüyle değilÉ Elbette romandaki zekice gözlemler, erkeklerle olduğu kadar kadınlarla da inceden inceye dalga geçen İngiliz damgalı mizah ve basındaki sayısı gitgide artan kadın yazarlar sağolsun, artık biz erkeklerin de âşinâ olduğu kadınsal durumların irdelenmesi, oldukça sağlam biçimde perdeye aktarılmış.
ELEŞTİRİ SİLSİLESİ
Ben özellikle tüm başlangıç bölümünü çok sevdim. Çağdaş toplumlardaki çalışan kadına yaklaşım, hafif hüzün gölgeli bir alaycılık içeriyordu. Örneğin Bridget'in ilk kez randevulaştığı erkekle çıkarken, seksi, ama rahatsız slipini mi, yoksa eski usul patiska donunu mu giymek konusundaki kararsızlığıÉ Ya da, önemli bir akşamda değişik bir yemek pişirme hevesinin fiyaskoyla sonuçlanması. Bu gibi küçük, küçücük şeyler, kimi zaman hayatımızı nasıl zehir ederÉ
Kadın yönetmen Sharon Maguire'ın anlatımı, 32 yaşında, yeni bir yılın eşiğinde günlük tutmaya karar veren ve buraya hayatındaki en küçük olayları bile yazan bir kadının öyküsünü, ilke olarak gereken keskinlikle anlatıyor. "Kadınlık durumu"nun çok farklı yönleri kadar, basın-yayın dünyasının içyüzü ve ünlü yazarların kaprisleri de filmin eleştiri salvosundan payını alıyor. Bir sahnede, Salman Rüşdü ve Jeffrey Archer gibi ünlü yazarların konuk oyunculuğu da dikkatten kaçacak gibi değil!..
RENEE HARİKA
Evet, iş yerindeki yakışıklı, ama güvenilmez patronuyla, ana kuzusu sorunlu bir erkek arasında duraksayan, hafif tombiş, birazcık salak, oldukça sakar, berbat aşçı, demek ki hepimiz gibi sayısız kusurla bezeli, ama yine de son derece sevimli Bridget Jones'la tanışınÉ Hele günümüzün harika yetenekli oyuncusu, kimilerine kukla suratlı ya da karikatür gibi gelecek olan Renee Zelwegger'in oyunuyla ete kana bürünen bu ilginç çağdaş kadın kahramanı tanımaya değer. Hugh Grant ve Colin Firth'ün de çok iyi olduklarını teslim etmek gerekir.
Yine de, filmin başındaki yoğun mizahın sonuna dek sürmesini, bir noktadan sonra 'iki erkek arasında duraksayan kadın' sorunsalının biraz aşırı duygusallığına teslim olmamasını yeğlerdim, kendi hesabımaÉ Bu haliyle, "B. J." tam benim hayal ettiğim film değil. Ama yine de görülmeye değer. Özellikle hanım seyirciler tarafındanÉ
Maymunların 'modern' cehennemi
Tim Burton'ın 'Maymunlar Cehennemi' ilki gibi kült film olmayacak belki ama, yine de sinema tarihine geçeceği kesinÉ Burton, çağdaş teknolojiden yararlanan parlak tasarım ve özel efekt başarısını adeta korku filmi düzeyine varan sert, şiddetli sahnelerle tamamlamış
MAYMUNLAR CEHENNEMİ
Planet of the Apes
Yönetmen: Tim Burton Senaryo: William Broyles Jr., Lawrence Konner, Mark D. Rosenthal Görüntü: Philippe Rousselot Müzik: Danny Elfman Oyuncular: Mark Wahlberg, Tim Roth, Helena Bonham-Carter, Michael Clarke Duncan, Kris Kristofferson, Estella Warren, David Warner Fox filmi.
Klasikleşmiş filmlere, hele kült statüsüne erişmiş olanlara yeniden el atmak belalı iştir. Franklin Schaffner'in "Maymunlar Cehennemi" de bilim-kurgu alanında işte o filmlerden biridir. Ve izleyenlerin yıllar boyu unutamadığı sayılı filmlerden biri olma konumuna erişmiştir.
Günümüzün birçoklarına göre dahi yönetmeni, TIME dergisinin 20. yüzyıl özel sayısında geçen yüzyılın en iyi 50 ustası arasında anılan Tim Burton, işte yeni filminde bunu yapıyor. Elbette ki klasik "Maymunlar Cehennemi"nin hayranlarını peşinen karşısına almak pahasınaÉ Peki ne yapmalı, bu yeni filmi ve Tim Burton'u yakmalı mı?
Bence hayır. Aleyhinde tüm duyduklarıma karşın, ben bu filmi de yeterince özgün ve düzeyli buldum. Belki ilki gibi bir kült-film olmayacak, ama türünün iyi bir örneği olarak sinema tarihine geçecekÉ
Burton, baştan temel bir seçim yapmış. Garip doğal koşullar sonucu, "zaman tüneli"ni aşarak bir gezegene inen ve orada maymunların egemen olduğu bir düzenle karşılaşan astronotun öyküsü, gerçi değişmemiş. Ama, ilk filmin tersine, bu garip gezegenin dünya olduğu hemen ilk baştan itibaren duyumsanıyor: Dünyamızın tıpkısı bitki örtüsü, doğa görünümü vb. şeylerleÉ
FİNAL GÜME GİTMİŞ
Böylece, ilk filmin içerdiği o görkemli sürpriz duygusu ve çölün ortasından fışkıran Özgürlük Anıtı sahnesi gözden çıkarılıyor. Burton, bunun yerine, çağdaş teknolojiden yararlanan parlak bir tasarım ve özel efekt başarısını ve de adeta korku filmi düzeyine varan sert, şiddetli sahneleri geçiriyor.
Ama kimi unutulmaz sinema bölümlerini de tümüyle savsaklamıyor. Örneğin, Maymunların Atası diye bellenen şempanzenin bir uzay aracıyla dünyaya inişiÉ İnsan-sever dişi maymun Ari'yle kahramanımız arasında -belki "E.T."nin ünlü sahnesi gibi antolojilere geçecek olan- veda öpücüğüÉ Ve başka şeylerÉ
Bağımsız sinemadan gelip üstün-yapımlara dalan Mark Wahlberg, ne yazık ki Charlton Heston'u unutturamıyor. Öte yandan, ağır makyajları altında bile Thade'i oynayan Tim Roth ve özellikle Ari'deki Helena Bonham-Carter öyle iyiler ki, Oscar adayı olurlarsa hiç şaşmamÉ
HAFTANIN YILDIZ TABLOSU
YAPAY ZEKA * * * *
BÜYÜK ADAM, KÜÇÜK AŞK * * * *
BRIDGET JONES'UN GÜNLÜĞÜ * * *
MAYMUNLAR CEHENNEMİ * * *
KURTLAR ANLAŞMASI *
O DA BENİ SEVİYOR *
|