Papandreu ile yıllarca önce Patmos Adasında bir ÇEVRE konferansında tanışmıştık. O zaman Milli Eğitim Bakanıydı.
İlk röportajımızı gerçekleştirdiğimiz gün, ona: "Gelin, birlikte Trakya'ya gidelim; oradaki okul kitaplarını inceleyelim. Rum ve Türk çocuklarının beyinlerinin karşılıklı ne kadar yanlış, çirkin suçlamalarla doldurulduğunu görelim. Ve o bölümleri kitaplardan çıkaralım" demiştim.
Yorgo Papandreu ile 1 yıl sonra Paris'te bir toplantıda karşılaştık. İlk sözü: "Size bir müjdem var; bir grup arkadaş Trakya'daki okul kitaplarındaki değişiklikleri yapıyor. İlk fırsatta birlikte gidip o kitapları yerinde, çocuklarla izleyelim" demişti.
Ancak kısa bir süre sonra Papandreu Dışişleri Bakanı olunca konunun unutulduğunu sanmıştım. Fakat o nerede, ne zaman karşılaşsak ben daha ağzımı açmadan Trakya'ya gitmek için vaktini ayarlamaya çalıştığını söyledi hep. Nitekim birkaç gün önce Atina'da Cemler'in onuruna verdiği akşam yemeğinde çok zarif bir hanımı takdim ederken: "Bakın" dedi, "Profesör Thalia Dragonias uzun çalışmalar sonucunda ilkokul kitaplarındaki değişiklikleri yaptı. Siz ne zaman isterseniz hep birlikte Trakya'ya gidelim; böylelikle verdiğim sözü geç de olsa tutmuş olurum."
Tarihini hatırlayamıyorum; ama Baba Yorgo Papandreu'nun Türkiye ile ilişkilerinin en kötü olduğu zaman Atina'da Margarita Papandreu ilk kez bir Türk gazetesine röportaj verdiği zaman çok heyecanlanmıştım. Margarita Papandreu tipik bir Amerikalıydı. Daha o zaman Liani aileyi ikiye bölmemişti. Margarita, üç oğlu, bir kızından, eşiyle Amerika'daki sürgün günlerinden bahsetmiş, kadın haklarının savunuculuğundan vazgeçmeyeceğini vurgulamıştı. Ona Atina'dayken telefon ettim; yıllarca önceki buluşmamızı hatırlattım. Cem'in sergisinde görüşebileceğimizi söyledi ama o kalabalıkta birbirimizi bulamadık.
Margarita Papandreu ile konuşmayı arzu etmemin nedenlerinin başında üç oğlu ve eşleriyle ilişkilerindeki başarısını öğrenmek geliyordu. Çünkü gelini Ada'dan ve oğlu Nikos'dan, hakkında ilginç şeyler dinlemiştim. Dedesi ve babası başbakan, abisi Dışişleri Bakanı olan Nikos Papandreu 45 yaşında, başarılı bir ekonomist-romancı. Atina'nın mutena semtlerinden birinde yaşıyor. Portakal, limon ağaçlarıyla çevrili bahçedeki evin üst katında kiracı. Eşyadan çok kitap dolu odaları sade döşenmişti.
Nikos önce sorularımı yanıtladı. Sonra Atatürk'ün portresinin altında abisi Yorgo'nun çekilmiş fotoğrafını gösterdi. Ayrılırken de imzaladığı "Dancing Father" (Danseden Baba) adlı ilk romanını armağan etti.
* Babamın sürgün yıllarında Kanada ve Amerika'da yaşadık. Kalbim Yunanlı, düşününce Amerikalıyım; çünkü İngilizce konuşuyor, yazıyor ve düşünüyorum.
* Babam Andreas Papandreu'nun Türkiye'de sevilmediği malum. İlişkilerin en sert olduğu dönemde Özal'la buluştular; toplantıdan kol kola çıktılar. Çünkü ikisi de insani ilişkilerin önemini bilirlerdi. Şimdi de Yorgo ile Cem aynı yoldalar.
* Babam siyasi inancı ve davasına çok bağlıydı. Gençken akademisyen, profesör olduğu için bizim eğitimimize çok önem verdi. Princeton'dayken oda ve en yakın arkadaşım Türktü. 3 yıl birlikteyken ben çok az Türkçe, o ise mükemmel Yunanca öğrendi. Şimdi Harvard'da profesör.
* Anneleri, babaları çok meşgul veya politikacı olan çocuklar yalnızdırlar. Ama bizim için akşam yemekleri ibadet gibiydi. Yemek yerken dünyada olup bitenleri, birbirimizin ilgi alanlarını, konuşurduk. O masada konuştuklarımızla büyüdük. Annemle babam bize ışık tuttu ve bize sevgilerini hep gösterdiler. Annem bize tüm vaktini verirken babamın tek çabası: Yunanistan'ı Amerika'nın kontrolünden kurtarmaktı. Bu konuda ne kadar sertse özel yaşamında o kadar sıcak ve nazikti.
* Kızkardeşim ekonomist idi; evlendi, iki çocukla ayrıldı. Şimdi Kanada ve Yunanistan'da bir dans topluluğunda dansediyor. En küçük kardeşimiz Andreas, Atina Üniversitesi'nde ekonomi ve çevre profesörü. Evli ve mutlu.
* Benim hayalimdeki kadını... yani dil bilen zeki, en önemlisi yanında kendimi rahat hissedebileceğim birini bulursam evlenirim...
* Şimdi yazarlığı ekonomistliğe tercih ediyorum. Bu kitabımda adlarını değiştirerek annemle babamın mücadelesini anlattım. Yeni kitabıma yakında başlıyorum.
n Washington'da ilk patronum Kemal Derviş'ti. Harika bir insandır. Bir ülkede reform yapmak istiyorsanız hem politikacı, hem ekonomist olmanız gerekiyor. Bence Kemal Derviş bütün zorlukları yener ve söylediği her şeyi yapar.
* Türkiye'ye turizm için değil insanlarıyla haşır neşir olmak için gelmeyi çok istiyorum.
* Amerika'da değil komünist, solcuysanız bile sorununuz var demektir. Güya özgürlükler ülkesidir; ama bu konuda diplomat gibi davranmazsanız, hattâ az konuşmazsanız yandınız.
Ben daha çok insanları dinleyerek ve şaka yaparak o sorunu aştım. Türkiye ve Yunanistan da buna dikkat etmeli. Örneğin Yorgo ile Cem'e önceleri çok tepki geldi. Ama ikisi de yaptığından emin olduğu için, tehlikeye rağmen devam ettiler.
Şimdi herkes onları anladı. Çünkü onlar da Özal ve babam gibi dost olma arzusu ile buluşuyorlar. Darısı diğer tüm politikacıların başına...