Bir maniniz yoksa...
BU cümleyi duymayalı ne kadar oldu? En son ne zaman kapınızı komşu çocuğu çalıp da, "Eğer bir maniniz yoksa, annemler bu akşam size oturmaya gelecekler" dedi?
Misafirliğe gitmek... Sohbet etmek.. Meyveler, yemişler yiyip, çay kahve içmek... Ve gece kalkılırken, "Bakın biz sıramızı savdık.. Şimdi sizi bekliyoruz" diyerek misafir gittiğiniz aileyi evinize davet etmek...
*
Günaydın... İyi akşamlar... Nasılsınız?
Bu kelimeleri kullanmayalı veya duymayalı ne kadar oldu?
Üst katta oturanlarla karşılaşmamak için asansörü boşverip merdivenleri tırmandığınız olmuyor mu?
Ya da bir dostunuzla selamlaşmamak için başınızı çevirdiğiniz... Yan komşunuzun eşine otobüste yer vermemek için uyuyor gibi gözlerinizi kapatıp, başınızı önünüze eğdiğiniz?
Arkadaşınız telefonla aradığında eşinize "Henüz gelmedi" demesi için işaret ettiğiniz...
*
Bana göre biz bu hale 1980'den sonra geldik... Hepimiz çevremize bir koza örüp içine girdik...
18 Mart Komşular Günü bu kozayı delmek için bir fırsat... Komşuluğu yeniden yaratacak ilk adımın atılacağı, insanın içini ısıtan "Bir maniniz yoksa" diye başlayan cümleyi duyacağı bir milat...
Gelin 18 Mart'ı bugün kabul edin...
Bu sabah kapıdan çıktıktan sonra her gördüğünüze selam verin... Eşinize de bir şeyi tembih edin:
"Karşı dairedekilere sor bakalım... Bu akşam bir manileri yoksa onlara geçelim..."
DOĞRU SÖZ
Ekmekten sonra eğitim bir milletin en büyük ihtiyacıdır...
Fıkra
Zamanlama
Yolcular uçaktaki yerlerini almışlar... Kaptan pilot da yerini almak üzere geliyor; bir elinde tasmasından tuttuğu bir köpek, öbür elinde beyaz bir baston ve gözünde de kara gözlükler... Herhalde bir tür şaka, diye düşünüyor yolcular...
Kemerler bağlanıyor ve uçak pistte hızlanmaya başlıyor... Pistin sonu görünüyor... Ama kaptanda hareket yok... Uçak son hızına ulaşıyor, yolcular bir kaptana, bir hostese, bir de neredeyse bitti bitecek piste bakıyor... Kaptanda hâlâ bir hareket yok...
Ve koro halinde bir çığlık yükseliyor... İşte tam o anda kaptan pilot levyeye asılıyor ve uçak yükselmeye başlıyor... Yolcularla birlikte kaptan pilot da derin bir nefes alıyor ve yardımcı pilota sesleniyor: "Bir gün kimse çığlık atmayacak ve hep birlikte öleceğiz..."
Evlilik hali!
* 6'ncı hafta: Ben pek bu fikirde değilim...
* 6'ncı ay: Bu konuda yanlış düşünüyorsun..
* 6'ncı yıl: Saçma sapan konuşma Allasen
Serbest kürsü
Mafya var!
Sultanahmet Küçükayasofya Caddesi yoğun bir trafiğe sahip olmasına rağmen, açılmasına müsaade edilen oto yıkamacılar, gayri resmi olarak otopark servisi de veriyorlar. 4-5 oto yıkamacı ranttan daha büyük pay alabilmek için birbirleriyle mafyavari taktiklerle bu turistik bölgede asayişi tehdit ediyorlar, cadde sakinlerine karşı yıldırma politikası yürütüyorlar. Turistik işletme sahiplerinin resmi makamlara yaptıkları şikâyetler hiçbir işe yaramıyor. Zira Eminönü Belediyesi'ne dilekçe verenleri bile zabıtadan öğreniyorlar. Bir keresinde 154'e yapılan başvurudan sonra Trafik ekipleri oto yıkamacılarla konuşup hiçbir şey yapmadan gittiler. Değnekçi sayısı da her geçen gün artıyor. Bu caddenin sonundaki Mozaik Müzesi'nin bekçilerinin bile değnekçilik yaptığını, hatta müze bahçesinin gayriresmi olarak otopark haline getirildiğini gözlüyoruz. Bir grup esnaf
* BENİM NOTUM: Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, eminim ki bu mafya bozuntularının kökünü hemen bu sabah kazıyıp atacaktır... E.B.
Hay ağzını ÖPEYİM!
Ey Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak! Kalkın, kalkın bakın... Sizin sömürgelerden kurtardığınız
Anadolu IMF'ye teslim edildi... (Türk-İş Başkanı Bayram Meral)
Ayakkabı yalan söylemez!
Sizin için uyumadığını, sokak sokak dolaştığını ağzından düşürmeyen belediye başkanlarının doğru mu, yalan mı söylediğini anlamak istiyorsanız ayakkabılarına bakın! Eğer ayakkabıları pırıl pırıl boyalı ise inanmayın, kanmayın.. Eğer tozlu çamurlu ise doğru söylediğini anlayın...
Dikkat edin!
Belediye başkanlarının gözleri değil ayakkabıları yalan söylemez!
Utanmaz adam!
Çizgisiz, seviyesiz biri... Bir zamanlar gazeteci Ahmet Emin Yalman'a kurşun sıktığı için övünüyor... Şimdi ise dinci bir gazetede toplumun değerlerine küfrediyor... Geceleri meyhanelerde rakının dibine vuruyor, gündüzleri kişilik değiştirip "mürteci" oluyor...
Kim mi?
Onu, Reha Muhtar'ın demirbaş yaptığı Ateş Hattı programındaki ilkel, çizgisiz, seviyesiz konuşmalarından tanıyorsunuz... Adı Hüseyin Üzmez!.. Bugün kendisine konuşma imkânı veren rejime küfrediyor.. 3 kuruş para için bütün değerlerini çiğniyor...
Kısacası; bir zavallı!
Nerede, hangi kemiği yaladığı eminim ki; benim gibi sizleri de ilgilendirmiyor...
Ancak...
10 Kasım'da "Bugün 10 Kasım" başlığı ile bağırsak rahatsızlığı sonucu ortaya koyduğu yazıda(!) Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümünden değil, Osman Yüksel Serdengeçti'nin vefat gününden söz ediyor... Bu tavrıyla Atatürk'e boşveriyor.. Hatta "Böyle biri yok" diyor...
|