Tibet'te kör bir Türk kızı
Adı Sabriye Tenberken. Türk bir annenin kızı, 31 yaşında, kör. Ama gönül gözü sonuna kadar açık. Tibet'in kör çocuklarını eğitiyor. Cesareti ve azmi tüm dünyanın dilinde...
Sabriye Tenberken ile karşılaştığınızda sizi en çok etkileyen şey, bakışları... Öyle yoğun, öyle sarsıcı bakıyor ki, kör olduğunu unutuyorsunuz. Sabriye hayata kötü başlangıç yapan ama yardıma muhtaç, pasif bir özürlü olmaktansa, yaşamayı, macerayı seçen bir genç kadın. Alman baba ve Türk bir annenin çocuğu... 2 yaşına kadar Türkiye'de yaşıyor. Anne babası ayrıldıktan sonra Almanya'ya göç ediyor. 2 yaşında görme bozukluğu başlıyor ve 12'sinde tamamen kör oluyor. Ama daha o yaşta kötü kaderine boyun eğmemeye karar veriyor. Tıpkı yaşıtları gibi oynuyor hatta bisiklete biniyor. Farklı bir muamele görmeyi asla kabul etmiyor.
HİÇBİR ŞEYDEN KORKMA!
Bu olağanüstü bağımsız olma isteği ve güçlü iradesini, tabuları yıkmaya meraklı 68 kuşağından gelen ebeveynlerine borçlu. Sabriye'nin kişiliğinin oluşmasında kendisine "hiçbir şeyden korkma!" duygusunu aşılayan lise yıllarını geçirdiği Marburg körler okulunun da büyük etkisi var. O okulda kayak yapmayı, kayalıklara yaklaşıldığını suyun değişen sesinden hissederek sandal kullanmayı, ata binmeyi ve kasırgada bile yüzebilmeyi öğrenen Sabriye, "Bize şartlar ne olursa olsun hayatta kalabilmeyi başarmayı ve tehlikelere göğüs germeyi öğrettiler. Kimseye muhtaç olmadan yaşamak gerektiğini aşıladılar "diyor.
Genç kızı dünyanın çatısı Tibet'e sürükleyen şey de bu; koşullar ne olursa olsun hayatta kalma iradesi... Sabriye, Tibet'i kendine adeta bir eylem alanı olarak seçiyor. Çevresinin tüm karşı çıkışlarına "Sen delirdin mi!" tepkilerine rağmen Hollandalı arkadaşı Paul Kronenberg ile birlikte yarım asırdan bu yana Çin tarafından işgal edilmiş Tibet'in başkenti Lhassa'nın dar sokaklarından birinde, kör çocuklar için bir okul açıyor. Sabriye şimdi körlüğü lanetlenmiş olarak kabul eden Tibet'in değişik köylerinden gelen yaklaşık 20 çocuğu eğitiyor. Evi, unutulmuş ve dışlanmış çocuklar için bir cennet, bir aşk yuvası....
Tibet'e okul açma öyküsü Sabriye'nin genç kızlık dönemine uzanıyor. 1988'de Tibet sanatı ile ilgili bir sergiyi ziyarete gidiyor ve çok etkiniliyor: "Eserlere dokunmamıza izin verildi. O anda, Tibet ile fiziksel bir bağım olduğunu hissettim."
Modern ve klasik Tibetçe ile Çince'yi mükemmel derecede öğreniyor. Tibetçe körler alfabesi geliştiriyor. Alfabeyi gören Tibet yetkilileri büyüleniyor, eserini tek kelimeyle 'olağanüstü' buluyorlar. Sabriye cesaret alıyor bundan ve 1997'de tek başına Çin'e gidiyor. Ardından Tibet'e geçiyor. At sırtında dağları, köyleri dolaşıp kör çocukları arıyor. Sonra Tibet'in ilk ve tek körler okulunu açıyor. Okulun giderlerini kendi olanaklarıyla karşılıyor. Hiçbir yabancı kuruluştan yardım almıyor. Bütün yardımlar hayırseverler tarafından okula direkt gönderiliyor.
HAYATA ASILIN BİRAZ
Sabriye, kör insanlara örnek olmak istiyor. Kendine acımaya karşı çıkıyor, körleri kendi ayakları üstünde durmaya, tek başına yaşamayı öğrenmeye çağırıyor. Bu amaçla "Yolum Tibet'e Düştü-Lhassa'nın Kör Çocukları" adlı bir kitap kaleme alıyor. Tibet'teki deneyimlerini aktardığı kitap, Almanya'da büyük ilgi görüyor, uzun süre en çok satanlar listesinde kalıyor. Avrupalılar, Sabriye'nin maceracı ruhunu ve bağımsız kişiliğini 20. yüzyılın başlarında Lhassa'ya girmeyi başaran ilk batılı olan Alexandra Davit-Neel ile kıyaslıyorlar.
Sabriye'nin mesajı ise net: "Bütün körler gömme dolaplarından çıkarak konuşmayı öğrenmek zorundalar. Niçin saklanıyorlar? Ben kimseyi bir günah işlemeye çağırmıyorum. Şunu söylüyorum: Körsünüz ama yine de isterseniz her şeyi yapabilirsiniz!" Tepkiler de alıyor tabi.
"Siz bütün körleri siz yaptıklarınızı yapabileceklerine inandırmaya çalışıyorsunuz. Halbuki bir çok görme özürlü tuvaletin veya banyonun yolunu tek başına bulamıyor" eleştirilerine gülüyor: "Hiçbir zaman bütün körler Tibet'e gidip sıradışı maceralar yaşasın demedim. Benim yaşadıklarım körlerin de istedikleri zaman hayata kalıcı izler bırakabileceklerini gösteren bir örnek sadece. Hayatlarına sahip çıkmalarını istiyorum. Bu fazla bir şey değil."
Kazım AKAR
|