kapat

16.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Süleyman Bey'deki kavram karışıklığı

Vaktiyle Batman valisinin icazetli girişimi sonucu kurulmuş özel birlik ve dışardan getirtilmiş özel silahlar konusunda, ortaya çıkan bazı tutarsızlıkların kamuoyuna yansıması üstüne; Süleyman Bey de, nedense bir açıklama yapma gereğini duydu ve ilk ağızda yanlış anlaşıldığını söyleyerek tekrar ettiği açıklamasında şöyle dedi:

- Devlet gerektiğinde rutin dışına da çıkabilir, yasaları çiğnememek kaydıyla...

Peki, devlet yasaları çiğnerse kim denetleyecektir devleti?

Süleyman Bey de, daha başka siyasetçiler de, "Hükümet" kavramını, "Devlet" kavramıyla eşdeğerde görmektedirler. Tıpkı "mutlak monarşiler" de olduğu gibi...

Şayet Süleyman Bey:

- Hükümet gereğinde rutin dışına da çıkabilir, yasaları çiğnememek kaydıyla, deseydi...

O zaman kavram karışıklığı olmazdı. Çünkü hükümet yasaları çiğnerse, Devlet'in yasama organı olan Meclis ile, Devlet'in yargı organları, örneğin Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Sayıştay, denetlerdi Hükümet'i...

Ne var ki, hükümetlerin de rutinlere uyup uymayacakları konusunda açıklamalar yapmak, Cumhurbaşkanlarının işi değildir.

Neden Türkiye'de "Hükümet", "Devlet"le eşdeğerde görülür? Örneğin Valiler'in, sadece "yürütme erki"ni değil de, "devlet"i temsil ettiğine inanılır...

Valiler, Hükümet dışında, Yasama organıyla Yargı organını da mı temsil etmektedirler?

Demek ki, Türkiye'de "mutlak monarşi" koşullanması aşılamamıştır.

İnsanların yan bilincinde "Devlet", "Padişah efendimiz"dir. Kamu görevlileri de, Padişah Efendimizin temsilcileri...

Hala eritilememiş olan bu tarihsel koşullanmayı, siyasetçiler de sürekli pekiştirirler.

Örneğin, "Devlet-Millet elele" sloganları atarlar.

Bu aslında "Padişah Efendimizle kulları elele" koşullanmasının bir uzantasıdır.

Kimsenin de aklına sormak gelmez:

- Öyleyse neden Büyük Millet Meclisinde, "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" diye yazıyor ki?

Gerek Anayasa Hukuku, gerek Kamu Hukuku Doktrinleri, gerek Hukuk Felsefesi açısından bizim siyasetçilerimiz de, kamu görevlilerimiz de o kadar çağlar gerisinde görünüyorlar ki...

Vazgeçtik Duguit'leri, Kelsen'leri, Hauriou'ları; Montesquieu'lerin de, Rousseau'ların da gerisinde..

Ben 24 yaşındayken de yazardım bu tür kavram karışıklığını...

Aradan akıp geçti yarım yüzyıl...

Tarihsel koşullanmalar öyle kolay değişmiyor, hele köylülük dahi henüz aşılamamışsa..

Siyasetçiler "Türk'e Türk propagandası" yapıp dururken, bir yandan da devletin gücünden söz ederler boyuna...

Bir devletin güçlü olup olmadığının ise bir takım kriterleri vardır. Şöyle ki:

1- Ekonomisi güçlü mü?

2- Teknolojisi güçlü mü?

3- Hukukun üstünlüğü ilkesine saygılı olarak tüm kurumlarıyla bir tutarlılık içinde mi?

4- Genç kuşakları "resmi tarih"le koşullandırma dogmatizmini aşıp, eksisi artısıyla bir "tarih bilinci"nin billurlaştığı bir düzeye gelebilmiş mi?

Türkiye gibi ülkelerde o kadar zor ki, yazı emekçiliği; beni anladığınıza inanıyorum.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır