kapat

06.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Clinton kar beyaz, Ecevit kapkara


Başbakanımız Ecevit ile ABD Başkanı Clinton'un fotoğrafı, tartışmaya açıldı.

Clinton'un rahat tavrı, Ecevit'in ellerini önünde kavuşturarak konuşması hakkında herkes yorum yaptı. Ben de fotoğrafa kadın gözüyle bakmaya çalıştım.

Baktım, baktım yazacak kadınca birşeyler bulamadım. Görüşme "Oval Ofis"te gerçekleştiği için, Monica Skandalı aklıma geldi. Ecevit'in kafasında bir dolu konu varken, herhalde Oval Ofis-Monica bağlantısını kurup, benim gibi düşünmemiştir. Bunu aklımdan geçirdiğim için utandım. Tam gazeteyi ikiye katlayıp, ters çevirmiştim, gözümün önüne Ecevit ve Clinton'un saç renkleri geldi.

Clinton'un saçlarına ak düşmüş. "Kar beyaz olmuş" diyebiliriz. Ecevit'in saçları ise kapkara. Aradaki yaş farkını düşününce çok tezat bir görüntü.

Başbakanımızın saçları belli ki özenle boyanıyor. Saçının ön tarafından bir perçem saç hep doğal hâline bırakılıyor.

Ecevit'i bembeyaz saçlı olarak bir türlü gözümün önüne getiremedim. Aslında herkes Ecevit'in saçlarının doğal rengini tahmin edebiliyor. Ama Ecevit "Karaoğlan" imajını asla kaybetmek istemiyor. Sonuçta, önemli olan insanın kendini nasıl iyi hissediyorsa, öyle yapması. Gürbüz Clinton ile "Karaoğlan" Ecevit'in fotoğrafına benim diyeceklerim bu kadar. Gerisi yazılıp, çizildi zaten.

***

Saç boyatma konusundan laf açılmışken, erkeklerin saçlarını boyattıklarını saklamalarını bir türlü anlayamıyorum. Kadınlar gibi, saçını boyattıktan sonra "Nasıl olmuş?" diye soran bir erkek görmedim.

Geçen yıl saçını boyatan erkeklerle ilgili bir haber yapmak için saçını boyatan milletvekillerinin peşine düştük. 60'ına merdiven dayamış, saçları kapkara boyalı bir milletvekili gözümün içine baka baka; "Ben boyatmıyorum," dedi.

Yaşı başı geçmiş erkeklerin saçlarını boyatıp, genç imajı çizmeye çalışmaları bana komik geliyor. Saçlarını boyattıklarını inkâr edince daha da komik oluyorlar. Gençleşmek için değil de, kendilerine öyle yakıştığını düşündükleri için yapıyorlarsa, söyleyecek sözüm yok. Onlarda bunu kabul edip, söyleseler ne kaybederler?

Bakan eşleri
Asker eşleri yurdun topraklarında eşleriyle birlikte bir sonbahar yaprağı gibi savrulup dururlar. Ağrı'dan, İzmir'e; Hatay'dan, Samsun'a... Ülkeyi görev icabı gezerler. Sonra da anlatırlar: "Biz Elazığ'da görevdeyken....", "Bizim komutamızdayken orası...."

Öyle anlatırlar ki, ayaklarında postallar görev yaptılar sanırsınız. Onlar eşlerinin meslekleriyle şaşırtıcı derecede özdeşleşmişlerdir.

Zaten bilirsiniz, asker camiasında "bilmem kimin eşi" olmak çok önemlidir. Asker eşleri tanıtılırken; ".... Paşa'nın eşi," denilir. Eşin ev hanımı, doktor, öğretmen olması önemli değildir.

Galiba askerlerdeki bu gelenek önemli makamlara oturan adamların eşlerinin tümüne bulaştı. Özellikle de politikacıların... "Bakan Bey ile açılışı yaparken...", "Biz X bakanlığı yaparken..." gibi sözleri artık politikacı eşlerinden duyuyoruz.

Bana kalırsa, asker eşlerinin de eşlerinin meslekleriyle bu derecede özdeşleşmeleri doğru değil. Ama ne yazık ki bazı meslekler eşlerin -ve bu genelde de kadın oluyor- kocaya göre her zaman bir adım geride durmalarını gerektiriyor.

Eşlerinin meslekleriyle özdeşleşmişler
Bakan eşlerinin yaptıkları basına konu oluyor. Bazı bakan eşlerine haksızlık edildiğini düşünüyorum. Ama "bakan eşi" olmak ayrıcalıklı olmayı getirmemeli. "Bakan eşi" olmak sürekli olarak bakanın yanında olmayı da gerektirmemeli.

Bakanlar sık sık yurtiçi gezilerine çıkıyorlar. Eşleri de genelde yanlarında.

Kadın bakanların kocalarını yanlarına alıp bakanlık gezilerine katılmalarına hiç tanık olmadım. "Kaç kadın bakanımız oldu?" diye soracaksınız ya da; "Kadın bakanların kaçı evliydi?" diye de sorabilirsiniz. Doğru, ne yazık ki Türkiye tarihinde kadın bakan sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Ama evli kadın bakanlarımız olunca, erkek bakanlar gibi yaptılar mı? Hayır.

Meral Akşener'in bakanlık yaptığı dönemde eşini yanına alıp, elele emniyet müdürlüklerini gezdiğini gördünüz mü? Türkan Akyol'un bakanlık yaptığı dönemde eşinin bir gün bakanlığa geldiği görülmemiş. Önay Alpago'nun eşini de resepsiyonların dışında, gezilerde hiç görmedik. Bu örnekler çoğaltılabilir. Sonuçta bir kadın bakan, kocasının elinden tutup, bakanlık gezilerine götürmüyor. Ama erkekler eşlerini yanlarına alıyorlar. Nedense kendilerini "mutlu aile tablosu" çizmekle yükümlü görüyorlar.

Kadın bakanlar bunu yapmıyor. Çünkü böyle yaparlarsa, en önemlisi öncelikle otoriteleri sarsılır. Sonuçta kadın bakan, bir adamın karısı. Makam arabasına kocasını alıp gezse; "Ne kılıbık adam," deriz.

Bir taraftan da kadın bakan, personeline emirler yağdırırken, kocası; "Sen şuraya otur," dese tüm otorite anında dibe vurur. "Karı, kocasının sözünü dinliyor," diye söylenti yayılır. Bildiğim Türk erkeği modeli buna katlanamaz. Kadın bakanın eşinin zaten önemli işleri vardır, yoğundur. Karısının peşine takılıp gezecek zamanı yoktur. Anlatmak istediğim, bu "bakan eşi" olma hikâyesi de tamamen kadın erkek rolleriyle ilgili.

Onlara gezmek oluyor
Bugüne kadar katıldığım bakanlık gezilerinin hiçbirinde eşlerden kaynaklanan bir aksilik, eksiklik görmedim. Ama eşlerin neden o gezide olduklarını da anlayamadım. "Eşlerin başka işi gücü yok, onlara gezmek oluyor" diye düşündüm.

Sonuçta, makamlar seçimden seçime değişiyor. Hatta seçimler dahi beklenmeden siyasi parti liderlerinin inisiyatifinde olan bakan değişiklikleri yapılabiliyor, yeni koalisyon ortaklıkları söz konusu olup makamlar bir gecede ters dönüveriyor. Halkın hizmet beklediği kişiler bakanlar, eşleri değil. Eşleri bakan olan kadınlar bakanlıktan önce ne yapıyorlarsa, öyle devam etmeliler. Çünkü diğer yollar hem yanlış yapmaya çok uygun, hem de yanlış anlaşılabilir.

feliselif@yahoo.com


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır