kapat

06.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ALİ KIRCA(alikirca@sabah.com.tr )


İktidarsızlık isteği

Geçen hafta, Ecevit Amerika'dayken, hep Türkiye'nin Washington karşısındaki konumu sorgulandı.

Bir fotoğraf karesi, sadece bir enstantane, bir an; iflah olmaz komplekslerimizi depreştirdi.

Biz "güçsüz"dük.. Biz "el pençe divan" dururduk.. Biz, eloğlu gibi kendimizden emin değildik, güvensizdik..

Aslında, sorguladığımız Ecevit'in duruşu değil; uluslararası arenada kendi duruşumuzdu.

O resimdeki bizdik yani..

Oysa "duruş" öyle olsada, öyle görünse de; "durum" hiç de öyle değildi.

Türkiye, dünya üzerinde sanıldığı kadar güçsüz değildi.

Hatta, pek çok ülkenin eni-konu çekindiği bir ülkeydi.

Dıştan çok belli etmeseler de; bu böyleydi..

Olağan zamanlarda dışa vurulmasa da, gizlense de, en azından kriz ortamlarında Türkiye mutlaka hesaba katılan ülke konumundaydı.

Hal böyleyken; resmin bir yanındaki adamın "duruşu"na bakıp peşin hükümlü yargılamalara gitmek haksızlıktı..

Peki ya resmin öteki tarafındaki adam?

Ve onun ülkesi?

Biraz da o ülkenin "duruş"una ve "durum"una bakalım mı?

ooo

Amerika, bu yüzyılın, yeryüzündeki iktidar timsaliydi.

Dünyanın hakimi; ormanın kralıydı..

Ama, artık, Amerika Birleşik Devletleri sahip olduğu iktidarı terk etmek üzeredir.

İktidarsızlığın eşiğindedir.

Hiçbir "siyasi ve diplomatik viagra" bu mukadder sonucu engelleyemez.

Çünkü; iktidarsızlığı yaratan, daha doğrusu iktidarsızlığı isteyen ABD'nin ta kendisidir.

Fransa'da, başbakan ve dışişleri bakanlarına danışmanlık yapan Pascal Boniface; ABD'nin bu "gidişat"ını "güçsüzlük isteği" olarak değerlendirirken, bir sonuca varıyor:

Galiba, "uluslararası ve stratejik tutkuların sonu" geliyor.

Çünkü; o tutkuları ayakta tutacak "hedef"lerin çoğuna ulaşılmış ya da hedefler, hedef olmaktan çıkmıştır.

Elde etmek istediğiniz bir şey yoksa, ihtiraslarınız da yoktur.

ABD'de, bu anlamda ilk belirtiler askeri alanda kendini gösteriyor.

Bir zamanlar her Amerikalı için yaşamsal bir kavram olan "Amerika'nın yaşamsal çıkarları" artık içi boş bir sözdür.

Boniface'e göre "Amerika'nın askeri düzeni de kendi evine geri dönme isteğini (America is coming home) dile getiriyor. Dışarı açılma dönemi geride kaldı artık. 60'lı yıllarda Sovyetlerle rekabetin en hızlı olduğu dönemde, Washington, Amerika sınırları dışında tam doksan tane büyük hava üssüne sahipti. Günümüzdeyse yalnızca on üç tane üs var.."

Amerika "hâlâ dünyanın en büyük ordusuna sahip.. Ama, artık bu gücü kullanmak istemiyor.. Yani, ordu da anlamını yitiriyor. Bir bakıma, hızlı gitmekten korkan birinin Formula-1, Benetton ya da Williams Renault arabası olması gibi bir şey.."

İktidarsızlaştırılmış bir güç yani... Öte yandan, Kissinger'a göre; ABD'nin ticaret ve bütçe açıkları sürdükçe, Amerikan ekonomisine olan güven sarsılacak, sonuçta Amerika'nın dünya çapındaki liderliği de sürdürülemeyecektir.

Oysa, Temsilciler Meclisi başkanlığı yapan Cumhuriyetçi Newt Gingrich, Amerika'nın liderliğinin 21. yüzyılda da gerekli olduğunu, çünkü 21. yüzyılın da tehlikelerle dolu geçeceğini söylüyor.

Ama, hemen ekliyor:

"12 yaşındaki veletlerin kucağında birer bebek varsa, 15 yaşındakiler de birbirlerini öldürüyorsa, 17 yaşındakiler AIDS'ten dökülüyor, 18'indekiler de ellerindeki diplomaları bile okuyamaz durumdalarsa, bu ülkenin şunu-bunu yönetmeye hazır olduğunu söyleyemeyiz; ilk başta kendi evimizdeki yükümlülüklerimizi yerine getirmeliyiz."

ooo

Oval Ofis'te, koltuğuna yaslanarak Ecevit'i dinleyen Clinton'ın kafasının içinde hangi konular önceliklidir sizce: Kıbrıs mı, Türkiye'de insan hakları mı?

Amerikan kamuoyuna göre (ki başkanı o kamuoyu yönlendirir) Amerikan dış siyasetinin öncelikli hedefleri şöyle sıralanır:

- ABD'ye yasadışı yollardan giren uyuşturucu akımını durdurmak.. Yüzde 89

- Amerikalılar'ın işlerini korumak... Yüzde 83

- Yasadışı göçmen girişimini azaltmak... Yüzde 72

Bunların tümü Amerikalılar'ın gündelik yaşamdaki "bireysel" çıkarlarının her şeyin önünde olduğunu anlatır..

Listede "müttefiklerin güvenliğini korumak ve öteki ülkelerde insan haklarına önayak olmak" gibi "mevzu"lar da vardır.. Ama bu "mevzu"lar, küçük yüzdelerle çok alt sıralarda yer alırlar.

Yani, özeti şu ki; ABD, kendi öz yaşamsal çıkarları için, dünyadaki iktidar hırsını ve hedefini kaybedeli çok oluyor.

Büyük güç artık "iktidar yorgunu"dur.

"İktidar isteksizliği" bu tablonun sonunda beliren ruh halinin adıdır işte..

Beyaz Saray'daki o meşhur resme ve Clinton'ın o "fazla umursamaz duruş"una bir de bu perspektiften bakın..

Evet, bir daha bakın..

ooo

ABD'de önümüzdeki başkanlık seçimi için aday olanların hiçbirinin "liderlik pırıltısı" yok..

O nedenle, Clinton'a, "yüzyılın son karizmatik başkanı" deniyor.

Clinton da bunun farkında olmalı.. İktidarının son yıllarında, ABD'nin dünyadaki liderlik hırsının tükenmiş olması ve ülkedeki genel "iktidarsızlık isteği" ona da yansımıştır.

Belki de siyasetteki "iktidarsızlık isteği"ni; O "meşhur" resmin çekildiği Oval Ofis köşelerinde, başka türlü "iktidar" ispatlarıyla telafi etmek istemişti.. Kimbilir?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır