kapat

25.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
TEVFİK YENER(tyener@sabah.com.tr )


Rahmi Koç, Jaws'a karşı ve Erol Büyükburç'un kızı

Karanlığı yırtan ses derler ya... Aynen öyle oldu. Kalın sesli adam: "-Kadına bak!.. Malak gibi" diyordu. Kimisi güler gibi oldu, bazıları "şışşşt.." dedi, çoğunluk utandı. Adam, her film matinesinde rastlanan seyirci-komiklerdendi. Bunlar, sinemanın karanlığında filme laf atar, seyircinin tepkisinden zevk alırdı. Espri ishali adamın "Bak!.." dediği kadın tek boyutlu, koca göğüslü bir sarışındı. Tek boyutluydu, çünkü; "malak gibi kadın" sinema perdesine yansıyan görüntüden ibaretti.

O kadının adı: Jayne Mansfield idi.

Bir de takma adı vardı: Sarışın Budala.

Sarışın bombalar serisindendi. Her tarafı iri bu kadının "sarışın budala" olduğunu dergiler yazardı. "Marilyn Monroe gibi olamaz, Jayne budalanın biri.." "Zor beğenir erkekler" tartışırdı. Sanki yakın ilişkiye girmiş de, geri zekâlı diye kadını terketmiş. Hayal de olsa keyifli.

Jayne Mansfield; 1960'lı yılların başında ortaya çıkmıştı. Sarışın bombalar dönemiydi. Jayne Mansfield de bombaların en irisiydi. "Bir Alman diplomat bir gece için bana 100.000 dolar teklif etti, reddettim. Canımın çektiği ile sevişirim sadece... İsterse pis bir dilenci olsun" demesiyle dikkati(!) çekmişti.

Temmuz güneşinin kavurduğu sıralardı. Gazeteyi aldım, irkildim. Jayne Mansfield'in gösterişli fotoğrafının altında kocaman başlık:

"Sarışın bombanın kafası uçtu".

Başlığın altında ikinci fotoğraf vardı. Parçalanmış bir otomobil.

Jayne Mansfield trafik kazasında ölmüştü. Hem de ne kaza... Kafası kopmuş, başı metrelerce uzağa savrulmuştu.

Jayne Mansfield'in tanıtımı; seks düşkünü budala olarak yapılırdı. Aslında, fena oyuncu değildi, iyi de şarkı söylerdi.

Sinemanın farklı sarışın bombası kazaya kurban gittiğinde Yıl 1967 idi, aylardan Temmuz.

Şimdi; 1999'un Temmuz'undayız.

32 yıl geçmiş aradan. Yine Temmuz, yine trafik kazası. Ve yine bir ünlüyü aldı götürdü.

Sevgili arkadaşım Erol Büyükburç'un cici kızı Ajlan. Bir Fethiye sabahının sislerinde eridi, kayboldu. "A foggy day/Sisli bir gün". Bu şarkıyı ne güzel söylerdi Ajlan. O önemli bir jazz şarkıcısıydı.

"Talih dönektir, verdiğini geri ister."

Gerçekten talih kimlere güldü, kimlerden verdiğini geri aldı. Raslantılar birbirini kovaladı. Ölümler de...

"Şimdi bir hikaye anlatacağım"

"Simsiyah saçları kıvır kıvır bu sevimli genç harika sesiyle..." diye yazıyordu Tuncan Okan. Kısacık konser haberinden, kocaman bir şarkıcı doğuverdi. Tuncan Okan öyle sunmuştu ki Erol Büyükburç'u, şöhrete uçurmuştu bir iki cümleyle.

Robert Kolej konserinin kritik yazısı Erol Büyükburç'un yükselişini başlatmıştı.

Yazıyı yazan Tuncan Okan'ı yakınlarda kaybettik. Türkiye'ye sinemayı sevdirenlerdendi. Müziği de onun "ciddi" kaleminden izlerdik. Türk Basınında önemli "ilklerin" yazarı Tuncan Okan'nın adını yıllardır anmamıştık. Geleneklerimiz(!) arasında "nankörlük" önemli yere sahiptir.

Erol Büyükburç "Oh Küçük Lüsi" adlı İngilizce sözlerini yazdığı şarkısını söylerken Ajlan henüz doğmamıştı. Erol, genç kızların sevgilisiydi. Kulüp 12 matinelerini kızlarla doldurup taşırırdı. Soyunma odasının kapısını zorlardı kızlar. "Oh little Lucy" derdi Erol Büyükburç ve sürerdi şarkı: "Now I tell a story/Şimdi bir hikâye anlatacağım."

Müzik hikayesi uzun ve görkemli sürdü Erol Büyükburç'un.

Erolve diğerlerinin müzik hikayesini yazanlardan birisi de Esin Uluer idi.

Bu ismi sık sık gazete ve dergilerin müzik köşelerinde görürdüm. Müziğe meraklı bir kız mıydı? Güzel miydi?

1967 yılında, çok genç yaşlarda karşılaşmıştık. ABC Gazetesi'ne yönetici olmuştum. O da kadrodaydı. "Esin Uluer" diye tanıştırdıklarında şaşkınlıkla karışık sordum "Müzik yazarı Esin Uluer mi?"

Evet, o Esin'miş... Vay canına!.. Erkekmiş.

Gülümsemişti. Başından çok geçmiş "kız" sanılmalar. Buna alışkındı.

Esin Uluer eşsiz insandı. Yetenekli, sıcak dost, edepli, seviyeli esprilerin ustası, kıdemli müzik yazarı, dergi yöneticisi.

Esin'i kaybettik. Daha dün gibi bir şey.

Türkiye'de pop müziğe büyük hizmetler vermişti. Barlarda ahkâm keserek veya bir iki satır enayi yazıyla değildi müziğe katkısı. Bir sendikacı gibi müzisyen haklarını savundu. Müziğin sevilmesi için savaş verdi.

Harrison Ford'un kardeşi kadar benzeri Esin Uluer arkadaşım. 10 yıl hiç ayrılmaksızın birlikte çalıştık.

Esin Uluer, saf kan Kadıköy delikanlısıydı. Moda'nın, Suadiye'nin, Fenerbahçe'nin güzel yıllarını yaşamıştı. Erkin Koray ile birlikte Rock günlerinde, Şanar Yurdatapan ile vokal konserlerinde birlikte olmuştu.

Pop müziğin başlangıçında hep birlikteydiler. Ömür Göksel'in Sinatra tınısı Fenerbahçe koyunda yankılanırken... Veya beyaz Durul Gence'nin "zenci" sesinin romantizminde...

Romantik Esin, sunuculuk da yapardı. Gülmekten kırar geçirirdi dinleyenleri. Televizyonların yöneticileri herhalde onu tanımadı. Bir çok "ayaküstü komedyen" veya "muhabbetçi" den üstündü.

Esin, yaşamının 40 yıldan fazlasını müzisyene destekle geçirdi. Nur içinde yatsın.

Rahmi Koç, Jaws'a karşı
Gazetede kocaman başlık:

"Köpekbalığı bir doktoru parçaladı"

Tuzla'da dev köpekbalığı bir dalgıcı parçalıyor. İlk defa duyduk. Bizim sularda tehlikeli köpekbalığı varmış. O yıllar "balıkadam"lık yeni bilinmekteydi. Biz balıkadamları savaş filmlerinden "kurbağa adam" diye bilirdik.

Balıkadam olmak ayrıcalıktı. Doktor Güven de iyi dalgıçtı. Tuzla'da dalmış bir daha çıkmamıştı. Ailesi perişandı. Polis araştırma yapacaktı. Ama nasıl yapsın. Balıkadam gerekiyordu. Balıkadam öyle azdı ki.

Sonra gönüllü oldu birisi. Polis şaşırmıştı. Demek o ünlü kişi balıkadamdı ha... Hiç beklemezlerdi ondan...

O balıkadam Rahmi Koç idi.

Evet. Bildiğiniz ünlü iş adamı Rahmi Koç.

Tuzla'da dalarken herkes merakla bakıyordu. Zenginler de canını tehlikeye atar mıymış?

Son dakikaya kadar yakın çevresi "Yapmayın Rahmi bey, denizde canavar varmış, hayatınız tehlikeye girebilir" demişti.

Rahmi Koç, dalışını yaptı. Yanında, kendisi gibi ilk balıkadamlardan Doktor Zare ve Doktor Güven'in kaybolduğu gün birlikte daldığı arkadaşı da vardı. Sahildekiler heyecanla bekliyorlardı. Dalgıçlar uzun süre dipte kaldı. Çıktıklarında Doktor Güven'in acı ölümünü kanıtlayacak bir delili getirmişlerdi: Dişlenmiş balık adam kemeri... Demek ki doktoru dev bir köpekbalığı parçalamıştı.

Rahmi beyin, Tuzla'daki dalış sırasında çekilmiş fotoğrafı vardı bende.. Ne yazık ki, taşınma sırası bir yerlere karıştığından bulamadım.

1967 Temmuz'u... Sarışın Budala veya bomba Jayne Mansfield'in trafik kazasındaki ölümü... İlk defa köpekbalığı vahşeti görmemiz, Rahmi Koç'un Jaws'a rağmen dalgıçlığı... Ve Rahmi Koç'un tuttuğu takım Beşiktaş'ın ikinci şampiyonluk yılı. O yıl Beşiktaş'ta antrenör (teknik direktör lafı sonradan çıktı) Spayiç idi. Çok başarılı olmuştu, ama Beşiktaş'ı bırakıyordu. Çünkü; ev almak için 50.000 lira istemiş, yöneticiler vermemişti. Adam zaten o dönemin antrenörlerinden az maaş almaktaydı. İki yıl şampiyonluk kazandıran Spayiç, Beşiktaş'tan 5.000 lira maaş alırken, Gegiç ve Adnan Süvari'nin maaşları 10.000 liraydı. Fenerbahçe ve Göztepe bonkördü.

Spayiç'in gidişine komşusu gençler çok üzülmüştü. Çünkü kızı Vera öyle güzeldi ki...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır