Hepimizin acılı ve sevinçli günleri olur. Çocuğumuz olabilir, önemli bir iş başarısı elde ederiz, bir yakınımızı kaybederiz, hastanede yatarız.
Acı olaylar yakınlarımızı, dostlarımızı, arkadaşlarımızı, tanıdıklarımızı üzer, sevinçli olaylar ise onları da sevindirir. Ya da öyle görünürler.
Ancak ne acı ne de sevinçli olaylarda kendimizi ifade edemediğimizi farkettim. Nedense pekçoğumuz bu tür olaylar karşısında ne yapacağımızı tam olarak bilemiyoruz.
Davranışlarımızı şaşırıyoruz, konuşacak laf bulamıyoruz, gözlerimizi herkesten kaçırmak istiyoruz.
Örneğin yakınını kaybeden birinin yanına oturanlar mutlaka ve mutlaka "ağlamak" ihtiyacını duyuyor.
İlle ölümle ilgili "teselli" amaçlı bir şeyler söylemeye çalışıyor. Oysa büyük bir ihtimalle o anda duyulmak istenecek son şeyler bunlar.
Bunun yanısıra konu açmak da insanları sıkıntıya sokuyor. Cenaze evinde "havadan sudan" konuşulur mu, gülünür mü, hep ciddi ve üzüntülü görünmek mi gerekir, köşeye çekilip ahlar vahlar mı edilir, bunların içinden çıkmak da o kadar kolay değil.
Kıyafetler de öyle. Nedense herkes böyle durumlarda olmadık kıyafetlere bürünmeye çalışır. Kara gözlükler, koyu renk ve özensiz etekler, ceketler, pantalonlar. Herkes kendi yaşamının dışına çıkma ihtiyacı duyar.
Bu bir akıl verme, eleştiri yazısı değil. Açıkçası, özellikle acılı anlarda ne söyleyeceğimi, nasıl davranacağımı ben de bulmuş değilim. Sadece, yaptığımızın genellikle yanlış olduğuna inanıyorum.
Tabii bazı şeyler de "geleneksel" hale gelmiş olduğundan herkes öyle yapmaya çalışıyor. Bizde, yakınını kaybedenler mutlaka ziyaret edilir. Hatta uğramamak, birkaç kelime söylememek ayıp bile sayılır.
Acılı insanlar da bunu bildiklerinden yürekleri kan ağlasa bile tahammül etmeye çalışır.
Aynı şey aslında sevinçli günler için de geçerli. Belki çok sık yaşamadığımız için olacak sevinçli günlerde de ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Sevince, başarıya, mutluluğa ortak olmak da zor bir şey aslında.
Bir de böyle anlarda "densizlikler" yapılıyor ki, onu anlamak mümkün değil.
Örneğin adam kalp ameliyatı geçirmiş, ziyarete gelen "Ay benim babam böyle bir ameliyattan sonra ölmüştü" diyor örneğin.
Ya da çocuğunu kaybeden annenin yanında kendi çocuğunun başarılarını anlatıyor biri.
Bunlar da hayatın bir zorluğu