kapat

16.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Babam, özgürlüğüm ve ben


Bazı babalar bisiklete binmeyi, uçurtma uçurmayı falan öğretir. Benim babam özgürlüğü öğretti bana. Bu nasıl öğretilir diye sormayın, bilmiyorum. Mutluluğun resmini yapmak gibi bir şey... Öğretti işte.

Babamla yaşamak İnsan Hakları Beyannamesi'nin günlük yaşama uygulanmasını öğrenmek gibi bir şeydi. Şimdi, bu da ne demek diye sormayın lütfen.

Eşitliği öğrendik biz, saygıyı, dürüstlüğü, hoşgörüyü...

Sonra büyüyünce, kardeşlerim de ben de gerçek yaşamda biraz bocaladık nedense! Diğer evlerdeki değerler mi biraz farklıydı, biz mi abartmıştık, bilemeyeceğim. Yıllar yılı babamdan aldığım müthiş hayat derslerini günün birinde uygulamaya kalkıştığımda, ne oldu sizce?

O sakin, ölçülü, saygılı adam birden öyle sinirlendi ki ben bile babamı tanımakta zorlandım. Bu da yetmiyormuş gibi, bir de milletimizin en sevdiği atasözlerinden birini hatırlayıverdi: "Kızını dövmeyen dizini döver..."

Tamam, kabul ediyorum, belki uygulamalı özgürlük dersinde sınıf atlamakta biraz aceleci davrandım.

Şimdi düşünün, 18 yaşında bir kızınız var, geçiyor karşınıza, ben gidiyorum, yurtdışında okuyacağım, istesen de gidiyorum, istemesen de, diyor ve tartışma kabul etmiyor.

Siz olsaydınız, ne yapardınız?

Siz düşünedurun, ben babamın ne yaptığını söyleyeyim, belki bir gün işinize yarar. Hayat bu, belli mi olur...

İçiniz rahat etsin, bir kere dayak falan yemedim. Babam sadece bütün kızlarımızı yakından ilgilendiren o meşhur atasözü konusunda felsefi bir çalışma başlatmaya karar verdi.

Bir odaya da kapatılmadım. Söyledim ya, bizim evde ilişkiler karşılıklı saygı ve güven üzerine kuruluydu. Biz de bu kurallar çerçevesinde bütün bir gece tartıştık.

Kararlılığım karşısında uygarca davranmaktan vazgeçmek zorunda kalan babam, sonunda "Gitmene izin vermiyorum" dediğinde, 18 yaşamın tüm ukalalığıyla ona reşit olduğumu hatırlattım.

İşte o zaman, bir daha kimseden duymayı kabul etmeyeceğim bir cümle suratıma bir tokat gibi indi: "Unutma, bu ülkede bir kız, kaç yaşında olursa olsun, önce babasının sonra da kocasının velayetindedir."

Sizin de kişisel tarihinizde hatırladığınızda kulaklarınızı tırmalayan, içinizde çınlayan sözler var mı?

"Geleceğe Dönüş" filmlerini hiç seyrettiniz mi? Oradaki genç kahramanın duymaya tahammül edemediği bir şey var, o da kendisine "korkak tavuk" denmesi. Bu sözü her duyduğunda bizim çocuk çılgına dönüp en yapılmaması gereken şeyleri yapıyor ve başı beladan kurtulmuyor. İşte ne zaman o filmlerden birini izlesem babamın tarihi sözleri gelir aklıma.

Baba, kızgınlıkla söylediğin o sözlerin beni Marsilya'ya giden gemiye bindirdiğini bilmiyordun değil mi? Belki de öyle bir şey söylediğini hatırlamıyorsundur bile...

Özgürlüğe kesilen biletin uzun ve zahmetli bir yolculuğun başlangıcı olduğunu düşünemeyecek kadar toydum o günlerde.

Sen haklıydın baba, Avrupa'da tek başıma mutlu ve başarılı olmayı beceremeyecek kadar küçüktüm daha. Ama, ne olursa olsun o kelimeleri duymayı haketmemiştim. Hiçbir kadın haketmiyor bunu.

Evet baba, tek bir cümle bazen çocukların hayatında fırtınalar yaratmaya yetiyor işte. Sen bana yıllar yılı kimsenin buyruğunda olmamayı öğrettin. Sonra da, birdenbire, kırılgan, korunmaya muhtaç bir yaratık olarak illa bir vasim olması gerektiğini anlattın.

Anlamadım, anlamıyorum, anlamayacağım...

Şimdi düşünüyorum da, özgürlüğü öğreteceğine bisiklete binmeyi öğretseydin, daha çok işime yarar mıydı acaba? Ne dersin?..


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır