Hayatımız gerçekten "fotoroman" olmuştu... Oynatmadığımız "yıldız" kalmamıştı.. Doğrusu bu alanda İtalyanları bile geçmiştik.. Hatta kimi fotoromanlarımızı "ihraç" da etmiştik.. (Hatta, fotoromanın anavatanı İtalyanlar'a bile.. Erol Simavi'nin İtalyanlarla anlaşması oldu sonraki yıllarda..)
Sinema ve tiyatro oyuncularından sonra dönemin müzik yıldızları da birer birer fotoromandaki "foto"larda donup kalıyordu!
Fikret Kızılok, Bora Ayanoğlu ve Timur Selçuk sahnelerde fırtına gibi eserken kendilerini birdenbire fotoromanda buldular..
Ama yetmiyordu bütün bunlar, bir yandan rekabet iyice kızışırken fotoroman yapımcıları sürekli "yenilik" peşindeydiler..
Ve işte "yeni" bir şey!
400'e yakın fotoromanın yönetmenliğini yapan ve "Hayatım boyunca fotoromanları ciddiye almadım, çektiklerimi de.. Dalgamızı geçtiğimiz gençlik dönemleriydi" diye kendi durumunu özetleyen Arda Uskan farkında olmadan "ultramodern-fotoromana" imza atacaktı..
70'li yılların ortaları..
Temel Gürsu, Seyyal Taner ve Arda Uskan.. Üç sıkı arkadaş..
Uskan'ın haftada iki gün fotoroman çektiği yıllar.
Cannes Festivali çıka gelmiş, üç arkadaş da biraz keyif biraz da "mesleki" bilgi görgü arttırma bahanesiyle bir arabaya atlayıp Cannes'a giderler..
Ama Arda Uskan'ın derdi daha başka..
Cannes'da bir fotoroman çekip yolculuğun parasını çıkarmak!
İki oyuncu tamam, Temel Gürsu ve Seyyal Taner..
Ama yetmez, yolculuk sırasında yazılan "senaryo"ya bakılırsa daha pek çok oyuncu gerek. Üstüne üstlük parasız oynamalılar..
Ve Arda Uskan'dan dahiyane bir fikir.
Aynı zamanda gazeteci ve basın kartı taşıyan Uskan, Seyyal'i de yanına alarak
dolaşmaya başlarlar ünlü Cannes kafelerini.. Adım başı bir yıldız.. Bir ünlü görünce hemen basıyor deklanşöre.. Ve zaman zaman da hareketli görüntüler..
Mesela, "Bakın bu hanım Türkiye'de önemli bir yıldız, gazetem için sizinle fotoğraf çekebilir miyim?" diyor ve zaten yabancı dil bilen Seyyal'le sözkonusu yıldız bir muhabbete dalıyorlar. Uskan da basıyor motorlu makineye..
Ve bu sayede Demis Roussos'tan, Myelen Demonagat'a kadar dönemin pek çok starı Türkiye'de yayınlanan bir fotoromanın "figüran"ı olup çıkıyorlar!
Peki balonlarda ne kullanılıyor?
Seyyal Taner, Demis Roussos'la karşılaşınca fotoğraftaki diyalog şöyle..
Seyyal;
- Jean Paul'u gördün mü?
Demis;
- Az önce polis onu tutukladı..
"Küheylan" şarkısı ortalığı yıkıp geçerken Arda Uskan'ın yönetimiyle, Barış Manço ve "cefakâr at Küheylan"ın başrolüyle günler süren bir fotoroman yapılmıştı..
Red Kit'e nazire olan bu fotoroman, atın bereketi ve Barış Manço'nun da insan sevgisi üzerine bir konuyu işliyordu.. Güngör Bayrak, Nilgün Berk ve Gülşen Gürsoy'un rol aldığı fotoroman, tıpkı Red Kit'te olduğu gibi Barış'ın en sadık dostu Küheylan'la uçsuz bucaksız kumsalda yürüyüp gitmesiyle bitiyordu..
Son karelerde ise Barış, ünlü şarkısında olduğu gibi "Kalk gidelim Küheylan... Kalk gidelim mutluluğa doğru..." diyordu.