kapat

16.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
"Tek eksiğim bir bebek!"
Pınar Aylin'in en sevdiği mekân olan Maçka'daki Schnitzel Restaurant, onun hem şehir yaşantısı, hem de doğa ile içiçe olabildiği yer. O her ikisinden de vaz geçemiyor. Vazgeçemeyeceği diğer şey de eşi Mert. Bir de mutluğunu perçinleyeceğine inandığı doğacak olan bebeği!

Tam birbuçuk saat geç kaldık. Pınar Aylin ile olan röportajımıza, konuştuğumuz saati yanlış bellediğimden bir hayli geç gittik. Ve haklı olarak biraz sitem, biraz öfke, biraz kırgınlık bekliyorduk. Ama tam tersiyle karşılaştık; güneş gibi parlayan, sıcacık bir gülüşle. Anladığını, böyle şeylerin olabileceğini söyledi Pınar. Tamam kabul ediyorum, ezildik!

Sonunda Pınar Aylin ile en sevdiği mekân olan, Maçka'daki Schnitzel Restaurant'ta biraraya gelebildik. Sımsıcak, güneşli, dingin bir günde... (Tıpkı Pınar Aylin gibi... Tam ona uygun bir günde.) Ve özür faslından sonra kırk yıllık arkadaş gibi koyu bir sohbete daldık, hiçbir şey olmamışcasına.

İzmir'i çok seviyorum
- Bu mekân sana yakışmış, hareketli ama bir yandan da son derece sepere, renkli ama dingin. Bunun için mi burası en sevdiğin mekân?

Burası damak zevkimin ve biraz oburluğumun eseri diyebilirim. Çünkü İtalyan Mutfağı, deniz mahsulleri gibi bazı çok sevdiğim şeyler var, burası da en sevdiğim şeylerden biri olan şinitzel üzerine uzmanlaşmış bir yer ve ortamı da inanılmaz güzel. Onun için seviyorum galiba. Maçka'nın göbeğindesiniz ama şehirden uzakta gibisiniz. Sakin bir yer. Şehirden uzaklaştıran en önemli etken ise yeşilliği...

- Şehir yaşantısını sevmiyor musun?

Ben şehirden fazla uzak olmamayı seven, bunun yanı sıra şehrin içinde mümkün olduğunca doğayı yaşamak isteyen bir insanım. Yani her ikisinden de vazgeçemiyorum.

- İzmir'i çok sevdiğini biliyorum. Neden bu kadar çok seviyorsun İzmir'i?

Bir kere doğduğum, büyüdüğüm yer. Gerçekten her şeyini çok seviyorum. İstanbul'da ne zaman çok sıkıldığımı hissetsem, soluğu İzmir'de alıyorum. Orası benim rehabilitasyon merkezim. Mert'le hafta sonu kaçıyoruz ve kendimize gelerek geri dönüyoruz.

Çeşme'yi de kışın, kimse yokken çok seviyorum. Bizim yazın 3 ayımız orada geçiyordu ve bu bana normal geliyordu. Sanki herkes yazın aynı şekilde dertsiz, tasasız üç ay tatil yapıyormuş gibi... Yaklaşık beş yıl öncesine kadar durum böyleydi. Üstelik babamın ava olan merakı nedeniyle biz kış aylarını da orada geçiriyorduk. Ben de onun arkasında haftasonlarımı dağ bayır dolaşarak geçiriyordum.

Öyle şeyler yaşanıyor ki, insan yaşadığı yere bağlanıyor ve bu bağlılık daha sonra tutkuya dönüşüyor. İzmir ve Çeşme, herhalde hayatım boyunca vazgeçemeyeceğim yerler benim için.

Yaşantım çok önemli...
- Dingin bir insansın galiba. Boş zamanlarında neler yapmaktan hoşlanırsın?

Son dönem tempom çok yoğun fakat ben çok sevdiğim yerlerde işimi yaparak, işimi daha keyifli hale getiriyorum. Mesela şimdi seninle burada, çok sevdiğim bir mekândayım. Ama benim için illa ki yeşil ve deniz olmalı... Ben su görmeden rahat edemiyorum. Böyle çok yoğun yaşadığım zamanlarda, kendimi hep doğaya bırakıyorum. Kendime iyi bakıyorum ben. Ne vücudumu, ne ruhumu, ne de beynimi yıpratmıyorum.

- Çocuklar seni çok seviyor. Onların senin hayatındaki yeri nedir?

Onlar bendeki sevgiyi aldıkları için beni seviyorlar. Çocukların kesinlikle kandırılamayacaklarını düşünüyorum. Onlar her şeyi çok net görebiliyorlar. Suni şeyleri hiç sevmiyorlar. Beni sevmelerindeki en büyük avantajım, doğal olmam. Nasılsam, öyleyim.

Kendimi zor tutuyorum, -son bir senedir evliyim biliyorsunuz- bebek yapmamak için, müthiş frenliyorum kendimi.

- Ufukta bebek var galiba...
Artık bebek gördüğümde dişlerimi sıkar hale geldim. Mert de, ben de çok istiyoruz ama Çılgın Bediş'e başladım ve en az bir-iki senelik bir vakit gerekiyor bebek için. Çılgın Bediş başladıktan sonra yapımcıma ilk sorduğum soru: "Ben çocuk doğurmak istiyorum, Bediş hamile kalabilir mi?" oldu. O da bana "Sen ne diyorsun Pınar? Bediş 18 yaşında bir lise öğrencisi..." dedi. Yani şimdilik bebek fikri ertelenmiş durumda ama ben hâlâ yapımcımın gözünün içine bakıyorum, senaryoda bir değişiklik yapsın da, hamile kalabileyim diye...

- Bir başkasının benimsettiği bir karakteri oynamak seni rahatsız etmiyor mu?

Ben hiç böyle bir tedirginlik taşımıyorum. Bediş'in birine mal olması gibi bir şey söz konusu değil gibi geliyor bana. Bana da malolamaz, çünkü Bediş başlı başına bir karakter zaten. Gırgır dönemini yaşayanlar, anlarlar bunu. Bu oyun gibi bir şey benim için.

Mert beni tamamlıyor
- Pınar Aylin özel yaşantısında nasıldır, göründüğü kadar neşeli ve canlı mı, yoksa melankolik mi?

Bir arkadaşım bana 'sen şanslı doğanlardansın' demişti. Belki de öyle... Çünkü her şeye olumlu açıdan bakmayı biliyorum. Bazen etrafımdaki insanların hayata olumsuz baktıkları için birçok şeyi yaşayamadıklarını görüyorum. Dert-tasa bulmaya çalışırsak çooook! Ama ben çok kötü olduğum zamanlarda bile kendimi nasıl tedavi edeceğimi, nelere ihtiyacım olduğunu biliyorum. Bence bunun tek bir şartı var: Hiçbir şeyi içine atmamak. Ne psikolojik olarak, ne de fiziksel olarak kendimi yıpratmıyorum. Bir şeye, en fazla bir gün üzülürüm ama o gün o şeyi hallederim içimde. Belki bağırır çağırırım ama deşarj olup onu akıtırım. Ondan sonrasını da karşımdaki düşünmeli....

- Hırslı mısın?

Sevdiğim şeylerden kolay kolay vazgeçemiyor ve taviz veremiyorum. İşimin, hayatımın önüne geçmesine engel olabiliyorum. İşimi iyi yapmaya çalışıyorum ama hiçbir zaman hırslarımın kurbanı olmuyorum. Hayatta önce ben ve sevdiklerim geliyor.

- Özel yaşantınla pek gündeme gelmiyorsun...
Mert ile yapılarımız, aileden aldığımız görgü, eğitim ve geçmişimizin etkisi belki. Ne olduğumuzu, nelerden zevk aldığımızı biliyoruz. Gece geç saatlere kadar, gürültülü yerlerde bulunamıyoruz. Daha çok sohbet edebileceğimiz, dostlarımızla beraber olabileceğimiz yemekleri tercih ediyoruz. Çok oturmuş bir düzenimiz var ve bu düzenden çok memnunuz ikimiz de. Ama bu arada yaşımızın gereklerini yapıyoruz tabii. Ama şöyle; gece bir eğlence yerine gideceksek de, hafta arası gitmeyi tercih ediyoruz.

- Bildiğim kadarıyla Mert ile çok uzun süredir birliktesiniz. Evlilik, ilişkinizde, hayatınızda bir şeyleri değiştirdi mi?

Evlilik hayatımızda, ilişkimizde hiçbir şey değiştirmedi. Ben bu işe başlamadan önce de Mert vardı. O yüzden benim yaşadığım tüm aşamalar beraber yaşandı. Üç yıl gibi bir yurtdışı yaşamı oldu Mert'in. Bu kadar kısa süreli ilişkilerin yaşandığı bir ortamda gerçekten birbirimizin doğru insan olduğumuza karar verdiğimiz için bu sınavı da atlattık.

Ben evlilikle ilişkilerin değiştiğine inanmıyorum. Önemli olan insanın 'bu benim için doğru insan' demesi. Ortak zevklerinin olması... Ben o kadar abartıyorum ki buna 'aynı dili konuşmak' diyorum. Bizim ilişkimizde Mert beni tamamlayan öbür yarım...

- İşin problem oluyor mu?

Olmuyor, çünkü Mert hiç kompleksli bir insan değil, kendini bilen bir insan. O benim diye bakıyor ve mutlu oluyor! Ben onu, evimi, yaşantımı asla ihmal etmiyorum.

Her zaman öncelik kendimde ve sevdiklerimde.

Pınar'dan yaşama dair
- Çok uzun vadeli isteklerim yok hayatta. Allah Baba ile pazarlık yapmıyorum yani... Her şeyin bir olma sebebi var. Her şey çalıştıkça kendiliğinden oluyor. Ben sadece çalışmaya devam edeceğim, sonra ne olur bilinmez.

- Duygular benim için ön plandadır. Sevmediğim hiç bir şeyi yapamam. Yaptığım işi, birlikte olduğum insanları sevmem lazım. Kimseyi seviyormuş gibi yapamıyorum. Bu bazen sorun olabiliyor ama ben halimden memnunum.

- Gİyim tarzım fazla spor. Öyle minicik bluzlerden, yırtık kotlardan hoşlanıyorum. Ben çok kadın olmayı sevmiyorum aslında. Kadınsı şeylerden hoşlanmıyorum.

- Giyimde ne kadar modernsem, evimde o kadar modernlikten nefret ediyorum. Ahşap ağırlıklı, yaşanmışlığı olan, her şeyden önemlisi Mert ile beni, paylaşımımızı yansıtan eşyalardan hoşlanıyorum. Dekorasyona çok meraklıyım.

- Bana akıl verecek insan yok. Sadece fikir alabileceğim insanlar var. Mert gibi, annem gibi... Çocukluğumdan beri, ama özel yaşantım, ama işimle ilgili her şeye kendim karar veririm.

- Evlilikte aynı şeylerden hoşlanmak, bir uyum içinde olmak, aynı evi paylaşmanın kültürüne sahip olmak, birbirini tamamlayabilmek önemli. Yoksa attığın imza değil.

- Doğallık benim için çok önemli. Giydiklerim, taktıklarım, her şey doğal olmalı.

Yasemin K. ŞAHİNKAYA


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır