kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Aralık 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Dünyayı kurtarmak mı dünyayı bizden kurtarmak mı?

Şimdi şöyle düşünün...
Taksim'de gezi parkının ortasına gökyüzünden dev bir küre inmiş. Yeryüzündeki hiçbir maddeye benzemeyen, garip ışıklar saçan bir küre...
Devletin özel birimleri tarafından apar topar oraya getirilmiş biliminsanları grubunda yer alıyorsunuz.
Yavaş yavaş ve ürkerek küreye doğru yaklaşıyorsunuz.
Arkanızdaki uzmanlardan biri elindeki aygıtı kullanarak bilgi veriyor. "Radyasyon yükseliyor ama insan sağlığını tehdit eder düzeyde değil..."
Bir başka uzmandan şu bilgi geliyor: "Elektromanyetik parazitlenme çok yoğun."
Kürenin yüzeyinde bir parlaklık beliriyor.
Sizin zihniniz karıncalanıyor o an; bedeniniz ürperiyor. Şaşkınsınız!
Mırıldanarak şu söz dökülüyor dudaklarınızdan: "Hissediyorum!"
Sonra dönüp hemen yanıbaşınızdaki diğer biliminsanlarına soruyorsunuz: "Siz de hissediyor musunuz?"
Nedir hissettiğiniz? Onu tam olarak bilemiyorsunuz!
Hiçbir aygıtın somut değerlere göre ölçüp biçemeyeceği bir şey bu: Hissetmek!
Bilimsel değil.
Belirgin değil.
Tersine, bulanık, belirsiz bir şey.
Ama alabildiğine sahici! Ve "hakikat" o sözcüğün içinde saklanıyor hâlâ...
Hissetmekte...
Hissettiğiniz şey neyse onda!
Bu sahne gerçekte neyin nesi, biliyor musunuz?
"Dünyanın Durduğu Gün/The Day Earth Stood Stil" filminin başlangıcının biraz "Haşmetce" anlatımı...
Geçen akşam sinema gişesinin önünde takıldım kaldım.
A.R.O.G mu, Muro mu, Coen Kardeşler'in son filmi mi derken, canım birden bilim-kurgu çekti. "Dünyanın Durduğu Gün"e bilet alıp giriverdim.
Belki beni buna iten bilim-kurgu filmi seyretme arzusu falan da değildi.
Daha çok bir kıyaslama yapacak olmanın çekiciliğiydi.
İlk "Dünyanın Durduğu Gün" filmi 1951 yapımı bir bilim-kurgu klasiğiydi. Başkent Washington'un ortasına inen uzay gemisinden inen uzaylı elçi Klaatu insanlığı barışa çağırıyordu.
Aksi takdirde, evrenin kurtarılması için insanlık feda edilecekti.
Filmin yapıldığı tarihin Kore Savaşı'nın tam ortasına denk geldiğini; iki kutuplu dünyanın nükleer çılgınlığın kıyısında durduğunu gözünüzün önüne getirin...
Hollywood'dan böyle bir film çıkarmanın ne kadar cesur ve parlak bir girişim olduğunu anlarsınız!
Yeni "Dünyanın Durduğu Gün" filmi 11 Eylül sonrasına ve yeryüzü için Küresel Isınma tehdidinin giderek aciliyet kazandığı bir döneme; hatta küresel ekonomik krizin derinleşme günlerine denk düşüyor.
O yüzden de farklı bir anlatımı deniyor.
Uzaylı elçi bu kez öyle uzun boylu söylev çekmiyor.
Bu kez Klaatu umutsuz. Hatta kayıtsızlığın eşiğinde...
Neredeyse hiç konuşmak gelmiyor içinden.
"Yabancıysa öldürülmeli" diye düşünen minicik çocuklar...
Yüksek ateş güçlerinin kibirine yenik düşmüş ordular... Düzenlerinin bir parça bile bozulmasına tahammül edemeyen kalabalıklar...
Böyle bir ortamda dünya için bir umut var mı?
Yok, daha öteye gitmeyeceğim.
Filmin öyküsünü anlatıp tadınızı kaçırmayacağım.
Meraklısı gidip seyretmeli!
Jennifer Connelly'nin yakın plan yüz çekimlerinin hoşluğunu; Keanu Reeves'in donuk oyunculuğunun burada çok işe yaradığını; Bach'ın Goldberg Varyasyonları 'nın hiç ummadık bir yerde filme damga vuruşunun muhteşemliğini (Ah iyi müzik, sen nelere kadirsin!) vurgulayıp yazıyı kapatayım, en iyisi...