kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Ekim 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Sıkmabaş değil, başörtüsü

O da komşum Hıncal Uluç'u, başörtülü kızlar adına aydınlatmak isterim. Başörtülüler, Uluç'un da fark ettiği gibi "Sıkmabaş" kelimesinin, kendilerini aşağılamak için kullanıldığını düşünüyorlar. Çünkü onlar, başlarına bağladıkları örtüye "Başörtüsü" diyor.
Hıncal Uluç'un 15 Ekim tarihli yazısını okudum. Tesettürlü kızların yakınmalarına cevap verirken, sıkmabaş kelimesini, başını örteni küçük düşürmek için kullanmadığını söylemiş ve sormuş: "Ne diyeyim yani? Türban desem olmaz. Çünkü, o, Hindistan kaynaklı bir erkek başı. Fransızlar buradan esinlenip türbanı kullanmış. Çarşaf desem olmaz, yatak çarşafıyla karıştırılır. Tayyör diye ısrar etseniz, gülerim. Bu düpedüz sıkmabaştır. Çünkü, başınızı çifte eşarpla sımsıkı bağlıyorsunuz."
Nedense, Hıncal Uluç'un aklına "başörtüsü" demek gelmemiş. Oysa kızların pek büyük çoğunluğu başörtüsü taktıklarını belirtiyor. Kafasındakine "sıkmabaş" diyen hiç yok. Öyleyse neden kendi görüşünüzü dayatmaya çalışıyorsunuz onlara?
Bir zamanlar Melik Fırat yakınmıştı: "Ben Kürt'üm, Türk'sün diyorlar. Kavak ağacına çınar demekle, çınar olur mu? Herkes kendi kimliğini ifade edebilmeli."
Benim Uluç'a bir tavsiyem olacak: Bırakınız, örtünen kızlar karar versin başlarındaki nesnenin ismine. Çünkü "sıkmabaş"ı gerçekten bir küçümseme olarak değerlendiriyorlar.