kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Eylül 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat

Kriz kanser gibi her yere yayılacak

NUH KÖKLÜ
20.09.2008
ABD'de bir bankanın batmasıyla başlayan ekonomik krizin etkilerini ve hayatımıza nasıl yansıyacağını Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ahmet Tonak'la konuştuk ..
- ABD'DE bir şirketin (Lehman) batmasıyla başlayan ekonomik krizi gazeteler yüzyılın krizi olarak değerlendirdi. Bu ne kadar doğru?
- Biraz abartılı bir değerlendirme. Kapitalizmin son yüz yıldır yaşadığı en büyük kriz değil. Kriz henüz reel ekonomiye yeterince yansımadı ama gidişat, hızla yansıyacağı yönünde. En büyük kriz olarak 1929 Büyük Depresyonu'ndan bahsedilir. O zaman reel ekonomi kendini yeniden üretemiyordu; yatırım yapılmıyor, eldeki mal ve hizmetler bile satılamıyordu. Herkes sokaklarda bir tas çorba içebilmek için saatlerce kuyrukta sürünüyordu. Böyle bir durum henüz yok. Gündelik hayatta henüz bu krizin etkisi gözlemlenmiyor. Tabii, Afrika'daki birçok ülkeyi dışarda bırakıyorum bu değerlendirmemde. Ama buharlaşan parasal büyüklükler olağanüstü. Sadece batan Lehman'ın taktığı borç, bizim yıllık gayri safi yurtiçi hasılamız (GSYİH) kadar. Bu tür nicel boyutları ve olası bulaşıcılık potansiyeli bakımından büyük ve daha önce yaşanmamış türden bir krizle karşı karşıya olduğumuz kesin.

- Her şey bir yatırım bankasının batmasıyla başlamadı sanırım.
- Geleneksel, standart iktisat öğretileri ile gözleri bağlanmamış, piyasa mekanizmalarına daha eleştirel bakan iktisatçılar emlak sektöründe oluşan balonu 2004-05 yıllarında çoktan teşhis etmişlerdi. Krizin patlak vermesi, artık inkâr edilemez bir noktaya gelmesi, nihayet medyada da konuşulur olması yaklaşık bir yıl önceydi.

ABD'DE DEVLETTEŞTİRME OPERASYONU

Son bir-iki haftada olan gelişmelerin en yenisi ABD'nin en büyük sigorta şirketi AIG'nin -ki bu şirket zaten ağırlıklı olarak yatırım bankalarının kredi spekülasyonlarını sigorta eden bir şirkettir- yaşadığı sorun. AIG iflasın eşiğindeydi, yani batan, batmakta olan yatırım bankalarını ve onlara borç verenleri sigorta eden şirketin de batması söz konusuydu. AIG'nin batmasının zincirleme iflasları tetikleyeceğinden, borsanın çökeceğinden korkulduğu için geri adım atan hazine, ABD Senatosu'ndan alınan destekle 85 milyar dolar borçla bu özel şirketin batmasını engelledi. Zarar halka mal edilmiş oldu anlayacağınız.
Güya iki yıllık borç bu; ki bu aslında, pratik olarak o sigorta şirketinin devletleştirilmesi demektir. Daha önce de Fannie Mae ve Freddie Mac adlı yarı resmi, emlak kredisi veren şirketlerin batması sırasında benzer bir müdahale olmuş ve bu şirketler devletleştirilmişti.
Neoliberalizmin bütün piyasacı, özelleştirmeci söylemine rağmen, bu ideolojinin beşiği ABD'de sıkışan şirketlerin devlete sığınışı bence özellikle gözden kaçırılmamalıdır. İflas edenler sadece bazı bankalar değil, bu arada hakim ideoloji ve ekonomi politikasıdır. Bu sürecin günümüzdeki bağımlılık ilişkilerini dikkate alacak olursak ABD ile sınırlı kalmayacağı, bütün dünyaya yansıyacağı açıktı. Zaten şu sıralar yaşananlar da söylediklerimi teyit eder nitelikte. Japonya ve AB resesyona çoktan girdi, Hindistan yavaşladı, Moskova borsası ise bence iflas etmiş vaziyette.

- ABD krizin etkilerini hafifletmek için önlemler almaya da başladı.
- Evet, bahsettiğim devletleştirmeler, şirket kurtarma operasyonları, borsa yasakları vs. hep denenen önlemler. Ama önlemler, umulan sonucu doğurmuyor.
'AIG batmasın, borsa etkilenmesin,' deniyor, borsa endeksi bir günde yüzde 4 düşüyor. Aslında kriz reel ekonomiyi etkilemeye başladı.

2009'DA KRİZ VAR
Türkiye de haliyle durumdan etkilenmeye başladı. Hem kredi bulma sıkıntısı yaşanacak, yani finansal kurumlar borçlanmak isteyen kişi, şirket ve hatta hükümetlere borç vermekte muazzam tereddütlü davranacaklar, hem de bunca cari açığı olan Türkiye bundan etkilenmeyecek...
Finansörler olandan da yüksek faiz arayacaklardır, kredi verilirken koşullar zorlaşacak, risk almaktan kaçınılacaktır. Kimse, Türkiye ekonomisinin risksiz bir cennet bahçesi olduğunu söylemeye artık cesaret edemez. Türkiye borçla yaşayan bir ülke.
Eskiden borç dediğimizde, ağırlıklı olarak devletin yabancı finansal kuruluşlara olan borcunu kastediyorduk.
Oysa şimdi borç deyince aslında daha çok özel şirketlerin, bireylerin borçlarından söz ediyoruz. Türkiye'de devletin borcu nispeten küçüldü. Özel sektörün dış borcu 200 milyar dolara yakındır. Dolayısıyla, kredi sıkıntısı borçla dönen özel sektörü, kredi kartı ile tüketen sıradan insanı vuracaktır.

- Krizin varlığı bir ihtimalden fazla...
İhtimal değil yüzde 100 olacak. Mesele, zamanlamasını tahmin edebilmek.
Kimileri 2009'un başı, kimi sonu diyor.
Bunları tam olarak kestirmek zor, bu panik kısa sürede bulaşıcı bir tarzda yayılabileceği için tahminde bulunmak zor. Bence, bütün bu olanlar dünya kapitalizminin işleyiş şeklini yeniden tarif ediyor.

KAPİTALİZM KENDİNİ YENİDEN TARİF EDİYOR
Tarifin merkezinde de yatırım bankaları var. Yatırım yatırım değil, banka da banka değil. İktisat 1. sınıf öğrencisinin bile bileceği şeyler bunlar. Yatırım bankası denilen şirketlerin klasik bankalarla alakası yok. Tasarrufları dolaylı olarak topluyor, sonra da bu fonları son derece riskli finansal operasyonlarda kullanıyor.
Bunu nasıl yapıyorlar? Bilgisayar klavyesinin tuşlarına basarak. Yatırım, fiziki üretim kapasitesine, mesela fabrikalara, girdilere, araç gerece, istihdama yapılır. Klavyenin bir tuşunu tıkla, elektromanyetik muhasebe enformasyonu halindeki parayı sağdan sola kaydır, buna da havalı bir şekilde yatırım bankacılığı de. Bu oyunun sonuna gelinmiştir, bu tür 'banka'ların ABD başta olmak üzere, dünya ekonomisinde kazandığı bir ağırlık vardı, o bitmiştir.

- Krizin etkilerini azaltmak için neler yapılabilir? Biz sıradan insanlar bu karmaşık anlatılan önlemleri nasıl anlayabiliriz?

- Bence hükümetler önlem alıyordur ama olan biten gereğinden fazla teknik ve karmaşık bir dille sunuluyor. Döviz rezervi yeterli olduğu sürece Merkez Bankası kur dalgalanmalarını kontrol edebilmek için bunu piyasaya sürecektir. Medya da bunu duyuracaktır.
Rezervler bu manipülasyonlara yettiği sürece bir sorun yok. Ama, o zaman da döviz rezervi yetersizleştiğinde ortaya çıkacak sorunlar anlaşılmaz olacaktır. Panik başladığı zaman hükümetin "Soğukkanlı olun," demesi yeterli olmayabilir. ABD'nin durumu kısmen farklı çünkü dünya parası doların sahibidir. AIG'ye destek verebilir, gerekirse para basar vs, vs. Türkiye'nin bu tür bir silahı yok. Ekonomiyi döndürecek kaynak bulunamadığı zaman kimsenin haber bültenine filan ihtiyacı kalmaz, hayatın içinden mecburen sorunu yaşayarak safınızı seçersiniz. İnsanlar neye bakar? İşim var mı? Maaşım beni geçindiriyor mu? Emekli olunca elime ne geçer? Önemli olan bunlardır. Bunlardan umut kesildiğinde sistemin sorgulanması başlar. Krizin kavranması böyle olur.
Bunların sonucunda maalesef kaos çıkacaktır. Ayrıca, kapitalizminin alternatifini gerçekleştirebilecek popüler destek almış siyasetlerin olmayışı nedeniyle de kaos kendini hissettirecek.
Haberin fotoğrafları