Aşkı aramak, peşinden koşmakla olmuyor. Aşkın hakikisi, tesadüflerle gelen bir talih kuşu gibi. Ve kalbinize konduğunda hayatınızı alt üst edecek kadar kuvvetli. Hiç planlanmadan, yer ve zaman tanımadan, iki hayatın birbirine dokunması, ancak kaderle anlatılabilir. Tesadüf, binlerce kilometre ötede buldu onları. Başarılı beyin cerrahı Doç. Dr. Kemal Yücesoy, yeni bir yöntemle yapılan fıtık ameliyatının sonuçlarını yabancı meslektaşlarıyla paylaşmak için Stockholm'deydi. Dönüş saatini beklerken otelde kahvaltı yapıyordu. Hemen arkasındaki masada ise heyecanlı heyecanlı konuşan bir genç kadın vardı. O an, İsveç'te bulunan pek çok Türk gibi gururluydu. Çünkü ilk kez bir Nobel Ödülü
Türkiye'ye geliyordu.
Televizyon muhabiri Meltem Acar törene davet edilmiş gazeteci kafilesi içinde, Nobel Edebiyat Ödülü'nü o gün alacak
Orhan Pamuk'la röportaj yapmak üzereydi. Kemal Yücesoy arkasını döndü, heyecanlı heyecanlı konuşan genç kadının bakışlarıyla karşılaştı. Ve mırıldandı, "Merak etmeyin, röportajınız çok güzel geçecek," dedi. Bu konuşmadan sonra birbirlerini yedi ay hiç görmediler. Ne zaman dinliyor, ne de mekân. Tesadüfler üst üste gelmeye devam ediyor. "Bu kadar da olmaz," dedirten, geçtiğimiz pazar günü evlilikle sonuçlanan bu aşk hikâyesinin kahramanlarıyla konuştum.
KEMAL YÜCESOY Dünyadan sekiz cerrah, ağrısız bel fıtığı ameliyatının sonuçlarını tartışmak için Stockholm'deydik. Aynı gün
Orhan Pamuk'un ödül aldığı Nobel töreni vardı. Sabah kahvaltısında, yan masada sürekli Türkçe konuşan biri dikkatimi çekti. Heyecanlı heyecanlı, kameramana bir şeyler anlatıyordu.
Binlerce kilometre ötede tanıştık ama sonra birbirimizi uzun süre hiç görmedik.
Bir kist ameliyatı bizi yeniden karşılaştırdı. Meltem'e âşık olmuştum ama onun gözlerinin içinde hâlâ ben yoktum...
İlk eşimle 15 yıl evli kaldık. O da doktordu. Meltem'den sekiz yaş küçük, 20 yaşında bir oğlum var. İyi arkadaş oldular. Meltem'le aramızda 17 yaş var. Bu farkı, pozitif olgunluk olarak değerlendiriyorum.
MELTEM ACAR YÜCESOY Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü töreni için Stockholm'e gitmiştim, röportaj yapacaktık. Otelde kahvaltı yaparken, kameraman arkadaşıma nasıl çekim yapacağımızı söylüyordum.
Bana dönüp "Her şey çok güzel geçecek," dedi. "Tören için mi buradasınız?" diye sordum. "Hayır, cerrahım, bir toplantı için geldik," dedi. İkimiz de İzmirliymişiz. Birbirimize kartlarımızı verdik...
Hani "Haberimi yapar mısınız?" diye ararlar ya, onlardan biri zannettim. Onu aklımda işle ilgili kısma yazdım. Bir süre sonra işle ilgili konuşmadığını fark edince, "Şimdi de asılıyor," dedim ve onu cep telefonuma "Açma Dr." diye kaydettim.
Yaşça benden çok büyüktü! Oysa ben âşık olmayı bekliyorum. Göreceğim ve âşık olacağım...
En büyük hayalim; âşık olduğum insanla hayatımı geçirmek, diğeri de iyi bir haberci olmaktı. Biri için diğerinden vazgeçmek zorunda mı kalıyorum? Haberciliği çok sevmeme rağmen, Kemal'i seçtim. İşi bırakmamın tek nedeni 'Aşk ve Kemal'.