kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Haziran 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Otellerin manzarası oldukça etkileyici.

Akdeniz'in turistik kartal yuvası: Taormina

Atilla DORSAY
Akdeniz'in ortasında, Sicilya'nın doğusunda yer alan Taormina, müze gibi gezilebilecek küçük bir kent. İtalyanlar tarihi eserlerine biraz kötü davranmış olsa da Taormina'da turistler için tarihin yanı sıra alışveriş, yeme-içme gibi konularda da çok seçenek buluyor..
İLİŞKİLİ HABERLER
Akdeniz'in turistik kartal yuvası: Taormina
Taormina adını yıllardır duyardım: Akdeniz'in ortasında, Sicilya adasının doğusunda son derece eski, turistik bir kasaba. Üstelik yarım yüzyılı geride bırakmış ünlü bir film festivali de var. Ama görmek bu yıl kısmet oldu. Türkiye'nin onur konuğu olarak festivale davet edilmesi sayesinde... Aslında tüm adayı gezmek istiyorduk: Messina'dan Palermo'ya, kenti sürekli tehdit eden Etna Yanardağı'ndan ünlü Rossellini filminin çevrildiği Stromboli Yanardağı'na ve o çok iyi korunmuş Roma tapınaklarına... Ama, benim her gün saat 14.00'te bir Türk filmini sunma görevim olduğu için, uzaklara gidemedik. Belki de iyi oldu: Küçük, ama çok sempatik Taormina'yı avucumuzun içi gibi öğrendik. Taormina, tarihi çok eskilere giden bir kent. Artık kentin göbeğinde kalmış antik Yunan tiyatrosu, Helenistik dönemden (MÖ 4-3. yüzyıllar) kalan en önemli eser. Festival dahil her türlü sanatsal etkinlik için kullanılıyor. Ayrıca Roma eserleri var: Odeon'dan Naumachia denilen görkemli duvara kadar... Ama tarih içinde İtalyanlar bunlara bizden beter davranmışlar: Her yanlarına yapılar yapmış, Odeon'u evlerin içine gömmüş, Roma kalıntıları üzerinde kiliseler yükseltmişler. Kent, özellikle Orta ve Yakın Çağ izleri taşıyor, antik kalıntılar bunların altında kalmış. Ve kilise bolluğu ilgi çekiyor. Katolikliğin güçlü olduğu Güney İtalya'da böyle olması şaşılacak şey değil. Adım başı bir kilise olduğu gibi, yer yer yapıların cephe duvarlarına gömülmüş küçük Meryem veya İsa tasvirleri de gelip geçeni dua etmeye çağırıyor. Burası bir inanç ülkesi, kuşku yok. Ama bu, kentin turistik gelişimine engel olmamış. Gerçi yasaklar var: Örneğin ünlü Umberto Caddesi'nin başlangıcındaki Katanya Kapısı'nda, caddeye dalıp kentin içine girecekler için şöyle bir uyarı var: "Çıplak gövde ve kısa şortla giriş yasaktır!" Ama buna uyulduğu pek söylenemez. Hele büyük gemilerin gelip yukarı turist grupları yolladığı günlerde... Taorminalılar böyle günlerde inançlarını bir yana koyup ceplerini doldurmayı yeğliyor. En yakındaki havaaalanı Katanya'da. Oradan Taormina'ya giden 35 kilometrelik yolun ortasında devasa ve rengârenk zakkum ağaçları var. Sonra aşağıdaki küçük yerleşimleri geçip yükseklerde bir kartal yuvası gibi duran Taormina'ya varıyorsunuz. Bu küçük kasabada ana caddeler bile dar... Hele yukarıya doğru tırmanan sokaklar... Özellikle, bir insanın bile ancak sığabileceği biri, gelen geçen yabancılara gösteriliyor. Adanın tümünde yeşil egemen. Bir zamanların portakal bahçeleri, kimi zaman evlerin arasında sıkışıp kalmış. Duvarlardan, balkonlardan, çatılardan çiçekler taşıyor. Her yerde tarihi yapılar, duvarlar, çeşmeler, kabartmalar, hatta mozaik panolar var. Bir müze gibi gezilecek bir küçük kent. Halkın çoğu ticaretle geçiniyor. Ve çoğu aşağıda, kıyıdaki Arnavutköy benzeri Naxos Bahçeleri semtinde oturuyor. Hemen herkesin arabası var, girişlerdeki büyük otoparklara bırakıyorlar. Otobüs var, teleferik de kurulmuş. İnip çıkmak sorun olmuyor.

EVLENEN EVLENENE...
Birkaç gün içinde o kadar çok nikâh görüyoruz ki... Sanırım haziran ayı, evlenmek için ideal zaman sayılıyor. Tüm yöre nikâhları Taormina'nın tarihi kiliselerinde yapılıyor. Ama biz hemen hep aynı kilisenin kullanıldığına tanık olduk: 9 Nisan Meydanı'ndaki Santa Maria Kilisesi. Burası zaten önündeki meydan ve denize bakan geniş terasla, kentin yüreği. Kiliseden çıkan çiftler, meydanda resim çektiriyor, denizi fon alarak poz veriyorlar. Bir sabah, San Antonio Meydanı'nda duvarda bir pano görüyoruz: 'İl Mercato Settimanale-Haftalık Pazar: Sadece Çarşambaları'. O gün de çarşamba değil mi? Okları izleyerek tırmanmaya başlıyoruz. Nefes nefese tepedeki pazara vardığımızda, çabamıza değiyor. Kocaman keten masa örtüleri 3 avro, işlemeli şık buluzlar 3.5 avro, hoş erkek gömlekleri 5-15 avro... Ama etiketlere bakınca iş anlaşılıyor. Bunların çoğu Hint veya Çin malı. Böylece, tüm bu işlere el emeğini ve göz nurunu veren o yoksul ülke kadınları gözümüzün önüne geliyor. Ve aldıklarımızdan memnun bile olamıyoruz.
Haberin fotoğrafları