kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Haziran 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Kemal Derviş'in söylemediği

Birkaç yıllık aradan sonra Kemal Derviş'i yeniden dinledim. TÜSİAD'ın konuğu olarak Türkiye'ye gelen Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş konuşmasını sadece ekonomiyle sınırlı tuttu. Önce küresel gelişmeleri ardından Türkiye'yi irdeleyen Derviş'in konuşmasından altı çizilebilecekler şöyle:

- Ne dedi?- Geçmiş finans krizlerini düşündüğümüzde her seferinde müthiş bir sorun yaşayacağız, müthiş bir resesyona gireceğiz, piyasalar düşüyor, değerler düşüyor, büyüme büyük sekteye uğrayacak gibi bir görüntü vardı. Bugün de biraz böyle. Ben bu konuda biraz daha iyimserim. Geçmişe baktığımızda aslında bu finans krizlerinin sanıldığından daha kısa bir süre içinde atlatıldığını gördük. ABD para ve maliye politikalarını çok aktif biçimde kullanıyor.
- Evet batıda bir yavaşlama var. Ama dünya ekonomisinde ciddi bir yavaşlamanın belirtilerini ben görmüyorum. Çünkü Doğu Asya canlılığını sürdürüyor ve küresel ekonomi içindeki payı artık daha yüksek.
- Buna karşılık emtia, enerji ve gıda fiyatlarında çok ciddi artışlar var. Çok hızlı büyüyen Doğu Asya'nın etkisiyle artık eski fiyatlara dönülmeyecek. Bunun küresel enflasyona etkisini sınırlamak için, diğer mal ve hizmetlerin fiyatlarının düşmesi gerekir. Ancak bu da çok zor. Enflasyonun geçici olarak yükselmesine makul ölçüler içinde merkez bankaları müsaade etmek zorunda. Ancak ölçü kaçırılırsa enflasyondaki artış kalıcı hale gelir. Merkez bankaları iki tehlike arasında en doğru orta yolu bulmak durumunda.
- Türkiye 2002-2006 döneminde yüksek büyüme gerçekleştirdi. Ancak yatırım oranı düşük ve maalesef üzücü olan ikinci nokta cari işlem açığının yüzde 5'in üzerine çıkması. En olumlu hızlı büyüme döneminde bile iç tasarruflarla gelişme sağlanamadı. Şimdi bu performansı sürdürmek istiyorsak yatırım oranının mutlaka artırılması gerekir. Milli gelirin yüzde 22-23'üne varan yatırım oranı ile yüzde 7-8 kalkınma hızı yakalanamaz. Bunun için milli gelirin yüzde 26-28'inin hatta daha fazlasının yatırıma ayırabilmesi gerekir. Bunu da iç tasarruf oranını artırarak yapmalı.

- İç tasarrufun önemi- Kemal Derviş kısaca yeni bir yüksek büyüme dönemini açmak için yeni yatırımların yapılması gerektiğini söylüyor. Bunun da cari açık vererek, dışarıdan sağlanacak kaynaklarla değil, daha çok iç tasarruflarla yapılmasının gereğine işaret ediyor.
O zaman geliyoruz tasarruf artışına. Bu nasıl olacak? Öncelikle tabii ki, şirketler kesiminde kâr marjlarının, hane halkında ise gelirin yükselmesi gerekiyor. Burada gelip rekabet gücünde düğümleniyor. Onun da önü değerli lira, ve yatırım ortamının iyi olmaması, ekonomide programsızlık veya vizyonsuzluk ve stratejisizlikle kesilmiş durumda.

- Eğitimin önemi- Dahası eğitim sistemindeki tıkanıklık da, rekabet gücü yüksek insanı Türkiye ekonomisine yetiştiremiyor. İnsan rekabet unsurunun en önemli parçası. Tıpkı Mustafa Koç'un dünkü konuşmasında vurguladığı gibi, "Ülkemizin bir eğitim stratejisinin olması, bir sanayi stratejisinin olması kadar önemli değil midir?"

- Tuzla'nın gösterdiği- Eğer bir ekonomi stratejisi ve buna uygun bir eğitim stratejisi olsaydı acaba TÜSİAD'da bunlar konuşulurken
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tuzla tersanelerindeki ölümleri masaya yatırmak zorunda kalır mıydı? Ülke düzeyindeki yüzlerce imam hatip okulundan sadece bir kaçını zamanında demir çelik işleyen meslek okuluna dönüştürseydik, en azından Tuzla ölümleri bugünkü boyutlara veya sayılara varmayabilirdi.

- Alternatif arayışı- Türkiye'nin geldiği aşama, yeni bir yaklaşımı ve yeni bir programı gerektiriyor. Peki bunu kim yapacak? Dün TÜSİAD toplantısında sadece ekonomi konuşmasına ve siyasetten hiç söz etmemesine karşılık, medya mensuplarının izdiham yaratırcasına Kemal Derviş'i görüntülemeleri alternatif arayışının bir işareti.

- Sonuç- "Çözümde görev almayanlar, problemin bir parçası olurlar." Goethe