kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Yasemin Mori, ilk albümüne giden yolda Beyoğlu sokaklarından çok şey edinmiş.

Aslında bir yıldız var

Evrim ALTUĞ
Yasemin Mori'nin Aslında Bir Konu Var isimli parçası, bir süredir TV ve internetin gözdesi. 26 yaşındaki Mori'nin söz ve müzikleri kendisine ait Hayvanlar isimli ilk solo rock müzik albümü, haziran başında yayınlanacak..
Bazı müzik televizyonları ile internetteki Myspace'de, sayısı yaklaşık bir ayda binlere erişen bir dinleyici kitlesiyle, 1982 Ankara doğumlu Yasemin Mori'nin sesi duyuluyor. Söz ettiğimiz; Mori'nin, ilginç müzik videosuyla dikkat çeken Aslında Bir Konu Var ve cep telefonundaki kayıtla peşine takıldığı Aptal şarkısı. Mori'nin 10 parçalık Hayvanlar adlı ilk albümü, ay başında müzikseverlere sunulacak. Sanatçı Mori, aslında, Bilkent Üniversitesi Grafik-Tasarım bölümü mezunu. Dağıtımını Balet Plak'ın yapacağı Hayvanlar, aynı zamanda Irmak Plak etiketiyle piyasaya çıkacak ilk albüm de olacak.

- Müziğinizin aynı anda hem çok karamsar, hem de umutlu olabilmek gibi bir özelliği var.
-
Myspace üzerindeki dinleyicilerden biri de, internette yayında olan Aslında Bir Konu Var ve Aptal parçalarını dinleyince, "Çok acıklı ama bir yandan da insanın içine umut doğuyor," demiş. Siz de aynını söylüyorsunuz şimdi. Çünkü ben karamsar olabiliyorum, ama aynı zamanda da bu durumun içinden çıkabileceğimin farkındayım. Nasıl bir his içerisinde olursam olayım, dünya ne kadar kötü bir yer olmuş olursa olsun ve ben bu dünyaya kendimi ne kadar ait hissetmiyor olursam olayım, sonuçta bunları söyleyebiliyorum. İçimde bu güç hep bulunuyor ve bir şekilde, gerçek bir karamsarlığa düşmüyorum; çünkü bu şarkıları söyleyebilecek olmanın verdiği umut, hep içimde oluyor.

- Albümdeki müzikal deney zenginliği, söz ve müziğin sizden çıkıyor olmasıyla doğrudan ilgili mi?
- Beraber çalıştığım insanlarla bir şeyler paylaşırken, onlarla bir olma duygusu, bir tür empati zenginliği hep var oluyor bende. Sürekli çaldığım birileri yok, bu değişiyor. Ama örneğin Ozan'la (Çolakoğlu) veya, DanDadaDan grubundan Korhan Futacı ile çalışırken de yaşadığım şey bu. Ben bir şey demek istiyorum; onlar da bir şey demek istiyor. Çalarken konuşuyoruz ve dünyaya aynı yerden bakabildiğimizi fark ediyoruz. Bu da albüm için çok tutarlı oluyor.

- Hayvanlar albümünde artistik performans, hikâyecilik de çok ön planda. Ne dersiniz?
- Sanata bakınca aslında bütün dalları sana aynı şeyi anlatmaya çalışır gibi gelir ya; öyle. Birisi daha işitseldir, öteki daha görsel. Aslında sen bir kafasın ve onu, sanatın içindeki şeyi yaparak bulmaya çalışıyorsun gibi geliyor. Dolayısıyla sen dünyaya sadece kendinden bakabiliyorsun. Çok önemlisin aslında. Bu anlamda kendin üzerinden algılarını ne kadar daha fazla açıp, dünyayı daha fazla nasıl görebilirsin, hissedebilirsin, bunu sormak gerekiyor. Bir şeye daha dikkatli bakınca neler olabileceği, sanatın da araştırma alanına girdiği ve bu iki şey birbiriyle iç içe girdiği için, bu yaptığın şeyde bir tür bütünlük yaratıyor. Bir şey gördüğünde, üzerinde biraz düşünürsen, daha önceden bilmediğin bir şeyi keşfedebiliyorsun. 'Hmm, ben ne gördüm, ben bunu keşfettim' diyebiliyorsun ve bunu anlatmak istiyorsun. İşte ben de bunu bir tür yaşam biçimine dönüştürdüm sanırım.

- Albümü 10 yıl sonra dinleyecek olsanız neler düşünürdünüz?
- Hiç yapmamış olmaktansa... diye bakardım sanırım. Tabii 10 yıl sonra muhtemelen dünyayı şu an algıladığımdan daha farklı algılayacak olduğumdan, bu albüm bana komik de gözükebilir pekala. Zaten yaptığım bazı şarkılar zaman içinde bana komik geliyor. Niye bu kadar naifmişim, niye şunu şunu görememişim ve böyle bir düşünceye kapılmışım diye, kendime kızabiliyorum. Ama sonuçta kendimi ifade etme çabam hoşuma gidiyor. Kaldı ki 10 sene sonra, hâlâ dünya diye bir yer olacak mı, onu da bilemiyorum! Bu yüzden geleceğe dair çok da fazla planım hiç olmuyor nedense. Ama tam da bu kaygısızlık halinden besleniyorum.

- Bu müziğe erişmek için nerelerden beslendiniz?
- Aslında hep kendi kendime kayıt yapan biriyim ve vokalimle ilgili bir şeyleri sürekli keşfedip duruyorum. Ortaokula kadar uzanıyor bu. Ankaralıyım ve İstanbul'a geldiğimde burada pişen müzikten, alt kültürde ne varsa ondan oldukça beslendim. Özellikle Beyoğlu'ndaki bütün hikâyeden... Peyote'de çıkan gruplara dikkat ediyorum mesela. Orada çok önemli şeyler oluyor. Müzikal üretimimi kendime ait bir alanda, evimde yapsam da, gittiğim yerlerden bütün enerjimi de alıyorum.

-Yani, tarz aramıyorsunuz?
- Tarz bağımlısı değilim ki. Ruh halimin bana o an içinde yansıttığı seslerle ilgiliyim ve onları aramaya gidiyorum, diyelim. Yoksa, daha önceden belirlediğim bir ses üzerine kurmuyorum şarkılarımı... Diyelim ki punk tavrı içindeyimdir, veya başka bir zaman huzuru arıyorumdur, o zaman müzik yaparken, ne ise, onun arayışında oluyorum. Bir grupta olmadığım için de kendimi sınırlandırmak peşinde değilim. Bilgi: ww.myspace.com/yasemori
Haberin fotoğrafları