kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Mart 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MUHARREM SARIKAYA

"MHP ile bir daha"

AK Parti kriz yönetme konusunda ne kadar başarılı?.. Bu sadece siyasi çevrelerde değil, kamunun birçok etkin isminin de sıkça yönelttiği bir soru... Aslında yanıtı da kendi içinde saklı.
AKP'nin kriz anlarında kendisinin yarattığı "panik psikolojisini" düzeltmek için daha fazla emek sarf etmek zorunda kaldığı son olayda olduğu gibi geçmişte de sıklıkla yaşandı...
Son olayda, kapatma başvurusunun yapıldığı andan itibaren aynı tablo yine yaşandı.
Hem de Genel Merkez'in uyarısına rağmen...
İlginçtir, milletvekillerini uyaran parti yönetimi ve bakanların hataları diğerlerini katladı.
Örnek mi; grup toplantısında Meclis'in neredeyse tüm koridorlarının basına yasaklanması...
Veya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın açtığı davanın yarattığı kriz dolayısıyla ülkeye "18 ile 33 milyar dolar arasında" değişen rakamlarda maliyet getirdiği savı...
Yani, piyasalara "bu kadar para Türkiye'den kaçtı; kriz daha derinleşiyor" mesajının verilip ekonominin daha da kötüye gitmesinin körüklenmesi...
Başka örnek mi; davası sonuçlanmayan "Ergenekon örgütlenmesi" ile Yargıtay Başsavcısı'nın ilişkilendirilip, yargı ile partinin arasındaki gerilimin sıkıntılı noktaya iteklenmesi...
Daha fazlası da sıralanabilir...

Çözüm MHP'de
Peki, süreçten AK Parti nasıl çıkacak?
Öncelikle, partide hakim olan görüş kapatma davasının oy patlaması yaratacağı.
Özellikle de ekonomik sıkıntının, işsizliğin arttığı; işçilerin eylemlerinin sonuç vermeye başladığı bir dönemde açılan davanın AK Parti'ye "ilaç gibi geldiği" kanısı kendi milletvekillerinde de yaygın...
Ancak, partinin akil adamlarının konuya bakışı biraz farklı.

Başka yol yok...
Her ne kadar bugün için destek buluyor gibi görünse de aylar alacak yargılama sürecinde ortaya çıkabilecek sıkıntıların neler olabileceğini kestiremiyorlar.
Dolayısıyla, Devlet Bahçeli'nin detaylandırdığı Anayasa'nın 69'uncu maddesinde değişiklik önerisinden başka yöntem bulamıyorlar.
Partinin tüzel kişiliğinin korunup, "fiili işleyen parti yöneticisi ve milletvekillerinin bireysel olarak sorumlu tutulacağı" Anayasa değişikliğine "başka yöntem yok" diyerek sıcak bakıyorlar.
Bir adım attıktan sonra, partiyi iki dönem iktidara taşımış başta Erdoğan olmak üzere etkin isimlerinin siyasi yasaklı hale gelmesine gönüllerinin razı olamayacağını söylüyorlar.
Ardından "başka çıkar yol yok; bir kez daha MHP ile yola devam" demekten de kendilerini alamıyorlar.

Anayasa engeli
Her ne kadar çıkış formülü böyle görülse de MHP'nin önerisinde Anayasa'nın 138'inci maddesi engeli bulunuyor.
Çünkü madde aynen şu hükmü taşıyor:
"Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi'nde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz..."
Çözüm için üretilen anayasa değişiklik önerisinin önünde, bir başka Anayasa maddesi engeli çıkıyor.
AKP'de, "kapanma davasının açılacağı aylar öncesinden bilinmesine rağmen hukuki tedbir almakta geciken yöneticiler"
eleştiriliyor. Hukukçu milletvekilleri başta olmak üzere herkes formül arıyor...