kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Kriz, AK Parti'yi büyütür

KRİTİK dönüm noktalarında bir ara durup hafızayı tazelemekte yarar vardır. Hatırlayalım. Ağustos 2007'de 60. Hükümet kurulduğunda,
1-Ümit vardı. Çünkü, Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin aldığı yüzde 47'ye oya rağmen toplumun yüzde 53'lük kesiminin mesajını gözardı etmeyeceğini ilan etmişti.
2-Cesaret vardı. Çünkü, Türkiye'yi AB ile tam üyelik masasına taşıyan kadrolar artık deneyimliydi.
3-Prim vardı.Çünkü, güven tazelemiş güçlü iktidar sayesinde yapısal reformlar tamamlanacak, mikro ayarlar yapılacaktı.
4-Sabır vardı. Çünkü, demokratikleşme yönünde tarihi adımlar atılabilecekti.
5-Kuşku vardı. Çünkü, AK Parti elindeki yetkiyi kontrolsüz biçimde kullanabilirdi.
21 Ekim'de referanduma sunulan anayasa değişikliği bir çok açıdan siyasi davranış değişikliğine yol açtı. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören pakete yüzde 65 oranında "Evet" denilince AK Parti yönetimi bu oyları kendisine verilmiş gibi algıladı. Güç birikimi, muhtemelen Başbakan'ın yakın çevresinin çizdiği yol haritası ile birleşti. Eleştiri 'düşmanca tutum' olarak görülmeye başlandı. Ülkenin geleceğini sadece iktidarın düşündüğü tezi, neredeyse tüm kurumlara, öfkeyle karışık sert tepkiye dönüştü.

AK Parti hiç kaybetmedi
Yine de AK Parti'nin siyaset bilimi incelemesine konu olacak benzersiz bir özelliği söz konusu. İstikrar kadar krizler de bu partiyi büyütüyor. Örneğin, 2001 ekonomik krizi AK Parti'ye iktidar yolunu açtı. Nisan 2007 emuhtırası iktidarı pekiştirdi. Krizlerden, mağdur çıkan AK Parti bu yüzden hiç kaybetmedi. Ankara ile Anadolu arasındaki kopukluk, elitlerin tepeden inmeci yaklaşımı, soyut kavramların arkasına sığınıp bunları topluma mal edemeyen anlayışı da AK Parti'yi avantajlı hale getirdi. Çünkü AK Parti 'sivil, halkçı, değişimci' göründü.
Krizleri atlatmayı başaran AK Parti bu kez makro istikrar, küresel yatırım için uygun ortam, değerlenen gayrimenkul ve şirket varlıkları, köy ve belediye yatırımları, sağlık hizmetlerine erişimde kolaylık, eğitimde fırsat eşitliğine dönük girişimleri ile istikrarın nimetlerinden de fazlasıyla yararlandı.

Ötekileşme eğilimi
İtiraf etmek gerekir ki Başbakan Erdoğan ve ekibi, ağır siyasi konulardan, ekonomiye ve hatta AB gündemine önceki yıllardaki kadar yoğunlaşamadı. Oysa sonuç veren ekonomi politikaları ve AB yolunda sergilenen reformcu kimlik AK Parti'ye yönelebilecek müdahalelere set çekiyordu. Lakin hükümetin ilk günlerine damgasını vuran 'tezkere' tartışmaları ve sınır ötesi kara harekâtı kararı, ardından ivmelenen yeni anayasa hazırlıkları ve nihayet üniversitelerde türbanı serbest bırakan düzenleme, Türkiye'nin başını kaldırmasına fırsat tanımadı.
Küresel mali krizin derinleştiği bir ortamda iş dünyasının öncü uyarıları geldi. Özel sektörün, 'Siyasi konular yerine ekonomiye odaklanılmalı' beyanları ise havada kaldı. Çünkü, 'Demokratik standartları oturtmakta ve ortak toplumsal payda oluşturmakta' zorlanan bizim gibi ülkelerde ister istemez ekonomi ikinci plana itilir ve hızla 'ötekileştirme' dönemi başlar.

Piyasalarda bekle-gör
Peki bugün gelinen noktada ne olacak? Buradaki hassas denge, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, AK Parti hakkındaki kapatma davasının zamanlaması. Bu yöndeki bir haber, 5 Şubat 2008'de bizim gazeteye, 'Başsavcılık el attı' başlığı ile yansıdığında, 'Ekonomik duruma, uluslararası gelişmelere bakılıyor. Bir kriz tetiklenmek istenmiyor' bilgisini almıştık. Kısa süre önce kamuoyunun karşısına çıkan üç bakan, Türkiye'nin gerçek rakamlarını açıklayıp, aslında zengin olduğumuzu, küresel sorunların bize teğet geçeceğini söyleyince Başsavcılık makamındaki kaygıların da ortadan kalktığı anlaşılıyor. Piyasaların tepkisini ise kapatma davasının nasıl seyir izleyeceği belirleyecek.
1-MHP'nin önerdiği gibi anayasa değişikliği yapılırsa siyasi risk algılaması azalacak ama devlette içten içe devam eden bilek bükme mücadelesine göre pahalı hesap yapılacak.
2-10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in atadığı isimlerin Anayasa Mahkemesi'nde çoğunluğu oluşturduğu görüşüyle her türlü spekülatif bilgiye endeksli ters tepkiler artacak. Halkbank blok satışı, piyango özelleştirmesi, enerji üretim ve dağıtımında liberalleşme, elektrikte otomatik fiyatlandırmaya geçiş, işveren sigorta priminde indirim, GAP Eylem Planı, istihdamı teşvik paketi gibi yapısal işler aksayacak. Tamamlansa bile hafızaların bir kenarında sürekli 'Siyasi ipotek' kalacak.