kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Aralık 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Entelektüel kıvranış

Pazartesi günleri gazete okumaya bayılıyorum. Çünkü hafta sonları fazla haber olmadığı için, bazı gazeteler röportajları pazartesi günü yayınlıyor.
Bu röportajlarda çok ilginç fikirler, saptamalar, eleştiriler yer alıyor.
Mesela dün bizim gazetede Ecevit Kılıç'ın siyaset bilimci Prof. Mümtazer Türköne ile söyleşisi vardı. Gençliğinde ülkücü olan Türköne, PKK'nın tasfiye edileceği bir süreçte Kürtlerin geniş demokratik haklara sahip olacağını, hatta Diyarbakır'ın adının ' Amed' olarak değiştirilebileceğini söylüyordu.
Radikal'den Taraf'a geçen Neşe Düzel ise, askerlik meselesi yüzünden şu anda tutuklu bulunan DTP Başkanı Nurettin Demirtaş'ın kardeşi ve partinin Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş ile konuşmuştu.
Bakın Demirtaş ne diyor: "Geçmişle yüzleşmeliyiz... Nasıl paşalar hata yaptıklarını söylüyorsa, PKK de ' Hata yaptık, sivilleri öldürdük, aşırı şiddet kullandık, çok fazla kan akmasına neden olduk' diyebilmeli ve özür dileyebilmeli."
Nereden, nereye...
Dün benim en çok hoşuma giden röportaj ise Star gazetesinde Fadime Özkan'ın siyaset bilimci Prof. Toktamış Ateş ile yaptığı konuşmaydı.
Buradaki yazıları takip edenler, açık sözlülüğü ile bol bol malzeme sunan Toktamış Hocaya takılmaktan hoşlandığımı bilir.
Bakın ne demiş:
"AKP'li değilim, oy da vermedim, seçim kazanmasından da mutlu olmadım ama ülkeyi iyi yönettiklerini, hata yapmadıklarını düşünüyorum. Dış politikada akıllı basiretli, ekonomi politikada disiplinli davranıyorlar. Sağlık politikalarını beğeniyorum. Özellikle sigortalı hastaların hayatlarını çok kolaylaştırdılar. Ulaşım politikaları da öyle, çift yol projesi gayet başarılı. Bunlar hep olumlu şeyler ama AKP'ye yine de oy vermem, ' bizden' değil çünkü..."
Ne kadar ilginç değil mi?
Bir partiye niye oy verir insan? İktidara gelirse ülkeyi iyi yönetsin diye...
Eh, AKP de iktidara elmiş... 2002'den 2007'ye kadar Türkiye'yi yönetmiş... Toktamış Hocaya göre bu işi iyi becermiş... O zaman tekrar oy almayı hak ediyor, değil mi?
Hayır! Hocam oyunu esirgiyor. " Onlar bizden değil " diyerek başkalarına veriyor oyunu.
Çok tuhaf bir ruh hali!
Evlenmeye niyetlenen adamı bir kadınla tanıştırıyorlar. Adam kadını güzel buluyor. Pişirdiği yemeklere bayılıyor. Kadının oturmasını kalkmasını, sözünü sohbetini de beğeniyor.
Ama "Hadi evlensene" dendiğinde yan çiziyor adam. Ne düşünürsünüz bu durumda?
Garipsemez misiniz?
Toktamış Hoca, " Ülkeyi iyi yönetiyorlar ama fırsatını bulduklarında şeriatı getirecekler" filan dese... Tamam, anlayacağım. Ama hayır! Onu da demiyor.
Sadece " Bizden değil " demekle yetiniyor.
Sanırım burada ciddi bir ' sıkışmışlık', 'iki arada bir derede kalmışlık' hali var...
Peki, bu ruh durumunun kaynağı ne olabilir?
Sanırım belli bir siyasi duruş alıp... Bu duruşu yıllar boyu savunduktan sonra... Değişen Türkiye'ye uyum sağlamakta zorlanıyor entelektüellerin çoğunluğu.
En çok da "döndü" ya da "dönek oldu" diye eleştirilmekten çekiniyorlar. Gururlarına yediremiyorlar.
Üye sayısı zaten az olan entelektüel camiadan aforoz edilip iyice yalnızlaşacaklarını düşünüyorlar.
Sokaktaki seçmen ise bu tip bir vicdani, ahlaki baskıları hissetmiyor üstünde. Kimden umudu varsa ya da kim iyi işler yapıyorsa gidip ona atıyor oyunu.
"Bir tane oyum var, bana hizmet edene vereceğim onu" diyor sıradan seçmen. Yani basit ve net bir mantık yürütüyor.
Entelektüel ise kıvranıyor da kıvranıyor.