kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Aralık 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Çankaya ve Fazıl Say

İstanbul sosyetesinin önde gelen simalarından, ' Aralık' adlı " gönüllü eğitim ve kültürel araştırmalar derneğinin " kurucularından Elif Dürüst geçenlerde Çamlıca'daki evinde bir parti verdi.
Kültür-sanat âleminden, medya ve iş dünyasından çok sayıda kişinin katıldığı davette, piyanist Fazıl Say da vardı. 100'üncü Yıl Fenerbahçe Senfonisi'nin bestecisi halinden gayet memnun görünüyordu.
Meğer değilmiş!
Almanya'nın saygın gazetelerinden Süddeutsche Zeitung'a şöyle demiş: " Bizim Türkiye rüyalarımız biraz öldü. Tüm bakan eşleri türban takıyor. İslamcılar zaten kazandı, biz yüzde 30 , onlar ise yüzde 70 . Başka yere taşınmayı düşünüyorum. "
"İslamcılar kazandı" derken herhalde 2002 yılından beri çoğunluk partisi ve hükümet olan AKP'yi kastediyor Fazıl Say.
Bazıları " acaba jetonu yeni mi düştü " diye düşünebilir. Meğer mesele başkaymış: " Çankaya'daki davete bile beni çağırmadılar. Böyle giderse, bir kızım var onu da alır yurtdışına giderim. "
Belli ki Çankaya'ya davet edilmediğini, bunun sebebinin de laikliğe vurgu yapan demeçleri olduğunu sanmış ünlü piyanist.
Birinci yanlış: Buradan da anlıyoruz ki Cumhurbaşkanı Gül'ün toplumun tüm kesimlerine " yakın durma " çabasını izlemiyor. Eğer izleseydi, ya hata yapıldığını ya da davetiyenin eline ulaşmadığını düşünerek olayı mesele etmezdi.
Bunun üzerine gazeteciler mikrofonlarını Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a yönlendiriyor.
Günay " Bir değerli sanatçının kendi toplumuyla ilgili bu kadar yabancılaşma duygusu hissetmesini üzüntüyle karşıladım... İlk fırsatta ünlü piyanistimizi arayacağım " diyor.
Güzel bir demeç. Ama ardından ekliyor: " Fazıl Say'ın, Köşk'teki resepsiyona davet edilmemesi bir eksikliktir. "
İkinci hata: Çankaya'dan yapılan açıklamaya göre davetiye Fazıl Say'a gönderilmiş. Demek ki Bakan Günay bunu bilmeden konuşmuş.
Evet, Cumhurbaşkanlığı şu açıklamayı yaptı: " Sayın Fazıl Say'ın Ankara adresine davetiye gönderilmiş, adrese ulaşılamadığına dair bir geri bildirim alınmamıştır. "
Üçüncü hata: Cumhurbaşkanının yardımcıları, " Köşk'ten gönderilen bir zarfın, üzerinde antet filan olduğu için mutlaka yerine varacağı " gibi bir ön kabulle çalışıyor.
Bense onlara, çağdaş teknolojinin imkânlarını kullanmalarını tavsiye edeceğim.
Eskiden mektup ve faks önemliydi. Artık internet ve cep telefonu var.
Çankaya sekreteryasının bir kişinin cep telefonuna ulaşamaması mümkün değil.
Nezaket ve protokol gereği davetiye göndersinler elbette. Ama mutlaka cepten de arasınlar. "Davetiyeniz gönderildi, bekliyoruz" desinler. Sıcak ve garantili bir yol olur böylesi.
Ellerindeki numaradan eminlerse, kısa mesaj da geçebilirler. Ya da e-posta gönderilebilir.
Bir başka alternatif de, " davetli listesinin " Çankaya'nın resmi internet sitesinde yayınlanmasıdır. Bu yöntem çeşitli sebeplerle (güvenlik, kıskançlık, vb.) tercih edilmeyebilir ama bu tip tartışmaları önlemenin kesin yoludur.
Bence bu olay " halkla ilişkiler " açısından önemli. Konunun uzmanları bunlara " iletişim kazası " adını veriyor.
Özetle söylersek: Uygulamanın, niyete uygun sonuç vermemesi durumu.
Köşk kadrosu, sadece "Cumhurbaşkanlığı makamının" ve Abdullah Gül'ün "imajını " değil, o imajın " nasıl algılanacağını " da hesaba katmalı.
Unutmayalım: Çağdaş halkla ilişkiler uzmanları ve iletişim stratejistleri epeydir imajdan ziyade algıya önem veriyor. Çünkü şunu kavradılar: İmajın yaldızları dökülebilir... "Olumlu algı" ise kolayca sarsılmaz.
Not: Bence Fazıl Say'ın bir yere gideceği yok. Reklamını yapıyor. Ama bu durum yukarıda yazdıklarımı değiştirmiyor. O başka, bu başka...