kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Aralık 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cumartesi SABAH 
REFİK DURBAŞ

Ülkesi, sanatçının ana dilidir

Fazıl Say'ın ülkesinden ayrılmayı düşünmesi üzerine geçen hafta bir haylice konuşuldu, yazıldı. Oysa Namık Kemal'lerden, Şinasi'lerden başlayarak yaklaşık 200 yıllık Türk Edebiyatı'nın tarihi nice sürgünler, ülkeyi terk edişler ile doludur. Bunlara ressamları, müzisyenleri, romancıları, gazetecileri, sinemacıları eklediğinizde ne müthiş bir toplama ulaşıldığını göreceksiniz. Her yazarın, her sanatçının macerası ayrı bir kitaba konu olur. Kırmızı Yayınları arasında çıkan Tevfik Fikret kitabında da yazdım. Bugün kimin aklına gelir, Tevfik Fikret'in de bir zamanlar ülkesinden ayrılma planları yaptığı? Tevfik Fikret ve kimi arkadaşları da 1898'den sonra II. Abdülhamit'in baskısı yoğunlaşınca, karamsarlığa düşer ve yabancı bir ülkeye göç etmeye karar verirler. Bu ülke Yeni Zelanda olacaktır, ama yol parası bulunamayınca bu düşten vazgeçilir. Bunun üzerine bir arkadaşlarının Manisa'nın Sarı Çam Köyü'nde bulunan ve hayallerinde 'Yeşil Yurt' adını verdikleri çiftliğe yerleşmeyi düşünürler. Bu da mümkün olmayınca Fikret, her şeyden soğuyacak ve bu karamsar döneminde Hayat-ı Muhayyel, Yeşil Yurt, Bir Mersiye şiirlerini yazacaktır. Mesela, 'sonnet' biçiminde yazılan Yeşil Yurt şiirinin son altı dizesi şöyledir: "Bu köyde her gece birkaç dakika konaklarım / seyahat ederken hayalimin düşüp peşine / karanlık çağların üzüntülü sinesinde; // ve bir dakikacık olsun susar kederim / yavaş yavaş duyarım, bir inilti halinde, / kaval seslerini hasta telinden şiirimin." Şimdilerde ise Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerini günümüz Türkçesi ile yeniden yayına hazırlıyorum.

MEHMET AKİF MISIR'A GİTTİ
Fikret, düşünü gerçekleştirememiştir ama; şiirde çatıştığı Mehmet Akif ömrünün yaklaşık 10 yılını Mısır'da geçirmiştir. Cumhuriyet'in 10. yılı yaklaşırken camilerde, namaz içinde okunan Kuran ayetlerinin Türkçe okutulmasına karar verilir. Bu karar da 1932 yılının Ramazan ayında hayata geçirilir. Kadir gecesinde Ayasofya Camisi'nde teravihten sonra okunan Kuran çevirisi, radyodan verilecek; Ramazan'ın son cumasında yine Mustafa Kemal'in emri ile smokinli ve başı açık olarak Süleymaniye minberinde hutbe okuyan Sadettin Kaynak'ın fotoğrafı gazetelerde çıkacaktır. Bu olaylar üzerine Akif, Diyanet'in ısmarladığı Kuran mealini yazma işinden vazgeçecek ve belki de bu olaylar üzerine Mısır'da yaşamayı seçecektir. Bugün ne Fikret'in ne de Akif'in değerinden bir zerre eksilmiştir. Karşıt kutuplarda duruyor gibi görünseler de; Türk edebiyat tarihi içinde yerlerini almışlardır. Kendilerini ülkenin sahibi sanarak ülke aydınına, sanatçısına saldıranlar, önce aynada kendi yüzlerine baksınlar. Sanatçının her yaratımı ülke adınadır çünkü; bedeni dünyanın neresinde olursa olsun... Çünkü ülkesi ana dilidir, üzerinde yaşadığı toprağın, soluduğu havanın ürünüdür.