kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Aralık 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
1930’larda Türkuaz lokantası. Ayakta ortada görülen bayan garson bir Beyaz Rus. Selahattin Giz arşivi)

Beyoğlu'nun Beyaz Ruslar'ı Türkleri nasıl değiştirdi?

Evrim ALTUĞ
Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü Başkanı Prof. Zafer Toprak, bu akşam tarihi Rejans Restoran'da Beyaz Ruslar'dan söz edecek. Avrupai kadın imajını İstanbul'a taşıyan bu gözde kesim, günümüz Türkiye'sinin kültürünü etkilemiş nice detayla yeniden anımsanmayı hak ediyor..
Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü Başkanı Prof. Zafer Toprak, 17 Aralık'a kadar süren 'Pera Fest 2007 - 6. Uluslararası Beyoğlu Buluşması' kapsamında, bu akşam 'İstanbul'da Beyaz Ruslar' başlıklı bir konuşma yapacak. Saat 18.00'de Galatasaray'daki tarihi Rejans Restoran'da gerçekleşecek konuşmanın ardından Edward Aris akordeonu, sanatçı Nina ise vokaliyle bir dinleti sunacak. Toprak, konuşmasında mütareke dönemi İstanbulu'nun günümüze ışık tutan ilginç kültürel detaylarını yeniden gündeme getirecek. Prof. Toprak, SABAH Pazar'la birlikte tarihin ilginç, beyaz kapısını yeniden araladı. Toprak'a göre, dünün ve bugünün Beyoğlu semti, sınırsız özgürlüklerin yaşandığı, anonim ve kozmopolit kimliğiyle öne çıkıyor. Diğer taraftan, eski Florya Plajı'nın müdavimi olan genç ve güzel Beyaz Ruslar'ın, Türk kadınının 'açılma' çabalarına katkısı ise çok büyük...

- Niçin böyle bir zamanda, böyle bir konuyu gündeme taşıyorsunuz?
- Pera Fest düzenleyicileri benden böyle bir konuşma yapmamı istediler. Mütareke İstanbulu birçok yönden ilginç manzaralar sergiliyor. 200 bin dolayında Beyaz Rus göçmen, bu yıllarda İstanbul'dan geçiyor. Tabii bunların İstanbul sakinleri üzerinde etkileri oldu. Bir tarihçi olarak bu gelişmelere eğilmek gereğini yıllar önce görmüştüm. Bu konuda yazdım, çizdim. Pera Fest yöneticileri de bir Rus lokantası olan Rejans'ta böyle bir programı öngörmüşler. Beni konuşmacı olarak çağırdılar.

EVİN RIZKI RUS DİLBERLERE

- Beyaz Ruslar'ın İstanbul'a geliş öyküsünü anlatır mısınız?
- 1917 Devrimi ertesi Kızıl Ordu'dan kaçan Rus göçmenlerin Avrupa ülkelerine gidebilmeleri hemen hemen olanaksızdı. Wrangel ve Denikin'e her türlü desteği vaat eden Batılı ülkeler, yenik düşen Beyaz Rus ordularının döküntülerini kabul etmiyordu. Vize arslanın ağzındaydı. Ancak, bir yabancının metresi olmayı başaran ve o sayede seyahat izni koparan kadınlar, kocalarını da peşlerinden sürükleyerek diledikleri ülkeye gidebiliyorlardı. O yıllarda kadın bedeni en geçer akçe sayılıyordu. Rus kadınlarının güzelliği, zarafeti İstanbul erkeklerini büyülemişti. Hele tombalacı hatunlara, İstanbul erkekleri deli divane oluyorlardı. İşgal yıllarında İstanbul'un kıyı bucak hemen her kahvehanesine Rus kadınları dadanmış, müşterilerle tombala oynamaya başlamışlardı. Divanyolu'nda, Aksaray'da, Kocamustapaşa'da kahveler bundan böyle tıklım tıkış doluyordu. Kolları göğüsleri açık, güleryüzlü, sarı saçlı, mavi gözlü Rus dilberlerini karşılarında görenler keselerinin ağzını açmakta fazla direnemiyor; tombala oynayarak evin rızkını Rus dilberlerine kaptırıyorlardı. Rus kızları tombalacılığın yanı sıra garsonluk da yaptılar. Zamanla İstanbu'da bir dizi Rus lokantası açıldı. Beyoğlu'nda bu lokantalarda 1 liraya nefis bir tabldot yemek yemek mümkündü. Ancak mükellef bir sofra, şarabıyla, şampanyasıyla 18-20 liraya kadar çıkıyordu.

- Rus dilberlerin erkekleri cezbetmek için başka yöntemleri var mıydı?
- Mütareke yıllarında Milli Sinema'da Rus varyetelerini seyretmek ayrı bir çaba gerektiriyordu. Sinema önünde biriken kalabalığı yarmak ve gişeye uzanmak her Tanrı kuluna nasip olmazdı. Kalabalığın bir diğer nedeni de belirli bir seyirci zümresinin bu mekâna takılmasıydı; birçoğu tekrar tekrar aynı varyeteyi görmekten usanmıyordu. Milli Sinema'dan içeri kapağı atanı bir göz ziyafeti bekliyordu: Sahnede, ne de olsa kadının hâlâ tesettürlü olduğu bir dönemde, ince bir ten fanilası giyip akrobasi hareketleri yapan Rus kızları dudakları uçuklatıyordu. Bu hileli giyim, artisti çıplakmış gibi gösteriyor; heyecanı büsbütün artırıyordu. Erkek atlet genç kızı havaya atıyor; sonra belinden tutup hatta ayaklarından tutup hızla döndürüyordu. En heyecanlı sahne buydu.

PASTA 'İN', MUHALLEBİ 'OUT'

-Pastane kültürünün de, Ruslar tarafından Türkiye'ye getirildiği söyleniyor...
- İstanbul'a pasta zevkini aşılayanlar Rus göçmenlerdi. Seçkin tabaka muhallebicilere artık yüz vermiyor; pastanelere takılıyordu. Kaçamakları bundan böyle pastane köşelerine kayıyordu. Giderek pastane tutkusu yaygınlaştı. Mütareke yıllarında İstanbul'un dört bir yanında açılan pastanelerde servis, Rus dilberlerinin tekeline geçti.

- Beyoğlu'nun dünü ve bugünü arasındaki olumlu ve olumsuz gözlemlerinizi aktarabilir misiniz?
- Beyoğlu bugün de dün gibi son derece kozmopolit, anonim bir coğrafya. Beyoğlu'nun çekiciliği burada bana sorarsanız. Sınırsız özgürlüklerin yaşandığı bir mekân. Bir anlamda Türkiye'nin hedeflediği kimi değerleri bağrında yaşatıyor.
Haberin fotoğrafları