kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Kasım 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

200 bin kişinin katili

30 bin vatandaşımızın katili" ni biliyoruz. Aslında, 23 yıllık "terör ve terörle mücadele" de, "Teröristlerin öldürdüğü 10 bin ile öldürülen 20 bin terörist" olarak toplanan o rakamı da biraz yanlış biliyoruz, ama en azından neyin kastedildiğini, ne kastettiğimizi biliyoruz.
"200 bin vatandaşımızın katili" kim? Kim Allah aşkına? Hangisi? Hangimiz? Hangi birimiz?
Yine Kapadokya yolunda, okul gezisinde İzmirli 33 çocuk ile büyük ölünceye, belki Urfa'da çocuk işçiler beşer beşer dereye dökülünceye, Karadeniz'e ekmeğe giden Adıyamanlı mevsimlik işçiler onar onar parçalanıncaya kadar, bu mevzu ile ilgilenmek belki de "ilköğretim kompozisyonu" sayılıp küçümseniyor.
Zaten, ne diyeceksiniz?
Hep aynı şey.
Başka acılarla, büyük kayıplarla karşılaştırmak tabii ki ayıp ama, 26 yılın "trafikte ölüm bilançosu" da, "kaza anında 137 bin", kazadan sonra ölenlerle 200 bin ve dünya ortalamasını dikkate alırsak en az bir milyon yaralı, sakat, engelli ve en az bir o kadar da, kayıplarına ağıt yakmış, parçalanmış, bir parçasını yitirmiş, çocuklarına, ana, babaya, kardeşlere yanmış aile.
Peki ne oluyor? Hiç.
Çünkü mesele sadece (aciz sayılan) denetim, ceza, trafik kuralına uymak, hatta ne yazık ki kendi canının kıymetini dahi bilmemek filan değil. Söylemesi zor ama, bir miktar da, "birbirine azılı düşmanlık".
On binlerce sürücü, birbirine karşı en büyük muharebeyi, en büyük savaşı yollarda veriyor; anlık olması bir yana sanki ömür boyu zaferleri "yolda düzüyor." Otomobil ve diğerleri, taşıt, taşıma araçlarından ziyade; özellikle erkeklik, yiğitlik, cesaret, marifet, otorite, üstünlük, tahakküm, gol, bilek bükme, alt etme, zeka ve uyanıklık ispat silahı olarak, zaten her anı sorunlarla dolu insanların gündelik hayat trafiğindeki (muhtemelen) en önemli, en mümkün, en garanti "iktidar ve başarı" araçları halinde seyrediyor.
Gündelik hayatında hırpalanan ve hırpalayan, ezen ve ezilen nice insanın buluşma yeri orası:
Bir başkasının hakkını ezmek, yolunu çiğnemek, saniyelik zaferler için bir ömre bedel gazlara basmak.
Mesele kural olması, kuralı bilmemekten ibaret değil; esas derdimiz "hakkaniyet" duygusundan kadim yoksunluklar. Bir arada yaşamayı sadece "milli duygular" dan ibaret sanmak.
Arabaya bayrak astığında dahi, o bayrağı paylaştığın milletin ve insanların hakkını gasp etmekten utanmamak.
Kardeşliğin, dayanışmanın, toplum olmanın, birlikte yolculuk etmenin, paylaşmanın, el ve yol vermenin "trafiği" ni aşağılık, lüzumsuz bir şey zannetmek.
Kapmak, önüne geçmek, üstüne sürmek, sıkıştırmak, yol vermemek, yolunu kapatmak, sadece uyarı değil bir iletiş de olan sinyale asla tenezzül etmemek, kırmızı yanmaya başlarken durmayı hıyarlık saymak, yaya geçidini yayaya kaptırmamayı mutluluk kabul etmek veya yayanın hakkını ezip geçmekten asla huzursuz olmamak.
Bunlara elbette, araç, lastik ihmallerini, servislere, tamirlere yetersiz bütçeleri, yollardaki mıcır tuzakları, eğimi ters virajları, müteahhitlerin yolduğu asfaltları, sürat ve zaman kölesi olarak koşturulan kamyon şoförlerini, nakliyecileri, zıvanadan çıkarılmış (sözde uluslararası) kargocuları, onlarca insanı, çocuğu istifleyebilen ekonomik faaliyetleri, kamyon, otobüs ve minibüsü "bir tür büyük iktidar" sanan iktidarlara baygın halimizi, dünyada biricik olan şu servis araçları tahakkümünü, yolların içine ve kaldırımların üstüne küstah küstah yayılan "allı ballı tur" lar ile işgalci otoları, o amansız, düşüncesiz, terbiyesiz hallerimizi de ekleyin.
Yine karşılaştırma yapmak olmasın ama; "Terör örgütünün 3 bin üyesi var" deniyor ya...
"200 bin vatandaşımızın katili" ve binlerce çocuğun potansiyel katili, hatta kendimizin celladı olarak biz kaç kişiyiz?
Biz, yani siz de!
Nasıl amansız bir örgütlenme, utanmaz bir saldırı ve umursanmaz bir savaş bu!