kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Ekim 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'Rebekka'yı üç saat görmesem dengem bozulur'

29.09.2007
- Birbirinizi eleştirmiyorsunuz belki ama "Keşke benimle şunu yapsaydı, daha güzel olurdu," dediğiniz ne var hayatta?
- R.H.Ç:
Keşke benimle kayak yapmaya gelseydi. Ya da bisiklete binseydi. Her şeyi evin içinde yapmak istiyor. Bu yüzden çok büyük bir alan yaptı. Onunla tatile gitmeyi çok seviyorum ama bizimle geliyor, senaryo yazıyor, otelden çıkmıyor. Şikâyetim budur. Eleştirmek yerine şu yolu seçmek her zaman daha iyi: "Sen bunu yaptığın zaman ben üzülüyorum ya da kötü hissediyorum," demek.

- Yoga öğretisinin evliliğinize bir katkısı oldu mu?
- R.H.Ç
. Bunu tam bilmiyorum çünkü yogasız bir hayat tanımıyorum. Hangi bilgi yogadan geldi, hangisi hayattan geldi.. Yoga yapmadan da bir yogi hayatı yaşıyorum. Sinan da yoga yapmadan bu öğretiyi öğrendi. Birbirimize öğretiyoruz. Birbirimizden öğreniyoruz. Mesela ben önceden öfkelenince küçük bir kız gibi küserdim. Günlerce sürerdi. Küsmenin gereksizliğini Sinan'dan öğrendim. O hiç küsmez, unutur, sarılır.
- S.Ç: Rebekka bana en çok konuşmayı öğretti. Konuşmayı lüzumsuz bulan, çabuk yol alan biriydim. Rebekka danışmam, ona sormam, onun fikrini almam gerektiğini bana öğretti. Bu iletişimi çok rahatlatan bir şey. Biz Türklerde böyle bir şey yoktur. 'Hanım bu konuda ne düşünür?' karısı adına karar veren kocalarla doludur Türkiye. Karısının bir hayatı olduğu fikri Türk erkeğinde yoktur. Gerçek şudur: Kendi hayatı dışında kadının da bir kişiliği, bir hayat alanı, planları olduğunu kabul etmekte zorlanır Türk erkeği. İyi bir evliliğin tek çözümü, karşı tarafın hayat alanına, özgürlüğüne duyulan saygıdır. Bunu ben zamanla, Rebekka'yla öğrendim. İlişki çok büyük bir proje. Bundan 10 sene önce şikayetçi olduğum şeylerden şimdi şikâyetçi değilim mesela. Kavgalar acı verir, yara izi gibidir. Düşük dozlu olması gerekir kavgaların. İkimiz de çok gururluyuz. Bu yüzden kavga etmekten kaçınırız. Çünkü biliriz ki, bu 'son' demek olabilir.
- S.Ç: Rebekka'yı üç saat görmezsem dengem bozulur. Onun gülümseyen yüzü için elimde avucumda ne varsa vermeye hazırım. Bazen yüzü asılıyor, "Allah," diye paniğe kapılıyorum.. Onun bağırıpçağıran halini çok nadir gördüm. 17 senedir birkaç kez olmuştur. Hatırlıyorum, ama özel bir konu.
- R.H.Ç: Az uyuduğu zaman ertesi gün herhangi bir şeye kızabiliyor. Her şey olabilir bu. Sinan'da öfke var. Yoga ile uzaktan bakmayı, akıl ile değil, hissederek seyretmeyi öğreniyorsunuz. O zaman çözüm yolları açılıyor. Yoga ile olayları kişiselleştirmemeyi öğrendim ve Sinan'a öğrettim. Olaylara uzaktan bak ve kendine yapılmış gibi görme. O zaman çok rahatlıyorsun. Her duygumu Sinan'la paylaşmam. Çünkü sıkılıyor. Her şeyi anlatmamak gerekiyor. Çünkü o zaman karşınızdakine yük biniyor. Evlilik denenecek bir şey değil. Bir dağ gibi sağlam olmadıkça evlilik sana bir şey vermez, hatta dayanamazsın zaten. Kendi içinde huzurluysan, kendinle mutluysan o zaman ilişki büyük bir zenginlik ve keyif oluyor. Özellikle de sürprizli bir kocayla yaşıyorsan. Umut etmedikçe, her şey hediye gibi geliyor. Çocuklarım da babalarına hayran. Bazen kendimi kaybedip çocuğum daha farklı olsun istiyorum. Sinan çok sabırlı. "Çocukları olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmek gerek," der bana.