kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Ekim 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Evliliklerinde 17. yıllarına giriyorlar. Sinan Çetin'e ödül kazandıran Berlin in Berlin filmini çekerken Rebekka ilk çocuğuna hamileydi. Bugün Rafael 15, Orfeo 13, Sahara 10 ve Çetin'in ilk evliliğinden olan Rüzgar 22 yaşında.

Beklenti içinde olma mutlu ol

Tuluhan Tekelioğlu
29.09.2007
'Beraberliğinizde boşluklar bulunsun' diyen Kahlil Gibran gibi, tanıştıkları günden itibaren birbirlerine geniş boşluklar bırakmışlar... Öyle ki, Sinan Çetin ev ortamında çalışmaktan mutluluk duyduğu için komşu evleri, bahçeleri, binaları, boş arsaları bile evine dahil ederek Cihangir'in ortasında kendine fantastik bir boşluk yaratmış. Karı koca sabahtan akşama kadar aynı yerde çalışıyor, yaşıyor, ama birbirlerine asla değmiyorlar. Evliliklerinde 17 yılı geride bırakan Rebekka Haas ve Sinan Çetin, mutlu olmanın yolunu yine birlikte bulmuşlar. "Bunu zamanla Rebekka'dan öğrendim," diyor, Sinan Çetin. Dünyadaki mutluluk anahtarımız: 'UMUT ETME, MUTLU OL'..

- Birbirinize ilk görüşte mi âşık oldunuz?
- S.Ç
: Canan Gerede bir film çekiyordu. Görüntü yönetmeni Jürgen'di. Bu filmde Canan'ın isteğiyle eğlence olsun diye oynadım. Sette bir kız gördüm, "Canan," dedim "kim o kız, artist midir?" Kamera asistanıymış. Aklım başımdan gitti, "O kızla evleneceğim," dedim. Ama tanışmaya tek başıma gitmedim. Korktum, çekindim önce.

- Hiç çekingen görünmüyorsunuz...
- S.Ç: Çok beğendiğim insanların yanında iki dakika duramam, kaçarım. Flört etmeyi bilmem, yakın arkadaşlarım bilir bunu. Mahcubumdur ama yırtık biri gibi görünerek meseleyi kurtarmaya çalışırım. Jürgen bizi tanıştırdı. Ama Rebekka ilgilenmedi. Döndü sırtını, kameranın objektifini değiştirmeye devam etti. Buz gibiydi, böyle soğuk kız görmemiştim. Ama bir yandan da filmde oynarken Rebekka'ya bakmaktan kendimi alamıyorum. Bir kez göz göze geldik, nefesim kesildi. Aklımı başımdan aldı. Böyle bir şey daha önce başıma hiç gelmemişti. Yemek yerken tepsisini aldı, yanıma oturur mu diye hayal kurarken, gitti bir ön masaya oturdu. Bir türlü iletişim kuramıyorum, ama bana bir kez baktığını gördüğüm için ümitlenmiştim. Bir gün kafayı çektim, içtim, içtim. Filmin bitiş partisinde, uzun bir koridora dizilmiş artistler. Masanın sonunda ise Rebekka oturuyor. Cesaretimi topladım, bütün koridor boyunca aralarından geçip oturduğu masaya gittim ve onu öptüm. Çok şaşırdı.
- R.H.Ç: Sinan'ın benim tipim olabileceğini düşünmedim önce ama yanlış düşünmüşüm. Sinan bana ilk yaklaştığında tabii ki arkamı döndüm ve uzaklaştım. Yoksa balans tutmaz, ona biraz uzaktan baktım, sonra yok oldum... Sinan'a hemen âşık da olmadım ama biraz sonra çok âşık oldum. Tabii ki de erkeğin elde etmesi için daha çok uğraşması lazım.

- Ne kadar süre sonra başladı aşkınız?
- R.H.Ç
: Bir saat! Ama yine de aşkımı hemen göstermedim. Hamile olduğumu anlayana kadar Sinan'a onu çok sevdiğimi göstermedim. Biraz zor olsun, çalışsın diye... 26 yaşımdaydım. Bir sene sonra hemen evlendik. Bürokratik işlemler uzadı. Ben Katolik bir Alman, kocam Müslüman bir Türk. O sırada hamile kaldım.

- Katolik olan aileniz bir Müslüman ileevlenme kararınızı nasıl karşıladı?
- R.H.Ç:
Babam liberal bir Katoliktir. Sinan'la hemen anlaştılar. Zaten babamla birbirlerine çok benziyorlar. Sinan'ın ilk evliliğinden bir oğlu var. Rüzgâr, biz evlenirken beş yaşındaydı.
- S.Ç: Rebekka'nın Rüzgâr'a her zaman toleranslı, tatlı, kalender bir tutumu oldu.

- Anadilinizle değil ikinci bir dille anlaşıyorsunuz. Bu sözcükleri daha dikkatli seçmek, bir mesafe koymak demek. İkinci bir dille anlaşmanın ilişkiye olumlu bir katkısı var mı?
- R.H.Ç
: Dil iletişimin küçük bir parçası. Mesela ben "You are late," (geç kaldın ) diyorum. O "Anlamıyorum," diyor, "Üf!" diyorum, kavga bitiyor. Her şey daha basit oluyor. Karı-kocalar çok fazla konuşuyor. Bu yanlış. Bunu da Sinan'dan öğrendim. Az konuş, az tartış.

- Neden konuşmayı sevmezsiniz?
- S.Ç:
Çiftlere tartışacakları zaman başka bir dilde tartışmalarını tavsiye ediyorum. O zaman birbirlerine kızmazlar.. İncil'de yedi günah vardır ya, eleştiri bence sekizinci günahtır. Birinin birini eleştirmesi kadar saçma, gereksiz bir şey yok. Çünkü insanların birbirlerini değiştirme çabasının kötülük içerdiğini düşünüyorum.