kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Eylül 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
BALÇİÇEK PAMİR

Yelken yarışında konuşulmaz!

Çünkü ilk 10 dakika çok önemlidir. Yarışçıların dikkatini bozmamak için sadece rüzgârın sesi dinlenir. Sonrası ise heyecan ve eğlence demektir.
Yelkenlide altı kişi... Ölümüne çalışıyorlar. Ortada o kadar çok ip var ki, bırakın çözmeyi, görüntüsü bile başımı döndürüyor. Bir ana yelken açılıyor bir balon... Ha unutmadan, altı kişinin yanında bir de ben varım. Etti mi yedi? Küçücük yelkenlinin içinde altı kişi nasıl koşturuyor, anlatamam. Bir öne bir arkaya, bir yana, bir diğer yana... En arkada teknenin dışına doğru olan oturulacak ahşap yerin üzerine tünemiş vaziyetteyim. Ne olur, ne olmaz. Ayaklarına dolanmayayım da! Birazdan yarış başlayacak. Denizin ortasında bir yerde, hayali bir başlangıç çizgisine doğru ilerliyoruz. Kaptan, herkese neler yapacağını bir bir hatırlatıyor. Arkadan takılıyorum. Ben de konuşur size moral veririm artık!" Hay, demez olaydım, nereden çıktı bu şimdi? Üstelik öyle durumlarda ağzımı bile açmam, susarım. İnsanın basireti bağlandı mı bir kere... Kaptan milli sporcu Arkun Demircan, aynı zamanda uluslararası hakem. Arkasını dönüp sert bir şekilde, "Balçiçek Hanım, ilk 10 dakika bizim için önemlidir. Mümkünse siz bizi izleyin, konuşmayın ve soru sormayın," diyor. Zaten o noktadan sonra soracak sorunuz varsa da unutursunuz. Ben de kendimi denize, güzel havaya ve Bodrum rüzgârına veriyorum. Veriş o veriş. Bizim ekip, harika bir çıkış yapınca herkesin keyfi yerine geliyor. Önce ekibi sayıyorum. Takımın olmazsa olmaz iki elemanı Vedat Tolunsa ve Tolga Güvenç. Nasıl bir kuvvet var bu ikisinde, şaşırırsınız. En son elden ele dolaştırılan suyu, sol eliyle başından aşağı döküyordu Tolga Güvenç. Sağ eliyle koskoca yelkeni tutuyordu da ondan. Ekibin iki kadını Leyla Kasa ve Selma Yeşilova "Oh be, bu işi kadınlar da yapabiliyormuş!" şeklinde içimi rahatlatan iki isim. Arı gibi çalışıyorlar. Yarışa estetik kattıkları kesin. Engin Demircan da milli sporcu. Aynı zamanda kaptanın oğlu. Caniş teknesinde kaptanın oğlu olmak dezavantaj. En çok azarı yine o işitiyor. Bakmayın siz, ama bir tek o cevap verebiliyor babasına. Tahsin Tüzel'e gelince... Tanıştığım en eğlenceli yelkenci. Ve kaptan Arkun Demircan... Ekibin başı, her şeyi. Profesyonel, hırslı, sinirli ama bir o kadar da deniz aşığı bir adam. Karada ise müthiş esprili.

En iyisi ben size baştan anlatayım. İkizlerimle ilk tatilim. Bodrum'da keyif yapıyoruz. Baba, arada bir gelip gidiyor, biz ise doğuştan tatilciyiz. Çekiyoruz mayoları, şapkaları sabahın köründe doğru denize... Sağdan soldan "Aman çocuklar çok küçük, denize sokmayın," falan gibi densiz sözlere de aldırmıyoruz. Dört aylık bebekler yüzüstü, yüzükoyun nasıl yüzermiş hem de ağlamadan, onu cümle âleme gösteriyoruz. Uzun lafın kısası, keyfimiz yerinde. Deniz sefasından sonra indiriyoruz şapkalarımızı gözlerimizin üzerine, Meksikalılar gibi uykuya dalıyoruz. Dört aylık Lal, Kuzey ve 34'lük bendeniz Gündoğan'ı fethetmiş durumdayız. Biz böyle sakin sakin otururken, geçen yıl tanıştığım kendini yelkene ve denize adamış Şenkar Öztüzün tarafından Famous Cup'a çağrıldım. Yarış, Bodrum Açıkdeniz Yelken Kulübü tarafından düzenleniyor. Sponsoru ise Öztüzün'ün sahibi olduğu Maserati Marina Yacht Club. Amaç şimdiye kadar yelken sporuyla ilgisi olmamış kişiler aracılığıyla yelkeni tanıtmak, sevdirmek... Öztüzün'ün deyimiyle: "Bu sporu dokunabilir kılmak." İşte bu yüzden Caniş ekibiyle birlikteyim. Bu yüzden yelkenli, 90 derece yana yattığında "Alesta tramola!" komutuyla sağdan sola, soldan sağa koşturuyorum. Hayatımın en güzel, en heyecanlı deneyimlerinden birini yaşıyorum.

Bu arada organizasyonda konuk olarak kimler yoktu ki... Fatih Erkoç, Kenan İmirzalıoğlu, Semih Saygıner, Mehmet Aslantuğ, Zeyno Gönenç, Ece Uslu, Harun Kolçak, Metin Uca, Kadir Kır ve Yonca Evcimik ilk gözüme çarpanlar... Daha sonradan öğrendiğime göre kuzey ve kuzeybatıdan esen iki-dört kuvvetinde rüzgârda, 21 millik Bodrum-Kıstak Adası-Bodrum rotasını tamamlamışız. Biliyorsunuz, ben yelkenlideyken hiçbir şey soramadım. Şaka bir yana, Marina Yacht Club'ı kutlamak lazım bunca ünlüyle başa çıkabildiği için... Örneğin, en son Didem Erol, "Ay, kahvaltı edemedim, yarışı yarım saat geç başlatabilir miyiz?" diye soruyordu. "Su görünce asabım bozulur, yüzme bile bilmem," diyen Arzu Yanardağ da vardı mesela. Bir organizasyona ünlü olarak davet edilen, ama kendi gitmeyip, yerine menajerini yollayarak tarihe geçen ilk isim Zeynep Casalini oldu herhalde. Bu arada duyduğuma göre Semih Saygıner ille de birinci olacak takımda yer almak istemiş. Şampiyon adam, ikinciliği bünyesi kaldırmıyor tabii. İyi de önceden birinci nasıl bilinir ki? Nitekim olmamış! Şarkıcı Yeliz de "Yalan şarkısını, yarışın orta yerinde söyleyeceğim, tekneler etrafımda yarım ay şeklinde dizilsinler," diye buyurmuş. Bu isteğe en çok ben destek verdim, ama olmadı. (Bu sonuncusu tabii ki şaka! Sevgili Yeliz, ödül töreni akşamı Yalan'ı söyledi. Hepimiz eşlik ettik.)