kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Eylül 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Arıboğan çifti Kızları Sena ve oğulları Ahmet'le birlikte.

'Kıskançlığı saygısızlık olarak algılarım'

- Çok genç yaşta evlenmişsiniz. O zamanki evliliğe bakışınızla, bugünkü bakışınız arasında bir fark var mı?
- Ü.A
: Evlendiğimde çok olgun bir biçimde ne beklediğimi, evliliğin nasıl bir şey olduğunu bildiğimi söyleyemem. Çok âşık bir genç kız olarak evlendim. Fakat sonrasında hayal ettiğimden, aradığımdan çok daha iyi bir ortam buldum. Çevremdeki evlilik modellerine göre oldukça sakindi. Mesela hiç kabul edemeyeceğim ve en rahatsız olacağım şey kıskançlıktır. İnsanların kendine güvensizliğinin göstergesidir. Kendime karşı saygısızlık ve güvensizlik olarak da algılardım bunu. Bana güvenmeyen bir insanla bir arada bulunmayı manasız bulurdum. Ben de kıskanmam.

T.T: Eşinizi hiç kıskanmadınız mı?
- L.A:
Zaman zaman bu duyguyu hissettiğim oldu ama karımı bu konuda rahatsız ettiğimi hiç hatırlamıyorum.
- Ü.A: Kıskançlık duygumu mümkün olduğunca geliştirmemeye çalışıyorum. Kıskanmam ama tehlikeleri sezmeyecek kadar da akılsız biri değilim. Tehlikeyi fark etsem, ona göre önlemler almaya çalışırım herhalde...

- Nedir o önlemler?
- Ü.A:
Tehlike yaratacak bir ortamda bulunmasını engellemeye çalışırım. Eşim çok beğenilen bir insan oldu hep. "Oraya gitme, burada durma," gibi engelleyici şeyler söylemiş olsam ne bana yakışırdı, ne de onun hayatı bu kadar özgür ve rahat olabilirdi. Aradaki ilişkiyi insanların sadece cinsellik boyutuna indirmesi bana çok hafif bir şey gibi geliyor. Karşı tarafı, bir cinsel objeyi arayan başka bir cinsel obje olarak algılıyorsunuz. Hayata bu kadar hafif ve yüzeysel bakamam.

- T.T: Eşiniz bir başkasına âşık olursa mesela?
- Ü.A:
O zaman tehlike var demektir. Mutlaka mücadele ederim ama aşkın da saygın bir duygu olduğuna inanırım. Umarım, böyle bir şeyle karşılaşmam. Basitliklerle mücadele etmem, bırakırım. Ama aşk başka bir şey.
- L.A: Aile 'ben' duygusunu kabullenmez. 'Biz' diye hayata bakmayı gerektirir. Bu, sizi çok mutlu eden bir şeyi, eşiniz ve çocuklarınızla bir arada olmak için reddetmeniz anlamına gelebilir.
- Ü.A: Modern toplum, insanlara 'ben' olarak çok seçenek sunuyor. Dışarda çok renkli yaşamlar var. Evlilik bittiği anda da çok renkli yaşamların ortaya çıktığını görüyorum. Bol hareketli, bol partnerli. Fakat bunun derin bir mutluluk sağladığına inanmıyorum. Bedel öderseniz, mutluluk daha kolay gelir.

- Mutluluk fedakârlıklarla sağlanan bir şeyse zoraki değil mi?
- L.A:
Hiç zoraki değil. İkimiz hiçbir zaman bencil olmadık. İkimiz de takım oyuncusuyuzdur. Biz iyi bir takımız. Kim ne zaman geri adım atması gerekiyorsa onu yapar. Evlilikte 'kısmet'e inanmak lazım. Size hayat arkadaşlığını düşündürtecek birine rastladığınız zaman 18 yaşında da olsanız, kaçırmamak gerek.
- Ü.A: İnsanın iyi bir evliliği sürdümesini istemesi bir misyon aynı zamanda. Emek veriyorsunuz, sonunda bir şey inşa ediyorsunuz.

- Hedefin sonunda ne var?
- Ü.A:
Hayat yolculuğunun bir parçası. O yol boyunca kendinizi yan yollara atmadan ana yolda kalırsanız, daha güvenli, sağlıklı bir gidiş oluyor. Herkes birlikteliğinde önce güven arar. Sevgi de, cinsellik de, zenginleşme isteği de güvenlik arayışının tezahürüdür. Sırtını yaslayacağı bir partner bulan her insan, kendini mutlu olarak addedebilir.

- "Mutlu aşk yoktur," derler. O zaman mutlu evliliğin içinde aşkı aramak yanlış mı?
- Ü.A:
Başta âşık olarak evleniyorsunuz. Bizim birlikteliğimiz bir şans belki. Evliliğimiz de aşkımız da kendimize özgü. Her aşk kendi şiirini yazdırır. Tarif etmek zor. Lutfi'nin bakışıyla hep ısınmışımdır. Sevgisini hep hissettim. Kocamın, evliliğimin, çocuklarımın, hayatın bana bir lütuf olduğunu düşünüyorum. Burası bir test alanı. Size lütfedilenleri nasıl kullandığınızla ilgili her şey. Hayat insanın kafasının içindedir. Dünyayı üzerine bastığımız yerküreden ibaret zannederiz. Halbuki yaşam kafamızın içidir!