kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Eylül 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
"Çingene, insanın tabiata en yakın kalan cinsidir. Zannedilir ki, bu tunç yüzlü ve bu fağrur dişli kır sakinleri, beşeri şekle istihale etmiş birtakım yeşil ağaçlardır... Çingene bizzat bahardır." Ahmet Haşim

'Tiyatronun içinden çıkmayız be abla'

İzmirli Romanlar, tiyatro sahnesine öyle bir çıktı ki, bir daha indirebilene aşk olsun. Yurdum Kılındığında Tüm Dünya adlı oyunla sahne tozuyla tanışan Roman oyuncular, kendi tiyatro gruplarını kurma yolunda..
"Konuşsak anlamazlardı dilimizi. Sussak, bin suçu kabullenmekti ama çalan biz değildik. Hep yurdum kılındığında tüm dünya derdik ya ah ki anladık, artık yurdumuz değildir bu dünya. Sesimiz kentte hep kocaman bir muamma." Daha önce değil tiyatroya gitmek, tiyatronun kapısından bile geçmemişlerdi. Bir gün İzmir Büyükşehir Belediyesi kapılarını çaldı. Onlara AB'nin finanse ettiği bir oyunda rol almayı teklif etti. İzmir'in Agora olarak da bilinen İkiçeşmelik Mahallesi'nden 16 Roman'ın tiyatrocu olma öyküsü böyle başladı. Projenin amacı göç nedeniyle kente gelen toplumların kültürlerini geliştirmekti. Ardından yıllarını tiyatroya veren yazar ve yönetmen Haluk Işık düştü Agora'nın yollarına. Roman olmayı öğrendi ve Romanları anlatan bildik yapımlarının dışında, çalınıp söylenmeyen bir öykü yazmaya karar verdi, Yurdum Kılındığında Tüm Dünya... Işık, "Bazen sevimli bazen sevimsiz addedilen, potansiyel suçlu olarak görülen, hem yadırganan hem de müzelik gibi görülen bir kitle olarak yansıtmak istemedik onları," diyor. Romanları önce ikna etmekte, sonra birlikte çalışmakta çok zorlanmış, en çok da gerçek hayattaki gibi küfürlü kavga etmelerini istediğinde. Işık'ın Roman oyuncularının yüzde 98'inin okuma yazması yok, o yüzden özellikle ezber yaparken tam bir azim örneği göstermişler. Işık, oyunda bir tür belgesel yapmaya da çalışmış: "Nazi kamplarında öldürülen 550 bin Roman'ı da anıyoruz, Hz. İsa'nın dört çivisinden birini çalan, o sırada enselenen ve onun yüzünden bir toplumun 'hırsız' diye damagalandığı kadını da anlatıyoruz." Işık, oyuncularına artık meslektaş gözüyle bakıyor, onu en çok sevindiren de Romanların kendi tiyatro grubunu kurma çalışması. Eğlenceli anılarla dolu bir çalışma yaptıklarını söyleyen Işık, bir anı özellikle unutmuyor. "Oyunun bir bölümünde Mozart'ın Türk Marşı'nın çalınmasını istedim. Hiç unutmuyorum, cep telefonuna kaydetmişler, ortalama 10 dakika dinlediler, 11. dakikada sanıyorum Mozart'tan daha iyi çaldılar."

EĞİTİM VE İŞ İSTİYORLAR
SSK'dan emekli olduktan sonra 2005'te Roman Derneği'ni kuran Yakup Çardaklar, İzmir'de 33 mahallede 400 bin Roman'ın yaşadığını anlatıyor. En önemli sorunun işsizlik, eğitimsizlik ve evsizlik olduğunu söyleyen Çardaklar, belediye ile birlikte dernek binasında kuracakları etüt evinden çok umutlu. Etüt evinde kadınlara okuma yazma öğretileceğini ve çocuklara derslerinde yardım sağlayacaklarını belirten Çardaklar, bugüne kadar Romanları anlatan hiçbir yapımın gerçeği yansıtmadığını anlatıyor. Çardaklar, özellikle Show TV'deki Cennet Mahallesi'yle ilgili yasal girişimde bulunmayı planladıklarını açıklıyor. Derneğin başkan yardımcısı Reşat Gülşen, tiyatronun hem kendilerine hem mahalleye ayrı bir hava kattığını söylüyor. Televizyondaki dizilerde kendilerinin her an karakola düşen tipler olarak yansıtıldığını ve bunun kendilerini çok rencide ettiğini vurguluyor. Oyunda rol alan profesyonel oyuncular Serdar Umut Kaya, Mesut Çınar, Tuğba Saçaklı, Ali Rıza Özbilgiç oyun aracılığıyla 'ötekilerin' hayatlarına yakından tanıklık etmiş. Şimdi Roman meslektaşlarıyla birlikte yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor, mahalleye birlikte gidiyor, doğum günlerini birlikte kutluyorlar. Hepsinin bir tek dileği var: "Darısı yeni oyunlara."
Haberin fotoğrafları