kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Mayıs 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Mick Jagger (solda) ve Jann Wenner, Ahmet Ertegün'ü anma gecesinde.

New York izlenimleri

MEHMET TEZ
Şu sıra 'dünyayı kurtarmak' için organize edilen en büyük şey, Live Earth konserleri. Peki müzik hâlâ o kadar güçlü bir şey mi? Bu soruyu Rolling Stone'un kurucusu Jann Wenner evindeki partide yanıtladı..
Uzun süredir bu kadar fazla sayıda müzisyen ve ünlü herhangi bir şey için bir araya gelmedi. Yani dünyadan söz ediyorum, zira Türkiye'de zaten böyle bir şey yok. Ödül törenleri, muhtelif düğünler, sabaha karşı Etiler'deki dürümcüler ve telif hakları için Ankara'ya yürümek dışında bizim sanatçılarımızın bir araya geldiği görülmemiştir. Ama dünyada işler öyle değil. Müzik 20. yüzyılda bilinçli ya da bilinçsiz olarak pek çok kez dünyayı değiştirmeyi başardı. Geçen hafta New York'taydım. Türkiye ekibi olarak Rolling Stone (RS) uluslararası editörler konferansına katıldık. İsminin öyle afili olduğuna bakmayın gayet samimi ve neşeli geçen dört günden söz ediyorum. Başlıktaki sorunun yanıtını Jann Wenner'a sordum. Yanıtı, üzerinde düşünmeye değer.

TÜRKİYE'Yİ TAKİP EDİYOR
Jann Wenner, New York'un en nezih bölgelerinden Manhattan'ın Upper West Side tarafında oturuyor. Taksi kapının önüne yaklaşırken, giriş kapısından aşağı taşan kalabalık kendini belli etti zaten. Özel seçilmişe benzeyen birbirinden 'cool' servis elemanlarının boşalan kadehlere anında mahzenden çıkma şarapları boşalttığı ortamda yemek esnasında sohbetler başladı. Jann, Türkiye'yi yakından takip ediyor ve kendi gibi basındaki pek çok insanın da son gelişmeleri yakından izlediğini söylüyor. E-muhtıra, Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, mitingler ve daha pek çok konuda sorular soruyor. Seçimlere giderken cephelerin nasıl belirlendiği öğrenmeye çalışıyor. Türkiye'nin AK Parti aracılığıyla bir şeriat devleti olmaya sürüklenip sürüklenmeyeceğini soruyor. "Elbette hayır," diyorum. "Türkiye'de rejim sorunu falan yok. Ayrıca bizim ülkede isimler, saflar ve sıfatlar sizin buradakilere pek benzemiyor. Solcu dediğiniz parti bir bakmışsınız en sağ söylemi geliştirmiş. İslamcı dediğiniz parti en liberal oluvermiş. Bizde siyaset ekseni sizdeki gibi basit ve kesin değil." Aslında "Bizdeki ikili check and balance sistemi geleneğinin bir ayağını sizdeki gibi Cumhuriyetçiler değil askerler, diğer yanını da Demokratlar değil sivil siyaset oluşturur. Şu an olup biten de artık neredeyse geleneksel hale gelmiştir," diyeceğim ama demiyorum. Yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. Ayrıca şunu fark ediyorum. Yurtdışında birileri size ülkeniz hakkında sorular sorduğunda, en fazla eleştirdiğiniz durumları bile savunuyor buluyorsumuz kendinizi. Yani burada eleştiririm ama orada savunurum hesabı garip bir ikilem. Sayfanın tepesindeki sorunun yanıtına gelirsek. Jann'a göre müzik artık eskisi kadar güçlü değil. Dünyayı değiştirme gücü giderek azalıyor çünkü müzik giderek bireysel bazda tüketilen bir şey haline geliyor. İnsanlar için mesaj taşımak yerine artık daha ziyade eğlence olarak görülüyor. Böyle olunca son 50 yılda ortaya çıktığı gibi ilham verici karakterler ve idoller çıkmıyor artık ortaya. Çünkü tek bir kişiye odaklanma gücü yok kimsede. Böyle olunca "Müzik dünyayı değiştirebilir mi?" sorusunun yanıtını da şöyle vermek gerek herhalde: "Evet bireysel dünyaları değiştirebilir her zaman." Ama 60'larda olduğu gibi devrim yaratacak bir atmosfer yok artık. Bu geleneğin son temsilcileri de göçünce kimler kalacak bilemiyoruz. Ya da yepyeni bir dalga geliyor şu anda bir yerlerden ve bunu daha göremiyoruz. Bakalım Live Earth neleri değiştirecek...

NOT: Türk sanatçılar; kebapçıda takılmaya devam. Sizin için endişelenecek bir şey yok.