kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Nisan 2007, Cumartesi
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
Karyofyllia Karabeti Seçkin Yasar
Bu film belli kesimleri rahatsız edecek!
ZEYNEP GÜLER - GÜNAYDIN
Yönetmenliğini Seçkin Yasar'ın üstlendiği, başrollerini Karyofyllia Karabeti ile Alptekin Serdengeçti'nin oynadığı 'Sevgilim İstanbul' dün vizyona girdi. Türk-Yunan ilişkilerine sembollerle atıfta bulunan filmin, demokrat mesajları olduğunu söyleyen Yasar, "Bu film belli kesimleri rahatsız edecek" diyor..
Sinemaya 1979 yılında 'Yorgun Savaşçı' filmiyle Halit Refiğ'in asistanı olarak başlayan ve 1993 yılında ilk filmi 'Sarı Tebessüm' ile dikkatleri üzerine çeken Türk sinemasının önemli kadın yönetmenlerinden Seçkin Yasar, 14 yıl sonra yeni filmi 'Sevgilim İstanbul' ile karşımızda. Dün vizyona giren, İrini adında Yunanlı bir gazeteciyle bir Türk gazeteci olan Ali'nin arasında gelişen aşk hikayesini anlatan filmde, Yunan tiyatrosunun yetenekli oyuncularından Karyofyllia Karabeti başrolde oynuyor. İrini rolündeki Karabeti'ye Ali rolünde, Alptekin Serdengeçti eşlik ediyor. Filmde Nişan Şirinyan, Köksal Engür ve Nedim Saban gibi isimler de rol alıyor. 1999 yılında çekilmiş olmasına rağmen; yapımcılarla yaşanan sorunlardan ötürü 8 yıl gecikmeyle sinemaseverle buluşan film, satır aralarında Türk-Yunan ilişkilerine atıfta bulunuyor. Nedim Gürsel'in aynı adlı kitabından uyarlanan film, Eurimages ve Kültür Bakanlığı tarafından da destekleniyor.

* Sinemaya Halit Refiğ'in asistanı olarak başladınız, Refiğ'in sizin tarzınızdaki etkileri neler?
S.Y:
O benim sinemada çalıştığım ilk yönetmen, o sadece ustam değil aynı zamanda çok önemsediğim bir dostum. O tam bir entelektüel ama bizim dünyaya bakış açımız hep çok farklıydı.

* Farklı bakış açıları birlikte çalışmanızı zorlaştırmıyor muydu?
S.Y:
Asla zorlaştırmıyordu. Birbirimizi çok seviyorduk, sanıyorum o dönemde karısından sonraki ikinci kadındım hayatındaki ama Gülper asla beni kıskanmadı (gülüşmeler), ben onun sağ koluydum. Çok disiplinli ve sistematik çalışan biriyim. Sinema asistanlığında disiplin ve sistematik çalışma çok önemli, bu yüzden çok iyi iş arkadaşlığı yaptık.

ÜRETMEME HAKKIM VAR
* İlk filminiz 'Sarı Tebessüm'ün ardından, 14 yıl geçtikten sonra 'Sevgilim İstanbul' ile yine karşımızdasınız, bu kadar uzun süre ara vermenizin nedenleri neler?
S.Y:
Bence bir sanatçınının mutlaka çok üretken olması gerekir diye bir kural yok. Sanatçının üretmeme hakkı da var, uzun periyodlarda üretme hakkı da var. Türkiye'de film çekmek gerçekten çok zor. Kadın olarak hangi meslek alanında çalışırsanız çalışın, iki misli efor sarfetmeniz gerekiyor. Ben yaşamayı da çok seviyorum ve yaşamak da zaman alıyor!

* Siz Seçkin Yasar'ı bu filmden önce tanıyormuydunuz?
K.K:
Malesef tanımıyordum, Nedim Gürsel sayesinde tanıştık. Nedim Gürsel Atina'da bir gazetede benim fotoğrafımı görmüş. Benim fotoğrafımı Seçkin'e göstermiş. Benimle ilgili haberleri okumuşlar ve Yunanistan'da deneyimli bir oyuncu olduğumu görmüşler. Benle bu sayede bağlantıya geçtiler. Bana senaryoyu yolladılar, Nedim Gürsel'i kitaplarından tanıyordum. Kitapları Yunanistan'da da satılıyor. Atina'da Seçkin ve eşi İzzet ile Nedim'in kitap tanıtımda ilk kez biraraya geldik.

ALİ VE İRİNİ'NİN AŞKI ÇOK ETKİLEDİ
* Bu film sizin Türkler'le çevirdiğiniz ilk film, kabul etmenizin nedenleri neler?
K.K:
Senaryodan çok etkilendim çünkü senaryoda Türkler ve Yunanlılar'la ilgili çok hoş şeyler vardı. Ali ve İrini arasındaki aşk da beni çok etkiledi. Türklerle birlikte çalışmak benim için çok hoş oldu.

* Nedim Gürsel'in kitabı 'Sevgilim İstanbul'da sizi neler etkiledi ve nasıl beyazperdeye uyarlamaya karar verdiniz?
S.Y:
Nedim benim çok yakın arkadaşım. Bana birlikte bir şeyler yapalım dedi. Sevgilim İstanbul'daki iki hikayesinden yola çıkarak birşeyler yazalım dedik. Tutku beni çok ilgilendiren bir insan özelliği ve Nedim'in bu iki hikayesi de tutkulu aşk hikayeleriydi. Biz bu iki hikayeden, senaryoyu yazmaya başladık.

* Oyuncu seçimi yaparken üzerinde durduğunuz şeyler neler oldu?
S.Y:
İrini rolü hariç, oyuncu seçiminde etnisite peşinde koşmadım. Filmde üç baş oyuncumuz var; bunlar İrini, Ali ve Mustafa fakat asıl filmi götüren İrini... Dolayısıyla İrini konusunda çok titiz davrandım, o mutlaka Yunanlı bir oyuncu olacaktı. Hiçbir zaman bir Türk oyuncuya oynatmayı düşünmedim çünkü böyle bir şey gerçekçilik duygusunu yok ediyor. Hangi role kim uygunsa onu seçtim onlarda çok iyi oynadı, hepsini çok seviyorum.

* Film Türk-Yunan ilişkileriyle ilgili mesajlar içeriyor mu? Satır aralarında neler var?
S.Y:
Evet. Filmin başında İrini İstanbul'a geliyor, filmin ilk üçte birinde pırıltılı bir İstanbul var. Fakat ikinci yarıdan itibaren Türk gazeteci Ali'nin kaybolmasıyla birlikte, bir gerilim atmosferi başlıyor ve İstanbul filmin ikinci yarısında kaos ortamı haline dönüşüyor, bir kara delik haline gelip İrini'yi yutuyor. Bunlar aynen gerçek hayattada bizim yaşadığımız şeyler. Filmde daha çok semboller ve meteforlar var. Mesela filmin başında İrini İstanbul'u dolaşırken Eyüp'te İhtiyarlar Kahvesi diye bir yere gidiyor. Orada Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethiyle simgeleşmiş beyaz atın üzerindeki temsili resmini görüyor ve o resimle beraber İstanbul'un fetih seslerini duymaya başlıyor; top sesleri, Allah Allah sesleri ve at kişnemeleri. O sesleri sadece İrini duyuyor, bu son derece simgesel bir sahne. İstanbul'un alınması Yunan halkında bir travma yaratmıştır. Bu travma bizim kahramanımız bir demokrat olduğu halde onu bile etkiliyor.

KENDİMİZİ ELEŞTİRMEMİZ LAZIM
* Film son aylarda gündemde olan azınlık haklarına da atıfta bulunuyor mu bu anlamda?
S.Y:
Tabii ki, baş kahramanımız Yunanlı olduğu için gazeteci arkadaşlarıyla 6-7 Eylül olaylarını tartışıyor çünkü İrini'nin babası 1964'te buradan göç etmek zorunda kalmış bir Rum. Eğer kendimize veya ülkemize dışarıdan objektif olarak bakamazsak, kendimizi en iyi, en suçsuz sanırsak; kendimizi hep haklı çıkarırız. Hiçbir ulusun öteki ulustan daha üstün ve masum bir yanı yok.

* Filmin içerdiği bu mesajlar nedeniyle eleştiri alacağını düşünüyormusunuz?
S.Y:
Tabii ki eleştiri alacak çünkü Türkiye'de bu filmin mesajlarını kendine yakın bulmayan kesimler eleştirecek. Filmin demokrat mesajı Türkiye'deki belli kesimleri rahatsız edecek. Ben filmin demokrat bir mesajı olduğunu düşünüyorum.
Haberin fotoğrafları