|
|
|
|
|
|
|
|
|
En büyük Nakşi cemaati: Menzil
Anadolu'da Menzil cemaati, İstanbul Fatih'te İsmailağa cemaati farklı yorumları ile mürit sayısını her geçen yıl artırdı.
Nakşilik tarih boyunca Müceddidiye ve Halidiye olmak üzere iki ana kola ayrıldı. Nakşilik Osmanlı'ya ise Halidiye kolunun kurucusu olan, dergahı bugünkü Suriye'de bulunan Mevlana Halid Bağdadi'nin talebelerini İstanbul'a göndermesiyle girdi. Dolayısıyla Nakşilik Osmanlı'da İstanbul merkezli bir tarikat olarak ortaya çıktı. Ama yavaş yavaş da olsa İstanbul dışındaki Anadolu topraklarına da yayıldı. Cumhuriyetten sonra yer altına inen ve en kolay yayılanı kuşkusuz Nakşibendi tarikatı oldu. Tarikatın "ritüellerini gizli yapma", "bulunduğu topluma uyum sağlama", "günlük ekonomik, ticari ve sosyal hayatın içinde olma" gibi ilkeleri nedeniyle Nakşilik Anadolu'daki genişlemesini sürdürdü. Anadolu'daki Nakşi şeyhlerinin takva sahibi ve güvenilir gördükleri müritlerini "halife" olarak tayin etmelerinden dolayı tarikat Sünni İslam'ın egemen olduğu bütün köylerde taban buldu. Tarikatın özellikle yoksul ve darda olana yardım felsefesi, halk arasında destek bulmasına sebep oldu. Tarikatın Şeyh Mehmet Zahit Kotku'nun ölümünden sonraki kopuş sürecinde Anadolu'daki Nakşi merkezleri de sürece dahil oldu. Bunlar arasında Adıyaman merkezli cemaat öne çıktı. Başında Mehmet Raşit Erol'un bulunduğu cemaat dergahın kurulduğu yer olan Menzil adıyla ünlendi. Nakşi büyüklerinden biri olarak anılan babası Gavsi Bilvanisi Seyyit Abdulhakim Hüseyni'den "el alarak" dergahını kuran Mehmet Raşit Erol, yurtiçi ve yurtdışından kendisine aşırı ziyaretçi gelmesi üzerine 12 Eylül askeri yönetimi tarafından Gökçeada'ya sürüldü. Gökçeada'nın sağlığını bozması üzerine yine Konsey kararı ile Ankara'ya yerleşti. Sonra da tekrar Menzil'e döndü.
ESKİ
ÜLKÜCÜLERİN DERGÂHI Menzil cemaatini öne çıkaran ve onu diğerlerinden ayıran başlıca özelliklerden birisi de Mehmet Raşit Erol'un "devlet yanlısı tutumu" oldu. Hatta bu tutum Menzil cemaatinin etkisinin Güneydoğu'dan çıkıp tüm Türkiye'ye yayılmasını sağladı. Özellikle 12 Eylül'de idamla yargılandıktan sonra afla serbest kalan bazı eski ülkücülerin de cemaate girmeleriyle, Menzilciler Orta Anadolu, Ege, Akdeniz, Marmara ve hatta Trakya bölgesinde de güçlendiler. Özellikle Alparslan Türkeş'e karşı bayrak açan Büyük Birlik Partisi lideri, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve eski Maraş Ülkü Ocakları Başkanı Ökkeş Kenger (Şendiler) gibi isimler Menzil Şeyhi Erol'un yakınındaki siyasi isimler oldular. Bu Ülkücü gruba rağmen Menzil cemaati, Turgut Özal'ın ölümünden sonra kendileriyle ilişki kuran Necmettin Erbakan'ın başında bulunduğu Refah Partisi'ne yöneldi. Ancak bugün cemaat AK Parti'ye destek veriyor.
TÜRBAN ÜNİVERSİTEDE Menzil cemaatini önemli kılan bir diğer özellik ise bilgi edinmenin erkekler gibi kadına da farz olduğunu ileri sürmesi oldu. Hatta Türkiye'deki üniversitelerde bir anda başörtülü öğrenci sayısında patlama yaşanmasının bir nedeninin de bu tutum olduğu vurgulanır. Çünkü Erol'un 1982'de Afyon'da verdiği halka açık bir vaazda, "bir öğrenciyi yetiştirmek, yetmiş bin kişiyi sofu yapmaktan daha hayırlıdır. Cahilin sofisi de alimi de hüsranadır" sözleri, tarikat için bir ilahi emir olarak algılanır. Bu sözler üzerine de diğer Nakşi cemaatlerinden farklı olarak kız çocuklarının lise ve yüksekokullarda okumalarına izin verildi.
Nevzat ATAL - Erdal ŞİMŞEK
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|