kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Bu entel ya da siyasi değil arabesk bir film!
Bu entel ya da siyasi değil arabesk bir film!
Bu filme kimse sahip çıkmayacak
15'ime kadar savaş filmleri izledim
Hamburg'ta ağlama krizlerine girdim
Nurgül Nurgül'ü izledim ağzım açık kaldı!
Sadece tepki göstermek için tepki gösterecekler!

Bu entel ya da siyasi değil arabesk bir film!

Yazan ve yöneten Fatih Akın. 'Duvara Karşı' filmiyle Altın Ayı alan ve uluslararası lige sıçrayan, dünyaca ünlü yönetmenimiz. Başrol oyuncusu 'Eğreti Gelin' filminde izleyip hayran kaldığı Nurgül Yeşilçay. Siyasi kimliği olan, lezbiyen Ayten'i oynuyor. 'Yaşamın Kıyısında', yönetmenin ve başrol oyuncusunun söylediğine göre hem bir yanıyla siyasi, hem bir yanıyla felsefik, hem de bir yanıyla arabesk! 2007 Cannes Film Festivali'nde görücüye çıkacak, o zaman anlayacağız ama ikisi de sportif bakıyor olaya: Kupayı almaya gidiyoruz ama 'orada olmak da yeterliydi' diyebiliriz!

* Altı karakter ve birbirine geçmiş hayatlar var filmde... Hikaye biraz karışık mı? FATİH AKIN: Bir dakika, konsantre olayım... Şimdi birinci hikayede bir baba ve oğul var. Baba ve oğul aynı kadına aşık. İkinci hikayede radikal solcu bir kız var; Türkiye'de suç işliyor, yurtdışına kaçıyor. Orada birisi onu saklıyor ve o kişiye aşık oluyor. Aşık olduğu kişinin annesi de bunu istemiyor ve karşı çıkıyor. Bu iki hikayeyi bir araya getiriyoruz. Nasıl oldu?
NURGÜL YEŞİLÇAY: Fena değil (gülüyor) Sen bunu ezberle...

* Bütün filmlerinizde Almanya hikayesi mutlaka var. Bu film de Almanya, Karadeniz, İstanbul üçgeninde geçiyor... FA: Sonuçta kendi hayatımdan besleniyorum. Kendi hayatımda olanlardan ya da olmayanlardan oturup hikaye yazıyorum..

* Bu hikaye de sizin yaşadıklarınız mı? FA: Yüzde 100! Ama bu kez değişik bir mimarisi var. Mesela 'Duvara Karşı'nın mimarisi basitti; iki kişi birbirini seviyor sonra da beraber olamıyorlar! Bunun mimarisi ise çok farklı... NY: Teğet geçmeler var burada... Tam o anda kime çok ihtiyacın varsa, ona teğet geçiyorsun. Mesela benim oynadığım kızın o anda annesini görmeye o kadar çok ihtiyacı var ki... Annesiyle yan yana gidiyorlar ama birbirlerini görmüyorlar. Çok sürükleyici... Bir çırpıda okuyorsun senaryoyu. Bir yanıyla da çok arabesk! Yani çok bilindik hikayeler çok modernize edilmiş, belki bunun adı postmodernizm, Yani birbiriyle kurgusu daha modernize edilerek anlatılmış. FA: Çok doğru, bu yoruma katılıyorum.

* Arabesk olduğuna katılıyor musunuz? FA: Tabii ki! Bir örnek vereyim. Bir sahne çektik Zonguldak'ta. Bir mezarlığa gidiliyor. Benim kostümcüye, 'Frida Kahlo'ya benzesin' dedim. Eteği siyah olmasın, üzüntülü olmasın, renkli olsun, ölümü bile renkli karşılasın. Frida'dan başladık, baktık ki bu daha çok Atıf Yılmaz olmuş! Danışmanıma sordum, 'iyidir iyi, Türk filmine benzesin' dedi.

* Türk filmine hayranlığınızı biliyorum, çok seviyorsunuz. Ama siz dünya sinemasında farklı ve özgün tarzınızla öne çıktınız hep. Bir değişim ya da dönüşüm mü var? NY: Tamamıyla Türk filmine benzemiyor ki, sadece o bölümü benzemiş. FA: Filmin önemli bir bölümü Türkiye'de geçiyor. Türkiye'yi sadece yabancı gözüyle görmek olmaz ki. Bir belgesel seyrettik geçen gün, çok boktandı! Bir Alman gelip buraları çekmiş ama yapamamış. Ben yine farklıyım, çünkü Zonguldak'taki ailemi katıyorum, köyümü katıyorum, sentez daha fazla. Tabii ki Türk Sineması'ndan besleniyorum ama bütünüyle değil. İran olsun, Alman olsun, Hollywood olsun, her sinemadan besleniyorum ben.

* "Benim hayata karşı bazı sorularım vardı, onu çözmek istiyorum bu filmde" demişsiniz. Nasıl sorular bunlar? FA: Şimdi çok entel bir şey söylemek istiyorum (gülüyor), Bertolt Brecht var. 'Üç Kuruşluk Opera'da der ki; bu hayat için insanoğlu yeteri kadar akıllı değil! Onu geçen gün dinledim çünkü ben sokak çocuğuyum, entel takılmıyorum (kahkahalar atıyor) Duyar duymaz dedim ki, bu enteresan. Çünkü bütün olayı bir noktada çözüyor. Her zaman sorunlar, problemler, savaşlar, acılar var, bir türlü çözemiyorsun. Neden, neden diye soruyorsun. Ben de bunları çözmeye çalışıyorum. Film yapmak da benim için hem hikaye anlatmak, hem ekmeğimi çıkartmak, aynı zamanda bu nedenleri çözmek...

* Çözebildiniz mi peki bu filmle? FA: Hayır, maalesef bir film hepsini çözemiyor. Keşke çözse, eve gitsem rahat olsam!

* Siyasi içerikli bir film mi peki bu? FA: Siyasi kelimesi bence bir sınıra kadar hayatı anlatıyor ya da hayatı kategorize ediyor. Sağ, sol, orta, Müslüman ya da değil. Peki sonrası ne? Ondan sonra felsefe başlıyor. Bence bu daha fazla felsefe üzerine bir film, siyasi değil.. NY: Çok siyasi bir film değil ama çok da siyasi bir film! Yani kimin nasıl baktığıyla alakalı. FA: Ben bunu anlamadım... NY: Bunu ben de anlamadım, ne dedim ben! (kahkahalar atılıyor bir süre) Evet ben siyasi kimliği olan birisini oynuyorum ama film bittikten sonra, şöyle bir şey elde ediyoruz: Eee, yani her şey boş, sadece hayat denen bir şey var ve her şeyin ötesinde. Anlatması çok zor ya!

* Örgüt üyesi bir lezbiyeni oynuyorsunuz. Nasıl bir karakter bu? NY: Evet ama bu çok küçük bir ayrıntı. Bu kız kendini bulmaya çalışıyor. Hepimizin yaptığı gibi, bir şeylere ait olmak istiyor, bir şeylere ait olunca kendini güçlü hissediyor. Sonunda birtakım şeyler yaşıyor. Ülkeden gitmek zorunda kalıyor ve annesini de bulmak istiyor çünkü bir yere ait olma hissi aileye de ait olma hissidir ya... Çok yalnız ve yazık bir kız bence. Ben senaryoyu okurken çok ağladım Ayten'e. Annesini bulamıyor, sonunda hayat onu olgunlaştırıyor, sonunda kendisini buluyor ama biraz zor oluyor.

* Bu örgüt üyesi kızı yazarken belli isimleri düşünerek mi yazdınız, bir isim var mı yani? FA: Yok, hiç kimseyi düşünerek yazmadım, belli bir ad yok. Tam belli edersen, o taraf, o dernek, o örgüt diye, kim olursa olsun ağzına s.çar! Demin bir kelime söyledi Nurgül; postmodern! Çok doğru çünkü bu film 10 sene önceyi de anlatabilir, zamansız...

* Bir lezbiyeni oynarken rahat mıydınız? NY: Çok isterdim 'lezbiyen kulüplere gittim, sabahlara kadar onlarla takıldım' demeyi. Filmin satışında da işimize yarardı ama kocam etek giydi, birlikte çalıştık! FA: Cem'e çok teşekkür ediyorum, çok iyi hazırlamışsınız, çok sağol, Çeşme'ye selamlar (kahkahalar) Sonuçta bir aşk hikayesi anlattım; bir aşk hikayesi yazdım. O kadar! Eminim, seyircinin yüzde 80'i bunların eşcinsel olduğunu unutacak bir noktadan sonra ve sadece onların aşklarını görecek. Tabii başardıysam! NY: Lezbiyenlik üzerine değil, insan üzerine başka şeyler anlatan bir film. Hiç zorlanmadım.

ŞİRİN SEVER

DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 İmzayı attıktan sonra başka alternatifin kalmıyor
 Kariyerine göre diyet yap
 Bu sinema filmden güzel!
 Bu entel ya da siyasi değil arabesk bir film!
 Sağlık sektörü fuarda buluşuyor
 Kate Moss Suskun güzel
 Diaz ve Carrey yıllar sonra yine bir arada
 Uyuşturucuyla şiir CD'li savaş
 Ateş bacayı fena sardı
 Vitrin meleği
 Sharon Stone reklam yıldızı
 11 Eylül'e taktı!
 2007 bikinileri Miami'de tanıtıldı
 Finlandiya'dan tangoya davet!
 Kraliyet Ailesi'nin tercihi: Camper
 Douglas başka çocuk istemiyor
 Urban isteklerini şarkılarla iletiyor
 Komisyon ücreti için davalık oldu
Sonbahar geldi çattı grip tam 'havası'nda!
Sonbahar geldi çattı grip tam 'havası'nda!
Ne giyeceğimize bir türlü karar veremediğimiz şu günlerde grip riski...
İdrar kaçırma depresyona sokuyor
İdrar kaçırma depresyona sokuyor
Kadınlar, utanç nedeni olarak gördükleri idrar kaçırma sorunu...
atv ile eğlence de zirvede
atv ile eğlence de zirvede
'En çok izlenen' dizi ve programların kanalı atv; yeni yayın dönemini...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.