Bir bakalım!
"Koç Grubu" tam sayfa ilanlarında, bir mal yahut hizmet değil, bir taahhüt "ilan" etti. Ülkeye, dünyaya... çevreye, çalışanlara, insanlara, çocuklara ve ahlaka "küresel" taahhüt. 1. Evrensel insan haklarının korunmasına destek ve saygı gösterilecek; 2. Kuruluşlarımızın insan hakları ihlallerine karışmamış olmaları sağlanacak; 3. Örgütlenme özgürlüğü ve toplu sözleşme hakları etkin şekilde tanınacak; 4. Her türlü zorlayıcı ve baskı altında çalıştırma engellenecek; 5. Çocuk işçiliğinin etkin şekilde önüne geçilecek; 6. İşe alma ve çalışma süreçlerinde ayrımcılık önlenecek; 7. Çevre konularında zarar oluşmadan önleyici yaklaşımlar desteklenecek; 8. Daha etkin çevre sorumluluğunun yaygınlaşması için girişimde bulunulacak; 9. Çevre dostu teknolojilerin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması için girişimde bulunulacak; 10. Tehdit ve rüşvet dahil tüm ahlak dışı davranışlara karşı çalışılacak.
"Global Compact" denen bu "küresel ilkeler sözleşmesi", Birleşmiş Milletler inisiyatifinde, 6 yıllık bir olay ve BM'nin İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Çevre Programı, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Kalkınma Programı (UNDP) bu sözleşmenin aktörleri. Diğer aktörler ise, gönüllü biçimde buna katılan, imza atan, taahhütte bulunan "şirketler". Büyük olmaları şart değil; ama şirket olmaları şart! Nitekim, BM verilerine göre, 90 ülkeden 2 bin 500 şirket sözleşmeyi imzalamış. Türkiye'de ise, "87 bin çalışanı adına" imzaladığını belirten Koç' un dışında, Borsa'nın da, modacı Bahar Korcan' ın da yer aldığı 52 imzacı daha var. Ancak bunların sadece 13 tanesi, imzayı bastıktan sonra atması gereken adımları atmış, bir "İlerleme Raporu" hazırlamış. Diğerleri, büyük ihtimalle "dostlar insaniyette görsün" diye bu işe girişimci ve yatırımcı olup sonra sıkılmış, unutmuş, boş vermiş olmalı! Fakat onlar bir yana, topu topu 52 şirketin şu prensipciklere itibar gösterebildiği bir ülkeden de söz ettiğimizi unutmayalım.
Bu, bu kötülükler dünyasında, hiç yoktan iyi bir şey elbette. Laf olsun diye yapıldığında dahi, lafı güzel, büyük gazetelerde tam sayfa ilanı bile güzel en azından. Bir umuttur; belki lafta da kalmazsa, ne iyi. Lakin, elbette bir de muhalefet dünyası var bunun. Küresel muhalifler, bu beyannameye imza atanlar arasında yer alan, Nike, Shell, Novartis, Rio Tinto gibi, küresel çapta bu küresel vaatleri yıllardır ihlal eden, tabiri caizse ırzına geçebilen... Çocuk emeğinden de yararlanan kariyer de yapan... Çevreyi de kirleten o sayede karına kar da katan... Örgütlenmeyi de tanımayan örgütleneni de cezalandıran... Angarya işler de yaptıran ve bunlara bin bir kılıf bulanların, bazen darbe, bazen işkence arka planında yer alanların varlığına takılmış. Takıntıdır, kolay geçmez! Çünkü bu beyanname, insaniyet, ahlak, adalet, hakkaniyet namına iyi niyetli bir girişim olarak elbette olumlu ama, "uygulanmazsa ne olur" derseniz, hiçbir yaptırımı yok. Muhtemelen çok "ayıp" olur. Belki "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" denebilir. O kadar. Bunları yapabilmek için dahi, bu şirketlerin izlenebilmesi, medyada bu hususlar açısından irdelenebilmesi, mensup oldukları TÜSİAD, MÜSİAD, odalar gibi örgütlerde bu ilkeleri nasıl savunabildiklerine bakılması, çalışanlarının, işten çıkarılanlarının, ürünlerinin, yatırımlarının, fabrikalarının didiklenebilmesi, kendi arzuları, ilanları, reklamları dışında da haber ve eleştiri konusu olabilmeleri gerekir. O yüzden... "Bi bakalım hele".
Belediye otobüsüne, halka karşı saldıran halk düşmanıdır. Orada ölenlerin acısı her kesimden herkesin ortak acısı olmalıdır.
|