|
|
Cumhuriyet tehlikede ya demokrasi
Cumhuriyet gazetesi ilginç bir kampanya başlattı. Siyah bir zemin üzerine yeşil harflerle "Cumhuriyet Tehlikede Farkında mısın?" ı tersten yazıp gazetenin manşetine koydular pazar günü. Dünkü gazetede de Türkiye Cumhuriyeti'nin T'si ile C'sini birbirinden ayırarak araya "Tehlikenin farkında mısın?" ibaresini koymuştu. Tüm dünya ile birlikte Türkiye de ciddi bir değişim sürecinden geçiyor. 80 yılı aşan genç Cumhuriyet, kuruluşunda hallettiğini sanıp halı altına attığı sorunlarla yüz yüze geliyor. Hızlı değişim beraberinde sancıları da getiriyor. Değişime iki tür yaklaşım gösterebilirsiniz. Değişimle birlikte kurulu düzenden çıkarları olanlar, ellerindeki gücü kaybettiklerinin farkına varır ve bundan dolayı rahatsız olur. Bu rahatsızlığını topluma mal edip kendine destekçi bulmanın en kolay yolu, korkulara oynamaktır. Korkutan ve korkutulan aslında hiç değişmiyor. Türkiye'nin içine girdiği döneme göre, komünizm, bölücülük ve irtica üzerine oynanan korkuların başında geliyor. Demokratikleşme hareketi gelişip güçlendikçe, toplumun düşünce yapısı üzerindeki tekellerinin kırıldığını gören odaklar, bu korku senaryolarından birini sahneye koyuyor. Bu korkularla, demokratikleşme sürecinin önüne set çekilmek isteniyor. Cumhuriyet tehlikedeyse görev geleneksel olarak "demokratik olmayan" zinde güçlere düşüyor bu ülkede. Oysa, aynı gazetenin iç sayfalarında askeri darbenin düşünce ve sanat dünyasında yarattığı tahribat, örnekleriyle anlatılıyor. Darbenin liderinin, gazetecilere, sanatçılara nasıl aşağılarcasına davrandığı, resimleri bir emriyle nasıl sergilerden kaldırabildiği gösteriliyor. Çünkü, darbeler hukukun üstünlüğünün ortadan kalktığı, sadece kaba gücün konuştuğu dönemlerdir. Cumhuriyet'in gerçekten tehlikeye girdiği anlar bunlardır. Çünkü Cumhuriyet, hukukun üstünlüğü, demokratik seçim ve insan hakları üzerine kuruludur. Darbeler, Cumhuriyet'in temelini sarsar, yeni krizlere yol açar. Dediğim gibi, değişime bir başka tavır daha geliştirebilirsiniz. Bu da, değişimi yönetmektir. Elbette bu söylendiği kadar kolay başarılabilecek bir iş değildir. Bugün Türkiye, değişmeye çalışan ancak bu değişimi yönetecek siyasi kadrolardan yoksun bir halde görünüyor. Dar kadrocu, demokratik hakları geliştirmekten ziyade, kendi tabanına mesaj verme çabası içinde bir iktidarın son dönemde girdiği atalet nedeniyle bu değişim sürecini belki de heba ediyor. İktidar, kendisini sadece erken seçimi gündeme getirmeme ve Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar durumu idare etmeye odaklamış. Bu basiretsizliğe rağmen Türkiye değişiyor. Değişimden korkmayın, değişime ayak uyduramamaktan korkun derim ben. Çünkü değişime ayak uyduramayan ülkelerin başına ne geldiğini tarih bize çok güzel anlatıyor.
|