|
|
Sharon Stone'a 'teyze' denir mi?
Esquire dergisi her ay iki üç soru yöneltiyor. Ben de 'bir abi olarak' cevaplıyorum. Bu ayki konu gayet eğlenceliydi. Esquire'ın Yayın Yönetmeni Alper Kotaman sordu: "Sharon Stone'un yaşı 47 oldu. Onun yaşındakiler bizim eve gelince 'Hoş geldin teyze' diyoruz ama Sharon hâlâ taşşş... Bu ne iş?" Ben de, "Sharon Stone ile Süleyman Demirel aynı şeydir" diye cevap verdim: "İşin sırrı genetikte." Olayı açmakta yarar var... Sadece Günaydın'da değil, özellikle kadınlara hitap eden ilavelerde bol bol sağlık haberi bulunur. Sağlık o kadar çok ilgi çekiyor ki, ana gazetelere ve TV'lere de yansıdı. Doktorlar emir üzerine emir yağdırıyor: "Domates ye... Elma ye... Sarmısak ye... Stresten uzak dur... Kilo ver... Atla zıpla... Sigara içme..." Bunlara bir diyeceğim yok elbette. Ancak bugün tıbbın en iyi saklanan sırrı genetik. Sürekli genetik çalışmalardan söz edilmesine rağmen... Yani konu apaçık ortada olmasına rağmen, tuhaf bir 'unutturma', 'göz ardı etme' söz konusu. Demek istediğimi Stone ve Demirel örnekleriyle biraz açayım... Sharon Stone elbette gıdasına dikkat ediyor, spor yapıyor, estetik cerrahiden ve kozmetik ürünlerinden yararlanıyor. Ancak bütün bunları yapan; hem de Stone'dan kat kat fazlasını yapan sürüyle kadın var. Onlar neden yaşlarını gösteriyor da, Stone göstermiyor? Çünkü genetik yapısı öyle. Aynı Demirel gibi... Bugün doktorlar ne diyorsa, Süleyman Demirel'in hayatı bunların tam tersini yaparak geçti. Daima kiloluydu. Sabahları kavurma üstüne kırılmış yumurtalarla kahvaltı etti. Stres onun için hava-su gibiydi; hiçbir zaman stresten uzak kalmadı. Hatta tersine stresi davet etti. 1924 doğumlu Demirel, hâlâ tekrar cumhurbaşkanı olmanın hayallerini kuruyor. Birçok yaşıtı Alzheimer (bunama) hastalığından mustarip; Demirel ise 'Türkiye'nin 10 yıl sonraki elektrik ihtiyacı kaç kilovat olacak' diye hesaplar yapıyor. Nasıl Stone 'abla'ya, 'teyze'lik yakışmıyorsa; 82 yaşındaki Demirel de 'baba' oldu ama asla 'dede'liğe geçmedi... Nedir bu? Tek kelimeyle genetik. Yani kumaşın iyi değilse, ne boya tutar, ne dikiş! İster estetik yaptır, ister yüz çeşit krem sür, belli olur. Tıp alemi bu gerçeğin pek az bölümünü bize doğru dürüst anlatıyor. Niye? Çünkü genetiğin hayatımızdaki müthiş önemini anlatsalar; o devasa 'diyet-ilaç-kozmetik-spor' sektörü ayvayı yer! Genetik bu kadar etkili olmasaydı... 20 yaşındaki sportmen gençler küt diye kalpten ölür müydü? Genetiğin etkisini anlamanız için basit bir örnek vereyim: Koyun ne yer? Ot... Kırmızı et filan yediği görülmüş müdür? Hayır. Peki nasıl oluyor da koyunda onca yağ bulunuyor? Çünkü organik mekanizması, genetik özellikleri öyle. Koyunun vücudu otu içine alıyor, öyle bir işlemden geçiriyor ki ortaya yağ çıkıyor. Yanlış anlamayın: "Vücudunuza hunharca davranın, sigara için, ne bulursanız yiyin, hareket etmeyin" demiyorum. Ama son sözün genetikte olduğunu da bilin... Not: Esquire'ın mart sayında acayip bir konu var. İnternetten temas kurduğu çiftlerle birlikte olan bir delikanlı bulmuşlar. "Ben eşiyle birlikte olurken, kocası bizi seyrediyordu" diyor. Dikkat; okurken dudağınız uçuklayabilir!
|